Eflatun Maral (Gül Sena Kılıç)

Bu satırları Human Papilloma Virüsü (HPV) 16 ve 81 ile enfekte olmuş ve iyileşmiş bir HPV aktivisti olarak yazıyorum. Korkuya kapılmadan sağlığımıza ve cinselliğimize sahip çıkmak ve iyilik halini sürdürmek için HPV’yi küçümsemeden hayatımızın kontrolünü elimize alacağız. Korkuyla özgürlük arasında bir yerlerde…

Duyduğunuz anda sizi korkutabilecek, hakkında yalan yanlış bilgiler edinebileceğiniz, adı direkt kanserle anılan ve enfekte olduğunuzu öğrendiğiniz anda sizi paniğe sürükleyebilecek HPV, aslında toplumda çok sık enfekte olunan virüslerden. Sadece sizin başınıza geldiğinizi düşünmeden önce tüm bildiklerinizi unutun ve doğru kaynaklara yönelin.

HPV DNA ve PAP Smear taramaları yaygınlaştıkça toplumda HPV’nin varlığı ve yarattığı hasarlar daha çok görünür/konuşulur olmaya başladı. Elbette seks negatif söylemler ve cinsellik fobisi de bu tartışmalara doğru orantılı olarak yayıldı.

HPV, derinin veya mukozanın bazal epitelini enfekte eden bir DNA virüsü.
Cinsel aktif bireylerin en az bir kere HPV ile enfekte oldukları ve %90 oranında virüsün vücuttan atıldığı biliniyor.[1]

200’den fazla çeşidi bulunan HPV’nin 40 türü cinsel yolla bulaşıyor ve 14 tanesi kanserle ilişkilendiriliyor. Türüne bağlı olarak genital siğillere veya teşhis ya da tedavi edilmezse normal bir bağışıklık sisteminde 15-20, zayıf bir bağışıklık sisteminde 5-10 yıl içinde serviks (rahim ağzı) başta olmak üzere penis, anüs, vulva, vajina, ağız içi boğaz, bademcik gibi vücut bölgelerinde kansere sebep olabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre 2020 yılında serviks kanseri sebebiyle hayatını kaybedenlerin sayısı 300 binden fazla ve bu ölümlerin %90’ı düşük ve orta gelirli ülkelerde görülüyor. Bu ülkelerin çoğunda HPV aşısı uygulanmıyor. Rahim ağzı kanseri tanılarının %95’i ise HPV enfeksiyonu kaynaklı.

Serviks kanseri, Türkiye’de en sık görülen kadın kanserleri arasında 10. ve 11., dünyada ise 4. sırada yer alıyor. Tarama ve erken teşhis ile tedavisi %100 mümkün olan rahim ağzı kanseri ölüme neden olan kanser türleri arasında son sıralarda yer alıyor. Buna rağmen sağlık politikalarının yetersizliği sebebiyle Türkiye’de ve dünyada pek çok birey bu sebeple hayatını kaybediyor.

Virüs cinsel yolla, cildin cilde, cildin mukozaya ve mukozanın mukozaya temasıyla bulaşıyor, yani yalnızca penetrasyonla aktarılmıyor. Bariyer korunma yöntemleri (kondom vb.) virüsün bulaşma riskini azaltsa da tamamen önlemiyor.

20’li yaşlarda yüksek oranda HPV enfekte olunmasına karşın bu vakaların %90’ı kayboluyor. HPV DNA tarama programı ise HPV virüsünün bağışıklık sistemi tarafından elimine edilememesi ihtimaline karşı 30 yaş itibariyle uygulanıyor ve bu sebeple düzenli takip gerekiyor. Pek çok birey (örneğin ben) çok geç ya da tesadüfen HPV enfekte olduğunu öğrendiğinde, daha önce konu hakkında yeterli bilgi sahibi olmadıkları için kanser olduğunu veya olacağını sanabiliyor. Halbuki HPV enfekte olmak, kanser olmak anlamına gelmediği gibi vücudunuzun virüsü yenmesi de çok olası. Tedavisi mümkün bu durumlarda PAP Smear testleriyle hücre değişimi olup olmadığı, varsa hangi aşamada olduğu, kanser olup olmadığınız takip edilerek gerekli tedavi ve müdahaleler uygulanıyor. Eğer HPV DNA taramanız pozitif çıktıysa 3 yılda bir rahim ağzı kanseri taraması olan PAP Smear ile takip ediliyorsunuz. Tam bu noktada belirtmek gerekir ki, her bireyin düzenli şekilde sağlık hakkına erişim şansı olmaması, kısıtlı imkanlarla erişebilen bireylerin ise cinsel tabular, dil bariyeri, aile/toplum baskısı veya bilinçsizlik gibi sebeplerle sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamaması vaka sayılarının artışında büyük rol oynuyor.

Virüsten korunmanın en etkili yolu HPV aşısının uygulanması. DSÖ’nün de önerdiği gibi henüz virüsle karşılaşmadan, yani 9-14 yaş arası, cinsiyet fark etmeksizin tüm çocuklara aşı uygulanmasının neredeyse %100 oranında önleyici olduğu biliniyor (Avustralya örneğinde olduğu gibi).

Türkiye’de şu anda iki çeşit aşı bulunuyor. Gardasil 4’lü aşısı tip 6, 11, 16 ve 18’e, yani 4 alt tipe karşı koruma sağlıyor. Gardasil 9’lu ise 6, 11, 16, 18, 31, 33, 45, 52, ve 58 alt tiplerine karşı koruma sağlıyor. Fakat aşıların maliyetleri özellikle de değişen döviz kurları sebebiyle oldukça yüksek ve devlet tarafından karşılanmıyor. Bu sebeple Türkiye’de aşılara erişim şimdilik ücretini ödeyerek mümkün. Bu durum aşıya erişebilirliği ve aşının bilinirliğini engelliyor. Maddi gücü yeterli olabilecek pek çok aile dahi bilgi sahibi olmadıkları ya da küçük yaşta “cinselliği özendirebileceğini” düşündükleri için, aşıya mesafeli yaklaşıyorlar. Halbuki aşının, bireyin cinsel hayatı başlamadan yapılması hayati önem taşıyor.

Aşının en etkili olduğu yaş aralığı 9-14 olmakla beraber, 26 yaşına kadar mutlaka yapılması öneriliyor. DSÖ tarafından onaylanan üst sınır ise 45 yaş. HPV enfekte kişilere de aşı uygulanabiliyor. Aşıların hekim yönlendirmesiyle, yaş ve çeşidine göre 15 yaşa kadar 2 doz, 15 yaş ve üstüne 3 doz olarak uygulanması öneriliyor. Aşı olunsa da hekimlerin uygun gördüğü şekilde düzenli tarama ve tetkikler uygulanmaya devam ediyor.

Bir toplum sağlığı meselesi olan HPV ile mücadele etmeye yarayan sağlık hizmetlerine erişimin ne yazık ki cinsel tabular nedeniyle sınırlı olması, özellikle gençlerin hayatlarını olumsuz yönde etkiliyor. Yalnızca kadınları veya rahim sahibi bireyleri ilgilendirdiği düşünülse de HPV penis sahibi bireylerde de çeşitli kanser türlerine neden olabiliyor. Ayrıca, taşıyıcı olmaları sebebiyle penisi olan kişiler virüsün yayılmasına da sebep olabiliyor. Penis sahibi bireylerde HPV’nin teşhisi daha zor olsa da çeşitli lezyonlar sayesinde tespit edilebiliyor. Bu sebeplerle HPV’nin yalnızca bir “kadın enfeksiyonu” olarak görülmemesi, yanlış algının düzeltilmesi ve HPV önleyici sağlık politikalarının yalnızca kadınların değil herkesin hakkı olduğunun altının çizilmesi, virüsün yayılmasını ve daha fazla insanın sağlığını tehdit etmesini önlemek açısından önemli.

Türkiye’de her geçen gün erişilebilirliği güçleşen aşının ulusal aşı programına alınması için feminist hareket, STK’lar, meslek örgütleri ve siyasetçiler aracılığıyla taleplerimiz pek çok mecrada dile getirildi. Üniversite öğrencisi Yağmur Varka’ın bireysel mücadelesi ve Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nin hukuki desteğiyle SGK’ya açtığı dava sayesinde bir emsal karar verildi. Ankara 62. İş Mahkemesi tarafından kendi imkanlarıyla HPV aşısı olan Varkal’a aşı bedelinin faiziyle ödenmesine hükmedildi.[2] Bu kararın ardından hem hukuki hem de siyasal mücadele büyüyerek devam etti. Neticede, devlet yetkilileri aşının ulusal aşı programına alınması konusunda çalışmaların başlatıldığını, fakat hangi yaş, cinsiyet ve medeni durum yelpazesine uygulanacağının daha sonra duyurulacağını belirttiler. Bu açıklama, aşı hakkı için belirlenecek kriterlerin de seks negatif zihniyetin ürünü olabileceğine dair endişelere sebep oldu.

Bu yazıyı okuduysanız paylaşmayı, mümkünse aşı olmayı ve bariyer korunma yöntemlerini kullanmayı unutmayın. Çocukların ve gençlerin aşı olması için elinizden geleni yapmayı, etrafınızdaki ebeveynleri veya çocuklara bakım veren herkesi bilgilendirmeyi ihmal etmeyin. Hâlâ HPV DNA taraması yaptırmadıysanız veya üzerinden zaman geçtiyse aile hekiminizden veya ilgili sağlık kuruluşundan randevu alın. HPV negatif olsanız dahi hekiminizin yönlendirmesiyle PAP Smear tetkiklerinizi aksatmayın. Ulaşabildiğiniz herkesi muayene/aşı olmaya, sağlığının ve haklarının takipçisi olmaya davet edin.

Not: Bu yazı 2023 yılında, bir an önce güncelliğini yitirmesi dileğiyle yazılmıştır.

 

[1] https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/cervical-cancer (Erişim tarihi: 01.10.2023)

[2]Gerekçeli karar için bkz.  https://www.once.org.tr/wp-content/uploads/2022/04/2022.04.08-ONCE-Dernek-HPV-DAVASI-GEREKCELI-KARAR.pdf (Erişim Tarihi: 14.09.2023).

 

Yayınlanma Tarihi: 20.10.2023

Leave a Reply