Özlem Türkdoğan

Annelik, modeli ve ideolojisi kültürlere ve dönemlere göre değişebilen, tarihsel anlamları farklılaşan, egemen değerler ve sosyal tutumlarla belirlenen toplumsal bir olgudur. Anneliğin sosyolojik inşası ve bu inşanın doğurduğu sonuçlar “her kadının anne olmak zorunda” olduğu gibi bir anlayışla işlerken, bu inşaya tıp ve biyoteknolojide eşlik eder.

Bir yardımcı üreme tekniği olan taşıyıcı annelik, çok kesişimli aynı zamanda çok katmanlı bir üreme teknolojisidir. En basit biçimiyle taşıyıcı annelik, evli bir çiftin gametlerinin yani yumurta ve sperm hücresinin vücut dışında döllendirilmesi (IVF[1]) sonrası embriyonun gönüllü veya ücret karşılığı başka bir kadının rahmine transfer edilmesidir. Doğum sonrası çocuk evli çifte verilmektedir (Kırkbeşoğlu, 2006: 40-43). Doğacak çocuğun üç ebeveynden beş ebeveyne kadar hatta taşıyıcı annenin evli olması durumunda altı ebeveyne kadar artabilecek anne ve babaya sahip olma olasılığını barındıran bu yardımcı üreme tekniğinin kavramsallaştırılması konusunda net bir mutabakat olmasa da başlıca üç tanımolduğu söylenebilir. Bunlardan birincisi; gamet üretebilen ya da gametleri sağlıklı çalışan fakat rahmi çocuk taşımaya elverişsiz kadının kendi yumurtası ve eşinin spermi ile gerçekleşen IVF döllenmesi sonucu embriyonun taşıyıcı annenin rahmine transferidir. “Gestasyonel, tam veyahut genetik-olmayan ya da Türk doktrininde adlandırıldığı ismiyle ödünç(ivazsız) veya kiralık (ivazlı) taşıyıcı annelik” (Metin, 2012: 8) olan bu yöntemde taşıyıcı annenin genetik bağı yoktur. Böylece gönüllü ebeveynler doğacak çocuğun genetik anne ve babasıdırlar. Diğer yöntem kadının yumurta üretememesi sonucu taşıyıcı annenin hem yumurta vermesi hem de rahminde embriyoyu taşıması şeklinde gerçekleşmektedir. Türkçe literatürde ikame annelik veya yedek annelik denilen bu taşıyıcı annelik yönteminde, çocuk sahibi olmak isteyen infertil kadının kocasının spermi ile taşıyıcı annenin yumurtası döllendirilmektedir. Bu uygulama, kadının hem yumurtalıklarının çalışmadığı hem de çocuğu taşıyamadığı veya doğuramadığı hallerde söz konusudur. Bu tip taşıyıcı annelikte taşıyıcı kadın doğacak çocuğun hem biyolojik annesi hem de onu doğuran kadındır (Metin, 2012:8). Bu yöntem ülkemizde sosyal medya araçları ve taşıyıcı annelik ilanı verilen bloglarda taşıyıcı annelik yapmak isteyen kadınlara en fazla teklif edilen yöntemdir. Üçüncü tanımlama ise, kadın ve erkeğin her ikisinin de gamet üretemediği durumlarda üçüncü kişilere ait yumurta ve sperm hücresinin kullanılmasıyla gerçekleşir. Bu durumda çocuk doğduktan sonra istem sahibi anne babaya verilmektedir. Burada kullanılan sperm ve yumurtaların farklı kişilere ait olması, bu kişilerin evli olması, taşıyıcı annenin evli olması gibi olasılıklarda karmaşık sorunlar ortaya çıkabilir (Metin, 2012: 9).

Bu kavramsallaştırmadan anlaşılacağı gibi taşıyıcı annelik, üremenin üretime dönüştürüldüğü, küresel anlamda yapılandırıldığı alanda kutsallık atfedilen anneliği ve aileyi yapı bozumuna uğratır. Annelik, babalık, aile gibi patriyarkanın temel kurucu unsurlarını yerinden eder. Bir yandan daha önce tanımlanmış, sınırları belirlenmiş anneliği yeniden tanımlarken diğer yandan kutsal annelik söyleminin üretimine neden olan politik alanda işler. Bir fetüsün yaşamına devam etmesi ile başlayan annelikte artık yumurta (her durumda olmasa da), rahim ve zigot birbirinden ayrılır, parçalı bir annelik ve parçalı bir beden söz konusudur. Taşıyıcı annelikle doğurmanın yerini çocuk sahibi olmak alır ve parçalanmış annelik öznelliği, rahim ve yumurtanın farklı bireylerden elde edilmesiyle oluşan parçalı beden ve nihayetinde çoklu yaşam formu olan hamile bedende rahme yabancılaşma ortaya çıkar. Hamile beden, zigot ve fetüse yabancılaşır. Taşıyıcı annelik yapan kadınların “bu çocuk benim değil, sadece taşıdım” cümlesini kurmaları bu yabancılaşmayı gözler önüne serer.

Buna ek olarak spermin başkasına ait olduğu taşıyıcı annelik yöntemlerinde babalık vasi konumuna düşer. Aile adı verilen çekirdek iktidar biçimlerinde kurucu iki unsur biyolojik olarak varlığını yitirmiştir. Bu yitim çoğu zaman gizlenerek devam etse bile, bu yönteme başvurmak aileyi yerinden etmiştir. Makro düzeyde, ulus ötesi sermayenin işlediği bu alanda ancak belli ekonomik statüye sahip kadınlar taşıyıcı anneliğe ulaşabilir. Ve taşıyıcı annenin ekonomik statüye sahip olmaması eşitsiz, kapitalist, cinsiyetçi bir düzenin işlemesine neden olur. Patriyarkayı birçok açıdan kırılmalara uğratsa bile, bir yandan da onu yeniden inşa edip yeniden üretir.

Sözü geçen yeniden üretimin temelinde patriyarkanın tıp iktidarı ve teknolojiyle iş birliği içinde yürüdüğü biyopolitik süreçler etkili olur. Dolayısıyla taşıyıcı annelikle infertilite yaşayan kadınlar, gönülsüz çocuksuzluk halinin patriyarkal baskısıyla baş etmek için çözüm olarak lanse edilen bir teknikle “anneliğe” çağrılırken,[2]  rahimleri kiralanan kadınların bedenleri ise metalaştırılır, denetlenip düzenlenir, forma sokulur. Hatta Türkiye’de yapılan taşıyıcı anneliklerde, çoğu zaman taşıyıcı anne gönüllü ebeveynlerin yakınında bir evde ya da aynı ev içinde yaşayarak gözetlenir, kontrol edilir. Bir taşıyıcı anne adayının ifadesiyle bir tür tutsaklık altındadırlar.[3]  Türkiye’de yapılan taşıyıcı anneliklerde taşıyıcı kadının yaşam biçimine[4] müdahale ön plana çıkarken, aynı zamanda eğer yumurta taşıyıcı anneye aitse doğacak çocuğun özelliklerinin belirlenmesi (göz rengi, uzun boy, saç rengi vb. ) söz konusu olup taşıyıcı annenin seçiminde metalaştırmayı artmaktadır.[5]

Taşıyıcı annelik bugün ABD’nin bazı eyaletlerinde, Birleşik Krallık, Hollanda, Ukrayna, Macaristan, İsrail ve Güney Afrika’da yasal ve sözleşmeye dayalı iken, Kanada ve Avustralya ise ticari taşıyıcı anneliğe sıcak bakmayarak gönüllü taşıyıcı anneliğe izin verir. Bunun yanında Belçika, Yunanistan ve Finlandiya’da herhangi bir düzenlemeden kaçınmaktadır (Teman, 2010:10). Hindistan’da Ahmedabad’ın 70 km güneyinde Anand kasabasında geçici bir evde kalan taşıyıcı annelerin yine gözetim altında tutulması çok sayıda habere konu olurken, 2016 yılında getirilen bir düzenleme ile özellikle Hintli bekârların ve eşcinsellerin taşıyıcı anneliğe başvurusuna sınırlamalar getirilmiş ve cezai yaptırımlar uygulanacağı bildirilmiştir (Patelvd.,, 2018:212). Türkiye’de ise Üremeye Yardımcı Tedavi Uygulamaları ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri Hakkında Yönetmelik ile taşıyıcı annelik yasaklanmış olsa da, bu konuda hukuki boşluk varken 2018 yılında gerçekleştirilen düzenlemeyle cezai müeyyide (3 ilâ 5 yıla kadar hapis cezası) getirilmiştir.

Tüm bu yasaklamalara rağmen kadınlara öğretilen annelik modelinin ortaya çıkardığı patriyarkal baskılara üreme teknolojilerinin eklenmesi sonucunda Türkiyeli kadınlar (aileler değil[6]), özellikle Gürcistan ve Kıbrıs’ta yapılan embriyo transferi ile çocuk sahibi olmaktadır. Hukuki çerçevesinin bile net olmadığı taşıyıcı annelik; mülkiyet hakkından, yaşam hakkına, kadın haklarından, çocuk haklarına çeşitli sorunları beraberinde getirecektir. Bu sorunlarla birlikte inşa edilen annelik kurumu, endüstriyel bir sektöre dönüşmüştür. Tam da bu noktada taşıyıcı annelik muğlak olanın muğlaklığına işaret eder, normalliği ve normalliğin kuruluşundaki işleyişi sorgulatır.

 

 

Kaynakça

Kırkbeşoğlu, N. (2006). Soybağı Alanında Biyoetik ve Hukuk Sorunları. İstanbul: VedatKitapçılık.

Metin, S. (2012).Yörüngesinden Çıkan Tabiat: Etik, Sosyal, Psikolojik ve Hukuki Görünümleriyle Taşıyıcı Annelik. İstanbul Barosu Yayın Kurulu (Yay. Haz.), Sağlık Hukuku Makaleleri-II içinde (s. 7-53). İstanbul: İstanbul Barosu Yayınları.

PatelN.,Jadeja Y., Bhadarka, H. K., Patel, M. N., Patel, N. H., Sodagar, N. R. (2018). Insightintodifferentaspects of surrogacypractices. Journal of Human Reproductive Sciences,11(3):212-218.

Teman, E.(2010). Birthing a Mother: The Surrogate Body and The Pregnant Self. Berkeley, CA: University of California Press.

Üremeye Yardımcı Tedavi Uygulamaları ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri Hakkında Yönetmelik.https://www.mevzuat.gov.tr/File/GeneratePdf?mevzuatNo=20085&mevzuatTur=KurumVeKurulusYonetmeligi&mevzuatTertip=5

 

 

[1] İn vitrofertilizasyon: Bir yumurtanın sperm tarafından vücut dışında suni olarak döllenmesi sürecidir. Yaygın kullanımı tüpte döllenme şeklindedir.

[2] Burada çağırılma edimi Althusserci çağırmadır.

[3] Üreme Teknolojileri Bağlamında Anneliğin Yapı Bozumu; Taşıyıcı Annelik başlıklı, çalışması süren doktora tezi için yapılan saha araştırmasında, Türkiye’de taşıyıcı annelik yapmak isteyen kadınlardan embriyo transferi sonrası yani gebelik süresince ya istem sahibi ailenin yakınında bir ev tutulması ya da aileyle birlikte yaşama talep edildiği öğrenilmiştir.

[4] Taşıyıcı annelik yapan kadınlar gebelik süresinde alkol ve sigara kullanımı, cinsel birliktelikleri, sağlıklı beslenme, düzenli doktor kontrolleri gibi sayısını arttırabileceğimiz kurallarla denetim altındadır. Burada kastımız kadının gebelik kaynaklı dikkat etmesi gereken durumlar değil, başkasının çocuğunu taşımanın getirdiği ve taraflarca imzalanmış sözleşmenin kuralları gereği ortaya çıkan bir denetimdir.

[5] Gametlerin her ikisinin de başkasına ait olduğu durumlarda doğacak çocuğun fiziksel özellikleri belirlenebildiği gibi, hastalıklı genlerin ortadan kaldırılmasına yönelik bir öjeni de söz konusudur.

[6] İnfertilite her iki bireyi ilgilendiren bir sağlık problemi olmasına rağmen kadınlar hem infertilite tedavisine maruz kalır hem de bu tedavilerin ortaya çıkardığı sorunların ve soruların birincil muhatabıdır.

 

 

Yayınlanma Tarihi: 23.06.2023

Leave a Reply