Duygu Altınoluk

Sosyal Bilimler literatürü içerisinde babalık kavramı ve bu kavramın toplumdaki performans alanı olan babalık rolleri üzerine araştırmalar 1900’lerin ilk çeyreğinde başlamıştır. Önceleri Sigmund Freud’un baba-çocuk ilişkisi ve buradan doğan çatışmaları incelemesiyle başlayan araştırmalar, sosyal antropolojide Bronislaw Malinowski’nin babalık ve baskı ilişkisini cinsellik üzerinden irdelemesiyle devam eder (Bozok, 2018: 13). Ailede çocuğun değeri ve rolü hakkında incelemeler yapılırken ebeveynlik kavramı genel itibariyle annelik üzerinden ilerlemiştir, babalığın ev içinde ebeveyn olarak ele alınması 1970’lerden sonraki döneme rastlamaktadır. Öyle ki, 1950’lerde ev dışında ailenin ekmek getireni (bread-winner) olan baba, ailenin geçimini sağlayan otorite konumunda olmasından ötürü, genellikle hislerini ifade etmekten kaçınan, soğuk, sert, mesafeli, karar veren bir yetki merci gibi kodlanmakta ve kendisinden bu şekilde davranması istenmektedir. Babalık, bu özellikleriyle erkekliğin devamı niteliğinde karşımıza çıkmaktadır. Böylesi nitelikleriyle, patriyarkal değerlerle şekillendirilen geleneksel babalık kavramı sosyal bilimler literatürüne geçer. Babanın otorite ve yasa koyucu olması, yasaklarla bezenmiş ev içi düzen durumu Lacancı bir biçimde toplumsal iktidarın varoluş ve ilerleyiş biçimini ve aynı zamanda koşullarını da betimlemektedir. Dolayısıyla, babalık kavramının incelemesini yaparken aslında bir erkeklik analizi de paralel ilerlemektedir. Bu minvalde, feminizm açısından iktidar ilişkisinin anlaşılması maksadıyla önemlidir.

Yirminci yüzyılın son çeyreği geleneksel babalık değerlerinin toplumsal olarak da yıkılmaya başladığı bir dönemi içinde barındırmaktadır. Kadınların endüstriyelleşmeyle birlikte -elbet kadın hareketinin kazanımları da dikkate alınarak- kamusal alanda emek gücüne katılması erkeklerin işgücüne ortak olup onların aile içerisindeki “ev geçindiren” konumlarını sarsıcı bir güç olmuştur. Özellikle babalık kurumu içerisindeki erkeklik krizini tartışan çalışmalar, tam da bu “ekmek getiren/para kazanan” konumunun kırılmasından beslenmektedir (Griswold, 1992; Gillis, 1997). Özetle aile kurumunda kadınların işgücüne katılımlarının yoğunlaşmasıyla evi geçindiren babanın ev içinde ekonomik iktidarı sekteye uğramıştır. Bu gelişmenin, kadının ev içi cinsiyet rollerinde herhangi bir dönüşüm yarattığı söylenemez. Ancak sanayi toplumu ve kapitalistleşmenin de etkisiyle erkeğin ev içi emeğine katkısını “yardım etme” ile sınırlayan, kamusal alanda diğer erkeklerle rekabete giren, eş ve çocuklarına yine mesafeli olarak ailede, ev içi otoritesini koruma yolunda kalmayı tercih eden modern babalık ortaya çıkmıştır. Serpil Sancar (2013), modern babalığın Türkiye toplumunda, yaşlı erkeğin genç erkek üzerinde artık baskı kurmadığı ve genç erkeğin iş hayatına girerek kendi çekirdek ailesini kurabildiği piyasaya dayalı erkeklik denilen bir başka tahakküm alanını açtığını ifade eder. Dolayısıyla modern babalık, en küçük kurum olan ailede devletin iktidarını mikro düzeyde yeniden devam ettiren bir yapıya evrilmiş olur.

Baba olmak politik bir alan oluşturmanın yanı sıra, belirli sosyal ve ekonomik bir dolayımlamayı da barındırır; böylece babalık kurumu ekonomi politik bir mikro iktidar alanı kurar. Bu minvalde, Türkiye’de babalık mertebesine gelebilmek için erkeklerin geçmesi gereken belirli toplumsal aşamalar vardır; aynı zamanda “erkek” olmaya giden aşamalar olan bu toplumsal merdivenin en son basamağında babalık inşa edilmektedir. Bahsi geçen basamaklardan ilki bir erkeği heteroseksüel beyaz bir erkek olarak babalığa hazırlama işlevi üstlenen sünnettir. Sonrasında askerlik yapan (vatana hizmet etmiş), heteroseksüel cinselliği deneyimleyen (milli olmuş), çalışma hayatında varlık gösteren (eli ekmek tutan), hayatını karşı cinsle devlet nezdinde birleştiren (evlilik yapmış) erkek, artık baba olmaya hazırdır (Selek 2008; Barutçu 2013; Altınoluk 2019). Türkiye’de Medeni Kanunla düzenlenen heteroseksüel evlilikler, erkekleşme pratiği olan babalık deneyimlerini erkeklere açar. Böylelikle devlet eliyle, iktidarı kendisine teslim edilen erkek, aile kurumunun en üstündeki babalık rolü ve onu donatan iktidar kalıplarıyla patriyarkanın sözcüsü, uygulayıcısı ve devam ettiricisi konumunu korur. Böylece patriyarkal kodlar, her toplumsal koşulda evrilerek ancak gücünü kaybetmeden erkekliğin babalık kurgusuna eklemlenir.

Günümüzde, cinsiyetler arası eşitlik sesinin ivme kazandığını düşünerek modern babalık, kendini aile içerisinde her iki ebeveynin de çalıştığı, çocuklarla kaliteli zaman geçirmeye ve bakımı üstlenebilmeye odaklanan bir başka babalık kurgusuna yani ilgili babalık kavramına bırakır. Her ne kadar aile içerisinde böylesi bir dönüşümden bahsediliyorsa da, ev içi emeğin sorumluluğu halen annede kaldığı ve erkeğin, baba olarak çocuğun bakımına yöneltilen bir biçimde “ilgili olma” halinden bahsedildiği aşikardır. Çünkü çocuklarla ilişkilerinde patriyarkanın mikro yürütücüsü olarak babalık, kültürel olarak çocuklarına aktardıkları erkeklik değerleriyle birlikte sosyo-ekonomik olarak çerçevelendirilir. Tarihsel olarak gelişimine baktığımızda da, tıpkı erkekliğin de bir performans alanı olduğunu söylediğimiz gibi babalığın da kökten bir değişim yaşamadığını; ancak bir performans alanı olarak yeni bir alana girdiğini söylemek mümkün. Oysaki babalık bir kimlik olarak değişse dahi, cinsiyete dayalı iş bölümü ve ev içi emeğinden kadının sorumlu tutulması halen mevcudiyetini korumaktadır ki, güncel araştırmalar (O’Neil & Çarkoğlu, 2019) dahi erkeklerin ev içinde tamirat ve teknik bakım işlerine yoğunlukla katıldıklarını göstermektedir.

Dünya ve Türkiye’deki babalık hakkında tüm bu dönüşümlerden bahsetsek dahi, günümüzde egemen erkeklik kodları babalığı da içine alarak patriyarkal ve cinsiyetçi ilişkiler etrafında şekillenerek güçlenmektedir. Aile içerisinde “aile reisi” olma durumu, erkeklik kodlarını, iktidar alanına sahip olmayı ve en küçük iktidar yitimi krizinde ise şiddete başvurmayı beraberinde getirir. Para kazanma, ekonomik iktidarı elde tutmanın bir parçası olarak özellikle Türkiye’de babaların ev içindeki otoritelerini korumaya pay açar ve onu devam ettirmesini sağlar. Böylece her ne türde bir babalıktan söz edersek edelim, kendisi, patriyarkanın sarsılmaz temsilcisi olarak gücünü yitirmeden, farklı şekillerde yine ayrıcalıklı alanına eklemlenir. Dolayısıyla Messerschimdt’in (2019) yerel, bölgesel ve küresel ölçekte başat erkeklik olarak tanımladığı, şiddet pratiğini sınırlı alanlarda uygulayan, yaygın, toplumsal alanda erilliği belirli noktalarda kabul edip uygulayan, çocuklarıyla “zaman zaman” ilgilenen, eşine “yardım eden” bir babalık modeli karşımıza çıkar. Sonuç olarak babanın evi geçindiren olma misyonunun halihazırda sarsılmaz bir eşitsiz bir düzlem yaratmasının ötesinde, mikro ve makro iktidar alanından uzaklaştığını söylemek mümkün değildir. Halen ev içinde babalığın değişiminin yalnızca yardım eden konumundan ibaret olması, erkeğin toplumsal rollerini dönüştürmediği gibi kamusal alanda kurduğu tahakkümü ve iktidarı değiştirmemektedir ve böylece günümüzde bahsi geçen dönüşen babalığın yalnızca çocuğa gösterilen “ilgi” anlamında bir babalık performansına evrildiğini söylemek mümkündür.

 

Kaynakça

Altınoluk, D. (2019). Hegemonik Erkekliğin Akademide Yeniden İnşası (Yayınlanmamış Doktora Tezi). Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir.

Barutçu, A. (2013). Türkiye’de Erkeklik İnşasının Bedensel ve Toplumsal Aşamaları. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Bozok, M. (2018). Ebeveynlik, Erkeklik ve Çalışma Hayatı Arasında Türkiye’de Babalık. İstanbul: Taymaz Matbaacılık.

Gillis, J. R. (1997). A World of Their Own Making: Myth, Ritual, and the Quest for Family Values. Oxford ve New York: Oxford University Press.

Griswold, R. (1992). Fatherhood in America: a History. New York: Basic Books.

Messerschimdt, J. W. (2019). Hegemonik Erkeklik: Formülasyon, Yeniden Formülasyon ve Genişleme. (EEİİ, Çev.) İstanbul: Özyeğin Üniversitesi Yayınları.

O’Neil, M. L. ve Çarkoğlu, A. (2019). Merkezi, Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma. https://www.khas.edu.tr/uploads/pdf-doc-vb/toplumsal-cinsiyet-ve-kadin-algisi-arastirmasi-2019-sonuclari-2.pdf adresinden alındı

Sancar, S. (2013). Erkeklik: İmkansız İktidar “Ailede, Piyasada ve Sokakta Erkekler”. İstanbul: Metis Yayınları.

Selek, P. (2008). Sürüne Sürüne Erkek Olmak. İstanbul: İletişim Yayınları.

 

 

Yayınlanma Tarihi: 12.04.2021

 

Leave a Reply