Pelin Çakır

Bakım nedir? Yalnızca belirli ihtiyaçlara yönelik sunulan bir hizmet, bedensel bir iş mi, yoksa daha ziyade gündelik pratiklerdeki şefkat, özen, ilgi gibi niteliklerle ortaya çıkan, karşılıklı ilişki içinde aktarılan bir duygu mu? İnsanların yanısıra diğer canlı ve cansız varlıkların da ihtiyaçlarını ve iyi oluşunu gözetmek, bunun sorumluluğunu üstlenmek mi? Yoksa farklı alanlara uygulanabilecek etik-politik bir çerçeve ya da ahlaki bir tutumu tanımlamak için kullanılabilir mi? Bir nevi bunların hepsi.

Pek çok kavram gibi esasen İngilizce literatürde şekillendiği için, bakımın ingilizce’deki care ve caring kelimelerine karşılık olarak kullanıldığını belirtmekte yarar var. İngilizce’de “care” sadece bakmak, bakım vermek değil, ilgi, özen, empati, şefkat, umursamak, gözetmek, önemsemek gibi anlamları da içeriyor.[1] Yani sadece belirli iş ya da pratikler değil, duygusal ve ilişkisel süreçlere de atıfta bulunan bu anlam zenginliği sayesinde bakım, hem materyal hem ideolojik pek çok konuya işaret eder. Ataerkil sistem tarafından görmezden gelinen, değeri yadsınan ve politik alanın dışında bırakılan “özel alan” ve duygularla ilintili konulara, bağlamsallık ve ilişkisellikleri de hesaba katarak bakmak için feminist bir pencere açar.

Bakıma dair feminist ve kapsayıcı bir yaklaşım sunmaya çalışan Fisher ve Tronto’nun (1990: 40) çokça alıntılanan tanımına göre bakım vermek “‘dünyamızı’ korumak, sürdürmek, onarmak, böylelikle onun içinde olabildiğince iyi yaşamaya devam edebilmek için yaptığımız her şeyi içeren bir tür faaliyettir. Bu dünya bedenlerimizi, benliklerimizi, çevremizi, yani hayatî ve karmaşık bir ağda iç içe örmeye gayret ettiğimiz her şeyi kapsar”. Bu tanımın üzerine Tronto (2017) ayrıca bakımın şu bileşenlerden oluştuğunu iddia eder: umursamak (caring about: giderilmemiş ihtiyaçlara dikkatini vermek), gözetmek (taking care of: tanımlanan ihtiyaçların sorumluluğunu üstlenmek), bakım vermek (care-giving: bir pratik, iş ortaya koyarak başkasına bakmak), bakım almak (care-receiving: bakılan kişinin bakım sürecine verdiği yanıt) ve son olarak birlikte bakmak (caring-with: güven ve dayanışmayı geliştiren, süregiden bir bakım ilişkisi kurmak). Bakım yalnızca bir kişi değil, bir topluluk, kurum, devlet, aile ya da piyasa tarafından sunulabileceği gibi, sadece bir başkasına değil, kendine veya (kolektif bir eyleyişte) birbirine yönelik olarak da verilebilir. Öte yandan bakımın her ilişkisellik içinde farklı değerlerde yer alsa, kimi zaman birbiriyle iç içe geçse ya da çatışsa da üç ayrı boyutu olduğunu söyleyebiliriz: etik-politik boyutu; iş, emek boyutu; duygu ve duygulanımlar boyutu (Puig de la Bellacasa, 2017).

Daly (2002), bakımı feminist bir kavram olarak tanımlar. Çünkü en başta feminist araştırmacılar yaşamsal koşullarını inceledikleri kadınların bakım verme görev ve sorumluluklarına odaklanmış, buradan yola çıkarak bakımı, içerdiği emek boyutuyla ve yol açtığı iktidar ve sömürü ilişkileriyle birlikte kavramsallaştırmıştır. Geçmişten bu güne bu araştırmacıların ele aldığı konular arasında kapitalizmin ve sosyal refah politikalarının bakım emeği ile ilişkisi, bakım ilişkileri ve politikalarının sebep olduğu baskı, çatışma ve eşitsizlikler bulunur. Ayrıca bazıları bakım vermenin görülmeyen, kişisel ve özel olanla özdeşleştirilen, psikolojik ve duygulanımsal boyutlarının politikleştirilmesi, bazıları ise bakım ihtiyacı ile karşılıklı bağımlılığı merkezine alan bir etik perspektif geliştirilmesi gerektiğini savunmuştur.

Feminist literatürde bakıma dair ilgi, öncelikle 2. dalga feministlerin ev içi emeğe ve kadına eş, anne, kız evlat rolleri içinde biçilen bakım veren rolüne odaklanmasıyla tartışılmaya başlamıştır. Feminist araştırmacılar, kapitalist ekonomik sistemde bakım emeğinin toplumun ve ekonomik ilişkilerin sürdürülmesindeki merkezi konumunu ve bunun yükünün nasıl eşitsiz bir şekilde kadına yüklendiğini vurguladılar. Ekonominin yalnızca ücretli yanlarına odaklanarak (geçimlik üretim ve ücretsiz bakım gibi) toplumsal yeniden üretim alanlarını yok sayan ve görünmezleştiren anaakım politik analizleri eleştiren feminist ekonomi poltikacılara göre bakım vermek sağlıklı, üretken, öğrenme ve yaratma becerisine sahip bir emek gücünü (yeniden) üretiyordu (Razavi&Staab, 2012). Kapitalist sistemin kendi devamlılığını sağlamak için toplumsal yeniden üretime, yani sistemin dışındaki, ücretlendirilmeyen ve düzenlenmeyen bakım emeğine çelişkili bir biçimde bağımlı olduğu durumda, pek çok alanda “bakım açığı”nın ortaya çıkmasıyla bir “bakım krizi” içinde yaşadığımızı (Fraser, 2016) iddia ettiler.

1980’lerden itibaren bakım vermenin emek boyutunun ötesinde etik ve politik boyutuna dair yaklaşımlar gelişmeye başlamıştır. O yıllarda, kadınların ahlaki doğruları sistematik olarak değerlendirmekten, dolayısıyla adaletli davranmaktan aciz olduğunu öne süren ataerkil ahlak kuramcılarına karşı sosyal psikolog Carol Gilligan, Kadının Farklı Sesi (2017) eserinde erkeklerden farklı olarak kadınların bakım ve sorumluluk etiği üzerinden şekillenen bir ahlaki perspektif geliştirdiğini iddia etmiştir. Her ne kadar özcü bir feminist perspektif yansıtsa da Gilligan’ın yeni bir ahlaki kuram olarak geliştirdiği “bakım etiği” fikri, ilerleyen yıllarda yalnızca kadınlara atfedilen bir erdem olmanın ötesine ve siyaset teorisi, sağlık gibi çeşitli alanlara taşınarak geliştirilmiştir. Bugün bakım etiğine dair kuramlar, özetle insanların birbirine belirli bakım ilişkileri ile bağlı oluşunun ahlaki ve politik önemini vurgular ve bu açıdan somut etmenlerden yola çıkarken, beden, duygu ve arzuları da dışlamayan bir akıl yürütme sürecini savunur (Göker, 2020).

Son zamanlarda toplumsal hareketlerden, kuir, post-marksist, siyah ve dekolonyal feminizmden beslenen literatür,[2] kapitalist, ırkçı, sağlamcı, insan merkezli ve hetero-patriyarkal sistemlere ve bu sistemler içinde cinsiyetçi, sömürücü ve eşitiz biçimler alan bakım ilişkilerine alternatif olarak radikal bir bakım tahayyülü önermektedir. Örneğin sistematik olarak ihmal edilen, ayrıştırılan ya da marjinalleştirilen kimliklere sahip kişilerin kendine bakması radikal bir direniş eylemi olarak görülebilir. Audre Lorde’un sıkça zikredilen “kendine bakmak politik bir savaş eylemidir” sözleri bu yaklaşımı özetler. Sistem ve devletler tarafından umursanmayan, hatta bilhassa yok olması tercih edilecek kişi ve grupların hayatta kalma ve direniş stratejisi olarak bakımı topluluk içinde, kolektif ya da karşılıklı ilişkilerde örgütledikleri örneklere de değinilir. Bu tür radikal ve kolektif bakım pratiklerine örnek olarak 70’lerden itibaren, Amerika’daki Kara Panterler’in devletin ayrıştıran politikalarına karşın eğitim, çocuk bakımı, gıda ihtiyaçlarını gidermek için kurdukları müşterekler; AIDS krizinde LGBTİ+’ların ACT-UP hareketiyle temel bakım ihtiyaçlarını dayanışma ile karşılamaya çalışması; feministlerin oluşturduğu cinsel sağlık klinikleri ve kendine yardım rehberleri ve; hatta politik eylemlilik içinde ortaya çıkan psikolojik tükenme, çatışma, şiddet veya taciz gibi sorunları çözümlemeye yönelik geliştirilen kaynak ve yöntemler gibi pek çok deneyimin bahsi geçer.

2020’de başlayan Koronavirüs pandemisi ile birlikte bakım emeğinin hayatîliği ve eşitsiz dağılan yükü iyiden iyiye görünürleşirken bakım ihtiyacına yönelik kamusal politikaların yetersizliği ile küresel çapta bir bakım krizi içinde yaşadığımız da kabul edildi. Bu dönemin anahtar kelimesi haline gelen (Chatzidakis et al., 2020) bakımın liberal söylem tarafından bireysel bir merhamet işi ya da bir reklam ve tüketim unsuru olarak pazarlamasına karşı feministler bakımı radikal bir politik düşünce ve eylem biçimi (Woodly et al., 2021)  ya da bir müşterek (Zechner, 2021) olarak değerlendirmekte ısrar etti, bakımın etik ve politik olarak yeniden değerlendirilmesi, cinsiyetsizleştirilmesi ve ırksızlaştırılması gerektiğini (Jupp, 2022) savundu. Örneğin pandeminin ilk yılında yayınlanan Bakım Manifestosu’nun (2020) bakımın yalnızca kadınların değil herkesin sahip olduğu bir kapasite olduğunu vurgulayarak evrensel düzeyde bakım odaklı bir siyasal tahayyülü savunması geniş çapta yankı uyandırdı. Bakım Kolektifi’nin bu metinde öne sürdügu “evrensel bakım” taayyülü hepimizin müştereken pratik anlamda bakım işinin yanı sıra başka insanların ve gezegenin gelişmesiyle bağ kurmak ve onu gözetmekten sorumlu olduğumuzu ifade ediyor. Böylelikle bizleri kolektif ve müşterek yaşam biçimleri talep etmeye, kapitalist piyasalara alternatifler benimsemeye, merkezi ve yerel refah sistemlerini derinleştirerek geri getirmeye, ulusötesi bakım odaklı kurum ve mutabakatlar kurarak sınırları geçirgenleştirmeye çağırıyorlar.

Türkiye’de genel geçer anlamıyla bakım ihtiyacının çoğunlukla aile ilişkileri içinde, kadınlar ve kız çocukları tarafından giderildiği inkar edilemez. Her ne kadar bu ilişkiler zamanla değişime uğrasa da, devlet politikaları geleneksel aile yapısını ve böylelikle onun sunduğu ücretsiz bakım hizmetini teşvik etmeye çalışıyor. AKP iktidara geldiğinden beri sosyal güvenlik sistemi ve sosyal hizmet kurumlarında yapılan değişiklikler ile engelli, yaşlı, çocuk bakımı gibi pek çok bakım işi karşılıksız olarak (ya da oldukça cüzi evde bakım yardımları ile) aileye ve kadına yıkıldı. Öte yandan dünya çapında yaygınlaşan eğilime paralel olarak Türkiye’de de eviçi bakım işleri için (çoğunlukla düzensiz, kadın) göçmenler ucuz işgücü olarak sömürülüyor. Peş peşe yaşadığımız krizler, afetler ve süregiden şiddet, sömürü ve ayrışma ortamında tüm bunlardan zarar gören doğal kaynakların, toplulukların ve yapıların bakımı ve onarımını sağlayacak sosyal politikaların olması gereken yerde (bilhassa zarar görenlerin varlık ve kimliklerine atfedilen ideolojik anlamlara bağlı olarak), sistematik olarak ihmal ve inkar politikalarının uygulandığını biliyoruz.

Öte yandan, geleneksel ve resmi mekanizmaların yetersiz ve hatta yıpratıcı olduğu bu koşullarda, iyileşme ve bakım ihtiyacının giderilmesi için yaşadığımız ülkede de alternatif yapılar ve pratiklerin geliştiği söylenebilir. Gezi direnişinden beri mahalle forumları ya da yerelde örgütlenen dayanışma alanları (mutfaklar, kooperatifler vs.) temel ihtiyaçları gözetmeye yararken pandemi ile bilhassa sağlık, gıda ya da psikososyal destek gibi ihtiyaçlara topluluk temelinde destek sunmak için ortaya çıkan girişimler, sosyal medya ve dijital iletişim araçları ile örgütlenen ağlar birer kolektif bakım mekanizması olarak adlandırılabilir belki. Judith Butler’ın (2014) tespit ettiği gibi Gezi ayaklanması sırasında yoğun polis şiddeti ile baş etmek ve zararlarını onarmak için protestocu topluluğunun içinde oluşan geçici bakım ilişkileri de bu bağlamda değerlendirebilir. Suruç ve Ankara katliamı üzerine kurulan Psikososyal Dayanışma Ağı ya da kayıp yakınları ile dayanışma oluşumları inkar, şiddet ve adaletsizliğin yaralarını sarmak için bakımın topluluk temelinde örgütlendiği bir örnek olarak ele alınabilir.

 

Referanslar

Bakım Kolektifi (2020). Bakım Manifestosu (G. A. Savran, Çev.). İstanbul: Dipnot.

Butler, J. (2014). Foreword. In U. Özkırımlı (Ed.), The Making of a Protest Movement in Turkey: #occupygezi (pp. vii–xvii). UK: Palgrave Macmillan.

Chatzidakis, A., Hakim, J., Littler, J., Rottenberg, C., & Segal, L. (2020). From Carewashing to Radical Care: The Discursive Explosions of Care during Covid-19. Feminist Media Studies, 20(6), 889–895. https://doi.org/10.1080/14680777.2020.1781435.

Daly, M. (2002). Care as a Good for Social Policy. Journal of Social Policy, 31(02), 251–270. https://doi.org/10.1017/S0047279401006572.

Fisher, B., & Tronto, J. (1990). Toward a Feminist Theory of Caring. In E. K. Abel & M. K. Nelson (Eds.), Circles of Care: Work and Identity in Women’s Lives (pp. 35–62). New York: SUNY Press.

Fraser, N. (2016). Contradictions of Capital and Care. New Left Review, 100, 99–117.

Gilligan, C. (2017). Kadının Farklı Sesi: Psikolojik Kuram ve Kadının Gelişimi (D. Dinçer, F. Arısan ve M. Elma, Çev.). İstanbul: Pinhan Yayınları.

Göker, Z. G. (2020). Özenli Vatandaşlık: Feminist Özen Etiğini Yeniden Politikleştirmek. Kadın/Woman 2000, Journal for Women’s Studies, 21(1), 89–106. https://doi.org/10.33831/jws.v21i1.142.

Jupp, E. (2022). Care, Crisis and Activism. Bristol: Bristol University Press.

Puig de la Bellacasa, M. (2017). Introduction: The Disruptive Thought of Care. In Matters of Care: Speculative Ethics in More than Human Worlds (Issue 69, pp. 1–24). https://www.jstor.org/stable/10.5749/j.ctt1mmfspt.3.

Razavi, S., & Staab, S. (2012). Introduction: Global Variations in the Political and Social Economy of Care – Worlds Apart? In Global Variations in the Political and Social Economy of Care: Worlds Apart (pp. 1–25). UK: Taylor & Francis Group. http://ebookcentral.proquest.com/lib/bibliouocsp-ebooks/detail.action?docID=981720.

Tronto, J. (2017). There is an Alternative: Homines Curans and the Limits of Neoliberalism. International Journal of Care and Caring, 1(1), 27–43. https://doi.org/10.1332/239788217X14866281687583.

Woodly, D., Brown, R. H., Marin, M., Threadcraft, S., Harris, C. P., Syedullah, J., & Ticktin, M. (2021). The Politics of Care. Contemporary Political Theory, 20, 890–925. https://doi.org/10.1057/s41296.

Zechner, M. (2021). Commoning Care & Collective Power. Wien: Transversal Texts.https://transversal.at/media/commoningcare.pdf.

 

[1] Bu sebepten Türkçe yazında kimi zaman bakım kelimesinin yerine (ya da yanında) özen ya da gözetme gibi kavramlar da kullanılıyor.

[2] Bu literatürü oluşturanlar arasında Sara Ahmed, Audre Lorde, Leah Lakshmi Piepzna-Samarasinha, Manuela Zechner ve Bakım Kolektifi’nin eserleri, ayrıca Woodly ve diğerlerinin (2021) “The Politics of Care” makalesi, Hi‘ilei Julia Kawehipuaakahaopulani Hobart ve Tamara editörlüğünde pandemi döneminde yayınlanan “Radikal Bakım” dosyası örnek olarak verilebilir.

 

 

Yayınlanma Tarihi: 17.10.2022

Leave a Reply