Delta Meriç Candemir

Hashtag feminizmi, sosyal medya platformlarının yaygınlaşması ile birlikte yükselen dijital feminist aktivizm içinde yer alan, belirli bir kelime veya cümlenin hashtag (etiket, #) kullanımı yoluyla sanal uzamda dolaşıma girmesine ve verileri birbirine bağlayarak yüksek düzeyde etkileşim almasına imkan veren bir aktivizm biçimidir.

“Kuramsal olarak, eşitsizlik mağdurlarının acılarını, anlatılarını ve yalnızlıklarını ifade ederek bir arada var olabildikleri sanal bir alan yaratan” (Dixon, 2014: 34) hashtag feminizmi, aktivizm alanında yeni imkanlar ortaya çıkarmaktadır. Bunlardan biri sosyal medya platformlarının bir getirisi olarak, hashtag aracılığıyla geleneksel, ana akım medya söylemi dışında bırakılanların söylemsel bir güç edinme imkanıdır (Chen vd, 2018:198). İçerik tüketicilerinin aynı zamanda üretici olabildiği sosyal medya platformları, (internet erişimi, dijital beceri ve olanaklar gibi sınırlılıklar dahilinde) herkesin sesini/sözünü kısa bir zamanda geniş bir kitleye iletebildiği araçlar haline gelmiştir. Örneğin tek bir feminist hashtag dijital platformlarda yayılabilmekte, hatırı sayılır bir kitleye ulaşabilmektedir. Bir diğer imkan, hashtag etrafında toplanan bireysel aktarımların kolektif bir yapıya ve farkındalığa dönüşebilmesidir. Baer, hashtag altında derlenen bireysel tahakküm hikayelerinin, yapısal eşitsizliğin kolektif deneyimlerini göstererek bireysel ile kolektif arasındaki etkileşime dikkat çektiğini belirtmektedir (2016: 29). Örneğin Türkiye’de kadın cinayetlerinin münferit değil sistematik olduğuna dair algının pekişmesinde, çoğu vakanın hashtag’ler yoluyla sanal uzama taşınmasının rolü olduğu söylenebilir. Altınay ise hashtag’in hiçbir zaman tamamlanamayan, rizomatik bir yapıya sahip olduğuna dikkat çekmektedir. Böylece örneğin “kadın” ve “kadına yönelik şiddet” tanımlarının karmaşıklaşması ve trans kadınlar ya da seks işçileri gibi görmezden gelinen grupların deneyimlerinin içerilmesi mümkün olmaktadır (2014:1102).

Öte yandan gerek hashtag kullanımı gerekse daha geniş anlamda dijital iletişim araçları yoluyla feminist aktivizm yapmanın yarattığı sonuçların çok yönlü olduğuna sıklıkla dikkat çekilmektedir. Örneğin Fotopoulou beceri, kaynak ve yaş unsurlarına bağlı olarak dijital ağların feministler için aynı anda hem belirsizlik hem de güçlenme alanları olduğunu belirtirken (2014:1002), Clark trollerin varlığı, kişilerin aşırı teşhiri, dijital erişim bariyeri gibi risk ve sınırlılıklarına rağmen, hashtag feminizminde son yıllarda yaşanan büyük artışın sosyal medyanın eşsiz bir politik araç olma kapasitesinin kanıtı olduğunu öne sürmektedir (2016: 800). Chen ve diğerlerine göre hashtag feminizmi dijital dünyamızın düzenleyici normları içerisinde işleyen ve kimi zaman güçlenmeye, kimi zaman ise kısıtlamalara sebep olan tekno-feminist bir performanstır (2018: 202). Khoja-Moolji ise feminist hashtag kampanyalarında kolonyal ve emperyal kavramsallaştırmaların kullanılabildiğine dikkat çekmekte ve bu kampanyalara katılımın feminist ilke ve politikalarla tamamlanması gerektiğini belirtmektedir (2015: 348). Aynı zamanda sosyal medya platformlarının çevrimiçi taciz, nefret söylemi, ihtilaf ve hatalı iletişime yol açabildiğine (Dixon, 2014: 34) ya da hashtag’in bir slacktivism[1] aracına dönüşebildiğine de değinilmektedir.

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hashtag feminizmi ve dijital feminizm üzerine yapılan incelemelerin son yıllarda arttığı görülmektedir. Feminist hashtag kampanyalarının görünürlüğü ve başarısı arttıkça, bu konudaki çalışmalar da hashtag kullanımının farklı yönlerine dikkat çekmektedir. Örneğin Akyel, Türkiye’de kadınların #direnkahkaha hashtagi yoluyla sosyal medyada yeni bir protesto alanı yarattığını ve böylece dünyanın dört bir yanındaki kadınlarla dayanışma sağlandığını belirtirken (2014:1093), Altınay #kadınkatliamıvar kampanyası üzerine yaptığı çalışmada hashtag yapısının tek dilli olmasına ve meta veri etiketi olarak kullanılmasına dikkat çekmektedir. Bu sebeple kampanya dahilinde Arapça, Ermenice, Yunanca ve Kürtçe hashtag alternatifleri ortaya çıksa da, farklı hashtag grupları tarafından düzenlenen veri gruplarının birleştirilemediğini, kampanyanın ana dilinin Türkçe olduğunu ve böylece kampanyanın politik imkanlarının, özellikle etnik kökenler ve uluslararası feminist ittifaklar kurulması ve cinsiyete dayalı şiddetin başta Kürtler olmak üzere belli bir etnik grup ile özdeşleştirilmesinden kaçınılması bağlamında sınırlandığını ifade etmektedir (2014: 1102-1103). Dede Özdemir ise, #sendeanlat hashtag’inin Ekşi Sözlük’te kullanıldığı entry’ler üzerine yaptığı çalışmada, söz konusu hashtag’in kadınları erkek egemen bir toplumda kadın olmak paydasında birleştirdiğini ve tacizi görünür kıldığını, ancak çoğu entry’nin erkek egemen cinsiyet rejiminin hakim söylemlerini yeniden üretmesi nedeniyle sorunlu olduğuna değinmektedir (2015: 100). Türkiye’den feminist bir çevrimiçi platform olan Çatlak Zemin’de yer alan “2010-2020: Hashtag’lerle Feminist Aktivizm” başlıklı yazıda ise “Türkiye’de her geçen gün daha çok güçlenen dijital aktivizmin, daha çok kadınların bedenlerine ve yaşamlarına karşı tehdit oluşturan, siyasi söylemler, yasalar, olaylar sonrasında tepki olarak ortaya çıktığı ve öne çıkan hashtag’lerin genel olarak içeriğinin, erkek şiddeti, kadın ve LGBTİ cinayetleri sonrası adalet talebi, öfke ve isyan” olduğu belirtilmekte ve 2010-2020 yılları arasında öne çıkan feminist hashtag’ler şöyle sıralanmaktadır: #BenimBedenimBenimKararım, #BacaklarınıTopla #YerimiİşgalEtme, #DirenKahkaha, #SenDeAnlat, #HandeKadereSesVer, #TecavüzMeşrulaştırılamaz, #ŞuleÇetİçinAdalet, #KadınlarBirlikteGüçlü, #SusmaBitsin, #Ölmekİstemiyorum[2].

Sonuç olarak, dijital iletişim araçları ve özellikle sosyal medya platformları toplumsal iletişim alanında etkinliğini sürdürdükçe, hashtag gibi unsurların kullanımını bir eylem biçimine dönüştürmenin önemi artmaktadır. Son yıllarda gerek Türkiye’de gerek dünyada oldukça ses getiren (bkz. #metoo) kimi zaman yaygın kamuoyu düşüncesini, kimi zaman ise yasaları değiştirebilen hashtag kampanyaları yapılmıştır. Görünen odur ki, sosyal medya platformları feminist aktivizm açısından fırsat ve tehditleri, imkan ve kısıtlılıkları ile çok boyutlu bir mücadele alanıdır. Bu alanın feministlerin varlığınca değişip dönüştüğünü ve diğer feminist iletişim ve örgütlenme yöntemleri, eylem biçimleri, dayanışma pratikleri ile tamamlandığını söylemek mümkündür.

 

Kaynakça:

 Akyel, E. (2014). #DirenKahkaha (Resist Laughter): ‘Laughter is a Revolutionary Action’. Feminist Media Studies, 14 (6), 1093-1094.

Altınay, R. E. (2014). ‘There is a Massacre of Women’: Violence Against Women, Feminist Activism and Hashtags in Turkey. Feminist Media Studies, 14 (6), 1102-1103.

Baer, H. (2015). Redoing Feminism: Digital Activism, Body Politics and Neoliberalism. Feminist Media Studies, 16 (1), 17-34.

Chen G. M., Pain P. ve Barner B. (2018). “Hashtag Feminism”: Activism or Slacktivism? D. Harp, J. Loke ve I. Bachmann I. (Eds.), Feminist Approaches to Media Theory and Research içinde (s. 197-218). London: Palgrave Macmillan, Cham.

Clark, R. (2016). ‘Hope in a Hashtag’: The Discursive Activism of #WhyIStayed. Feminist Media Studies, 16 (5), 788-804

Dede Özdemir, Y. (2015). Taciz Anlatılarında Cinsiyetçi Söylemlerin Yeniden İnşası: #SenDeAnlat”. Moment Dergi: Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Kültürel Çalışmalar Dergisi, 2 (2), 80-103.

Dixon, K. (2014). Feminist Online Identity: Analyzing the Presence of Hashtag Feminism. Journal of Arts and Humanities, 3 (7), 34-40.

Fotopoulou, A. (2014). Digital and Networked by Default? Women’s Organizations and the Social Imaginary of Networked Feminism. New Media&Society, 18 (6), 989-1005.

Khoja-Moolji, S. (2015). Becoming an ‘Intimate Publics’: Exploring the Affective Intensities of Hashtag Feminism. Feminist Media Studies, 15 (2), 347-350.

2010-2020: Hashtag’lerle Feminist Aktivizm. (2019, 30 Aralık). Çatlak Zemin. https://www.catlakzemin.com/2010-2020-feminist-hashtaglerle-dijital-aktivizm/

 

[1] Slacker (tembel) ve activism (aktivizm) kelimelerinin birleşiminden oluşan ve Türkçe’ye genellikle “tembel aktivizmi” ya da “miskin eylemcilik” olarak çevrilen terim, politik ya da toplumsal bir grubun Facebook sayfasını beğenmek, çevrimiçi bir imza kampanyasına katılmak ya da bir meseleyle ilgili yazı ve videoları iletmek gibi sosyal medyada gerçekleştirilen küçük eylemleri kapsar (Lee&Hsieh’den aktaran Chen vd, 2018:201). Bu isimlendirme, söz konusu küçük eylemlerin uzun vadede eylemci kişileri tembelleştirdiğine, edilgenleştirdiğine veya yalnızca çevrimiçi alan ile sınırladığına işaret etse de yine aynı küçük eylemlerin çeşitli farkındalık ve değişimlere yol açabildiği de tartışılmaktadır.

[2] Bu kampanyalara son olarak “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, diğer adıyla “İstanbul Sözleşmesi”nin savunulması kapsamında 2019 yılında kullanılmaya başlanan #İstanbulSözleşmesiYaşatır hashtag’i ile yine kadın cinayetleri ve şiddet vakalarına dikkat çekmek amacıyla kadınların siyah beyaz fotoğrafları ile birlikte paylaştıkları #ChallengeAccepted hashtag’i eklenebilir.

 

 

Yayınlanma Tarihi: 02.04.2021

Leave a Reply