Özge İzdeş

Gelişmekte olan ülkelerin benimsediği ticaret ve kalkınma politikalarıyla cinsiyet eşitsizliği arasındaki ilişkiyi inceleyen, biriken deneyimlere dayanan, özellikle 1990’lar sonrasında gelişmiş bir feminist yazın mevcuttur. Bu çerçevede ampirik örüntüleri açıklayan önemli kavramlardan biri de işgücünün feminizasyonudur.

Öncelikle Doğu Asya ülkelerinde, 1980 sonrasında ise diğer gelişmekte olan ülkelerde (GOÜ) uygulanan ticari serbestleşme ve GOÜ’lerin küresel ekonomiyle entegre edilmesi sürecinde istihdam piyasasının yapısında meydana gelen en belirgin değişikliklerden biri de kadın istihdamında gözlenen artıştır. İşgücünün feminizasyonu, kadınlar ticari sertbestleşme ile birlikte özellikle ihracata dönük üretim yapan emek-yoğun imalat sanayi sektörlerinde daha ucuza ve daha esnek koşullarda istihdam edilebildiği için, kadın istihdamının yaygınlaşmasını ifade eder (Standing, 1989 ve 1999).

Ticari serbestleşme ve ihracata dayalı sanayileşme (İDS) stratejisine geçiş GOÜ’lerde işgücü piyasasının dönüşümünü beraberinde getirmiş ve ekonomi politikalarındaki dönüşüm önemli ölçüde işgücü piyasasındaki dönüşüme bağlı olarak gerçekleşmiştir.  İşgücünün, hem üretimin öncelikle tarımdan sanayiye ve  ticari olmayan sektörlerden ticari sektörlere kaymasına hem de ayrıca kamu istihdamındaki daralmaya uyum göstermesi gerekmiştir. GOÜ’lerin uluslararası ticarete mukayeseli rekabet olanakları doğrultusunda, ucuz işgücü ve doğal kaynaklara dayalı üretim yapan emek-yoğun ticari mallar ile dahil olması, ücret politikalarında değişiklik getirmiş; ücretleri iç talebin kaynağı olarak gören politika perspektifi yerini, ücretlerin düşürülmesini uluslararası rekabetin kaynağı olarak gören perspektife bırakmıştır. İşgücünün sektörel hareketliliğin yarattığı yapısal dönüşümün maliyetlerini karşılaması, talep değişimlerine cevap verecek esnek çalışma ilişkilerinin ve uluslararası rekabette fiyat rekabetinin temel kaynağı olan ücret esnekliği beklentilerine yanıt vermesi, bir de üstelik yabancı yatırımcıları cezbedecek kârlılığın kaynağı olması beklenmiştir.

İDS ile birlikte üretimin emek-yoğun imalat sanayi sektörlerine yönelmesinin aynı zamanda kadın-emeği yoğun üretime yönelmeyi de beraberinde getirip getirmediği ampirik feminist yazında ele alınmıştır. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler üzerine yapılan çok sayıda çalışmada dışa açılma süreciyle birlikte kadınların işgücündeki payının arttığı ortaya konulmuştur (Çağatay ve Berik, 1994; Wood, 1991; Joekes, 1995). Berik & Van der Meulen Rodgers (2007), İDS öncesi işgücü piyasasındaki toplumsal cinsiyet temelli eşitsizliğin, kadınların dışa açık modele geçiş sürecine dahil olma koşullarını belirlediğinin altını çizmiştir. Dışa açılma öncesi ithal ikameci sanayileşme döneminde tipik olarak imalat sanayi erkek işgücü istihdamına dayanmaktaydı, sanayi işgücüne entegre olamamış olan kadınlar ise düşük ücretli, emek-yoğun az sayıda sektörde yoğunlaşmaktaydı; genel olarak daha düşük pazarlık payına sahip, sendikalaşma oranı düşük bir işgücü olarak sosyal güvence ve ücret eşitsizliği ile karşı karşıyaydılar. Dışa açılma sürecinin işgücü piyasasındaki cinsiyet eşitsizliği ile ilişkisini ele alan çalışmalar, ücretlerdeki cinsiyet eşitsizliğinin birçok ülkenin ticarette mukayeseli üstünlüğünün kaynağı olduğunu ortaya koymuştur (Busse & Spielmann, 2006; Seguino, 2000).

İşgücünün feminizasyonunun nasıl gerçekleştiği ve nedenleri konusunda birden çok yorum mevcuttur. Bunlardan ilki feminizasyonun kadınların yoğun olarak İDS öncesinde çalıştıkları sektörlerin İDS ile birlikte üretim artışı yaşayan sektörler olması sonucunda gerçekleştiğini savunmaktadır (Wood, 1991). Diğer bir görüş ise erkek işgücünün daha ucuz kadın işgücüyle ikame edilmesi üzerinde durmaktadır (Standing, 1989 ve 1999). Standing işgücünün feminizasyonu kavramını, hem kadınların nicel olarak işgücü içindeki paylarının artmasının hem de işlerin çalışma koşullarındaki bozulma ve kuralsızlaşma ile kadınlarının istihdamdaki payının artmasının, paralel gelişen süreçler olarak gerçekleştiğine işaret etmek için kullanmıştır. Diğer yandan Elson (1996) ise bu süreçte kadınların istihdam olanaklarının artmasının, çalışanların haklarındaki gerilemeler ve önceden erkeklerin sahip olduğu çalışma koşullarının ortadan kaybolması anlamına geldiğinin altını çizmektedir. Elson’a göre Standing’in tarif ettiği nedensellik ilişkisi ters yönden kurulmalıdır, yani kadın istihdamının artması istihdam koşullarını değiştirmemiş, işlerdeki dönüşüm kadın istihdamının önünü açmıştır. Hangi açıklamanın süreci daha iyi tarif ettiği kuşkusuz ülke bağlamlarına göre farklılaşabilir.

İstihdamdaki cinsiyet kompozisyonundaki dönüşüm, kadın işgücüne yönelik talebin yanında kadınları çalışmaya iten faktörlerin de etkisiyle şekillenmiştir. İDS’ye geçiş ile birlikte dönüşümün yarattığı işsizlik, ücretler üzerindeki baskı, çalışma standartlarındaki gerileme ve sosyal devlet anlayışının geri çekilmesi hanelerin gelir ve refah seviyesini etkilemiştir. Hane gelirindeki düşüş ve refah kaybının telafisi amacıyla daha önce ücretli çalışmayan hane üyelerinin işgücüne katılması, literatürde ek işçi hipoteziyle açıklanır. 1980’ler-1990’lardaki dönüşümü ele alan yazın, kadınların işgücüne katılımlarındaki artışları da yaygın olarak bu bağlamda açıklamaktadır.

Ticari serbestleşme ve ihracata dönük üretim yapan sektörlerde kadın istihdamının yaygın olarak tercih edilme eğiliminin işgücü piyasasında toplumsal cinsiyet eşitsizliğini geriletmesi, bu anlamda kadın istihdamı artarken ücret eşitsizliğinin azalması ve daha iyi çalışma koşullarına gebe olması ihtimali gibi ampirik başlıklar, özellikle 1980 sonrasındaki ilk yirmi yıl boyunca yoğun olarak izlenmiştir. İstihdam olanaklarının artması, kadınların gelir elde etmeleri kimi açılardan güçlendirici olmakla beraber (Kabeer & Mahmuud, 2004), ihracata dönük üretim yapan bu sektörlerin rekabet dinamiğinin fiyat rekabetine dayanması, uzun dönemde bu işlerin daha iyi çalışma koşulları sunan işlere dönüşmesini sınırlandırmıştır. Kadınlar daha ziyade kısa dönemli geçici sözleşmelerle, eğreti çalışma koşullarında istihdam edilmiş ve İDS ile birlikte işgücünün feminizasyonu, kadınlar için uzun vadede daha çok ve daha iyi işler yaratılmasını beraberinde getirmemiştir.

İşgücünün feminizasyonu, kimi yarı sanayileşmiş ülkelerde son derece belirgin bir şekilde yaşanmış ve ülkelerin kalkınma hedeflerini gerçekleştirmelerinde belirleyici olmuştur. Doğu Asya ülkeleri emek-yoğun ve kadın istihdamına dayalı imalat sanayi sektörlerinden elde ettikleri ihracat gelirlerini sermaye–yoğun ürünlerin üretimine aktararak, kalkınma yatırımlarını gerçekleştirmek için yönlendirmişlerdir (Seguino, 2010). Ne var ki, Doğu Asya ülkeleri deneyimi, sanayileşmenin ileri veçhelerine geçilmesiyle beraber, nitelikli işgücüne dayalı imalat sanayi sektörlerinde ağırlıklı olarak erkeklerin istihdam edildiğini ve sürecin kadınların dışarı itilmesi ile işgücünün defeminizasyonu ile sonuçlandığını ortaya koymaktadır (Kucera & Tejani, 2014; Tejani & Millberg, 2016).

Türkiye de İDS stratejisini fiyat rekabeti ve düşük işgücü maliyetleri üzerine bina etmiştir.  İDS ile yaşanan dönüşümle, imalat sanayinde kadın istihdamının, niteliksiz işgücüne dayanan, emek-yoğun ve düşük ücretli sektörlerde arttığı görülmüştür. İhracata dönük üretim ile kadın istihdamı arasında ilişki bulunmaktadır. Ne var ki İDS stratejisinin istihdam yaratma kapasitesinin sınırlı kalmasının da etkisiyle bu eğilim işgücünün feminizasyonu olarak tarif edilebilecek nitelikte olmamıştır (Çağatay ve Berik, 1994; Özler, 2000).

 

Kaynakça

Berik, G., & Van der Meulen Rodgers, Y. (2007). Engendering development strategies and macroeconomic policies: What’s sound and sensible? Working Paper No. 2008-02, Department of Economics, University of Utah, Salt Lake City, UT.

Busse, M., & Spielmann, C. (2006). Gender inequality and trade. Review of International Economics, 14(3), 362-379.

Çağatay, N., & Berik, G. (1994). What has export-oriented manufacturing meant for Turkish women?. P. Sparr (Ed.), Mortgaging women’s lives: Feminist critiques of structural adjustment içinde  (s. 78-95). London: Zed Books.

Elson, D. (1996). Appraising recent developments in the world market for nimble fingers. A. Chhachhi & R. Pittin (Ed.), Confronting State, Capital and Patriarchy içinde (s. 35-55). London: Palgrave Macmillan.

Joekes, S. (1995). Trade-related employment for women in industry and services in developing countries (No. 5). UNRISD Occasional Paper.

Kabeer, N., & Mahmud, S. (2004). Rags, riches and women workers: Export-oriented garment manufacturing in Bangladesh. M. Carr (Ed.), Chains of fortune: Linking women producers and workers with global markets içinde (s. 133-164). London: Commonwealth Secretariat.

Kucera, D., & Tejani, S. (2014). Feminization, defeminization, and structural change in manufacturing. World Development, 64(C), 569-582.

Özler, S. (2000). Export orientation and female share of employment: Evidence from Turkey. World Development28(7), 1239-1248.

Seguino, S. (2000). Gender inequality and economic growth: A cross-country analysis. World Development, 28(7), 1211-1230.

Seguino, S. (2010). Gender, distribution, and balance of payments constrained growth in developing countries. Review of Political Economy, 22(3), 373-404.

Standing, G. (1989). Global feminization through flexible labor. World development17(7), 1077-1095.

Standing, G. (1999). Global feminization through flexible labor: A theme revisited. World Development, 27(3), 583-602.

Tejani, S., & Milberg, W. (2016). Global defeminization? Industrial upgrading and manufacturing employment in developing countries. Feminist Economics, 22(2), 24-54.

Wood, A. (1991). North‐South trade and female labour in manufacturing: An asymmetry. The Journal of Development Studies27(2), 168-189.

 

 

 

Yayınlanma Tarihi: 06.12.2021

 

Leave a Reply