Fulya Kama Özelkan

Dijital araçlar içinde bulunduğumuz dünyayı ve deneyimlerimizi hızla değiştirmekte ve feminist politika yapma biçimleri de bu dijitalleşme sürecinden muaf değil. Courtney E. Martin ve Vanessa Valenti bu dijital dünyaya adapte olma halini “dijital feminizm” olarak adlandırır ve amacını şöyle tanımlar: “Çevrimiçi medyanın toplumsal cinsiyet eşitliği ve sosyal adalet konularını tartışma, gündeme taşıma ve harekete geçirme gücünü dizginlemek” (2013: 6). Martin ve Valenti, dijital feminizmin gücüne vurgu yaparak belirli bir konuda harekete geçmek için bir bireyin on binlerce kişiye ulaşabilme gücüne sahip olduğu ilk örnek oluşunun altını çizer. Dijitalleşmeyle birlikte feminist kolektif eylemin artık sokakların yanı sıra internetin anlık ve fazlasıyla görünür dünyasında mobilize olduğunu ve ulus-aşırı ittifakları mümkün kıldığını söyleyebiliriz. Twitler sokak eylemlerinin yeni pankartları, etiketler (hashtagler) yeni lobicilik araçları, feminist çevrimiçi bloglar ve elektronik dergiler farkındalık yaratmanın yeni yöntemleri olarak düşünülebilir.

Dijital araçların sağladığı olanakları çoğaltarak ve büyüterek örgütlenen genç kadınlar geliştirdikleri yeni metotlarla dijital feminist aktivizm pratiklerini de dönüştürüyor. Feministler toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine karşı twitleriyle hızla yayılan etiket kampanyaları organize ediyor ve bu kampanyalar milyonlarca kişiye ulaşabiliyor. Örneğin, Toronto’da bir polis memurunun kadınların tecavüze uğramak istemiyorlarsa bir ‘sürtük’ gibi giyinmeyi bırakmaları gerektiğini söylemesi üzerine çevrimiçi olarak örgütlenen fakat internetin imkânları ve hızıyla birlikte dünya çapında 200 yürüyüş gerçekleştiren Slutwalk (Sürtük Yürüyüşü) Hareketi, feministlerin sokakların gücüyle çevrimiçi dünyanın dinamiklerini nasıl harmanladığına dair iyi bir örnek oluşturuyor (Mendes, 2015). Ya da Türkiye’de Özgecan Aslan cinayetinin ardından feministlerin örgütlemiş olduğu #sendeanlat etiketi gibi çeşitli çevrimiçi kampanyalar sayesinde, milyonlarca kadın kendi cinsel taciz hikayelerini paylaşarak sorunun yaygınlığını ve büyüklüğünü gözler önüne serebiliyor (Alikılıç ve Baş, 2019). Türkiye’de aktif olan 5Harfliler, Çatlak Zemin ve Reçel blog  gibi websiteleri ve bloglar, Göker’in de tanımıyla (2019) feminist hafıza platformları olarak kişisel ve kolektif hafızaları hikâye anlatıcılığı ve tanıklıklar yoluyla birleştiriyor ve internetin olanaklarını feminist kazanımları hatırlamak, bu hafızayı çevrimiçi ve çevrimdışı platformlarla bağlantılı bir feminist politika üretmek için kullanıyor. Bu kampanyalar ve benzeri çevrimiçi aktivizm örnekleri birer farkındalık yaratma amacı taşıyor, kişisel olan politiktir şiarıyla şiddeti, eşitsizlikleri görünür kılıyor ve bunun oldukça geniş bir kitleye hızlıca yayılmasını sağlayabiliyor.

Kuşkusuz ki dijital medya araçları feminist pratikleri ve politikayı dönüştürmeye devam ediyor ve edecek. Bu geniş ölçekli ve anlık görünürlüğün feminist değişim ve dönüşüm yaratabilmek için önemli bir güç olduğunu söylemek mümkün. Ayrıca, çevrimiçi feminist aktivizmin gücü sadece dijital mecralarda da kalmıyor. Gün geçtikçe daha çok kişinin birçok direniş pratiğini çevrimiçinden sokaklara taşıdığına tanık oluyoruz. Çevrimiçi ve çevrimdışı dünyanın birlikteliğinden oluşan imkânlara iyi bir örnek #NiUnaMenos (NUM) (Bir Kadın Daha Eksilmeyeceğiz) hareketi.  Bir etiket olarak Arjantin’deki kadın cinayetlerine vurgu yapmak için çevrimiçi olarak başlatılmış bir kampanyadan kısa sürede tüm Latin Amerika’ya ve sonrasından da dünyanın birçok ülkesine yayılan bir uluş-aşırı harekete dönüşüyor NUM (Fuentes, 2019). Ayrıca, Polonya’da kürtaj karşıtı politikalara karşı harekete geçen kadınların örgütlediği Kara Pazartesi (Black Monday) protestolarından aldıkları ilhamla ve iş birliği ile NUM, 8 Mart 2017’de uluslararası bir kadın grevi örgütlüyor. Uluslararası Kadın Grevi dünyada 2017’den bu yana elliden fazla ülkede, Türkiye’de ise #KadınlarBirlikteGüçlü şiarıyla, çevrimiçi ve sokak eylemleriyle farklı ittifaklar ve ağlar örerek, baskı mekanizması oluşturarak feminist gündemde yerini alıyor (Çağatay, 2021).

Elbette ki dijital feminizmin kadınların hayatlarını derinden etkileyen eşitsizlikleri ortadan kaldırmak gibi bir gücü olduğunu söyleyemeyiz. Fakat dijital feminist örgütlenmenin yeni biçimleriyle –en azından belli durumlarda– güç erklerini ya da çeşitli paydaşları eyleme geçmeye ve dönüşmeye zorladığını söyleyebiliriz. Bu noktada önemli olan şey, bu yeni araçları ve platformları kullanarak ana-akım medya tarafından sunulmayacak alternatif bilgiye ve karşı-anlatılara erişmenin mümkün oluşu. Bu özellikle bilgi kaynaklarını ve akışını sıkı denetim altında tutan otoriter rejimlerde büyük bir önem taşıyor. Artan denetim ve sansür mekanizmaları ve yükselen feminizm karşıtı tüm ayrımcı politikalar karşısında feminist aktivistlerin kolektif eylem biçimlerini gerçekleştirmede çevrimiçi alternatif ve yaratıcı yollar bulduklarını, hem yerel hem küresel ölçekte ittifaklar kurmayı başardıklarını gözlemleyebiliyoruz.

Geniş çapta ve hızlıca yayılan, dijital alanda üretilmiş feminist karşı-anlatıları kimin üretebildiği de bir diğer önemli mesele. Dijital dünyadaki bu görünürlük ve erişilebilirliğe rağmen, dünya nüfusunun yarısını dışarıda bırakan bir dijital uçurum gerçeği ile karşı karşıyayız ve bu uçurumdan en çok kadınlar etkileniyor. “Dijital uçurum” olarak adlandırılan bu durum cinsiyet, sınıf, yaş, dil ve engellilik gibi çeşitli bariyerlerden dolayı teknolojik erişimi kısıtlı olan kadınları daha da dezavantajlı kılıyor (McCaughey & Ayers, 2003). Ayrıca, feminist örgütlenme açısından, hızı ve kısa ömürlülüğü ile tanınan bu yeni dijital dünya, feminist örgütleri de teknolojik olarak geride kalmamak için sürekli kendini güncelleme yüküyle baş başa bırakıyor ki zaten kısıtlı kaynaklarla yürütülen çalışmalara ek bir mücadele alanı doğuyor (Fotopoulou, 2016). Tüm bu yük de gencinden yaşlısına gerekli yetenekleri, sosyal ve maddi desteği ve dijital araçlara erişimi olmayan bir “teknolojik olarak geride kalmış feministler sınıfı” yaratıyor (Mendes et al., 2019: 17). Bu yüzden dijital teknolojilerin kadınlar için sosyal dönüşümleri mümkün kılmadaki bu “umut verici ama kırılgan potansiyelini” göz önünde bulundurmak çok önemli (Mendes et al., 2019: 19).

Dijital uçurum tartışmalarına paralel olarak, dijital feminizmin ortaya çıkardığı bir diğer endişe de bu yeni aktivizm alanında kim(ler)in sesinin duyulup kimlerin dışarıda kaldığı. Feminizmin çeşitli ifadeleri ve feminizm hakkındaki tartışmalar dijital medyanın gücü tarafından anaakımlaştırılıyor fakat bu popülerlik ve de feminizmin geniş kitlelere ulaşıyor olması, herkesin sesinin duyulduğu anlamına gelmiyor. Anaakım dijital feminizm marjinalleşmiş seslerin harekette yer bulamadığı için ‘elitist,’ ‘beyaz,’ ‘orta sınıf’ ve ‘heteroseksüel’ kadınların hareketi olmakla eleştiriliyor. Siyahi feministler dijital feminizm tartışmalarının içerisinde de farklı konumlardaki öznelerin deneyimlerini içeren kesişimsel bir analizin ihtiyacını vurguluyor ve hareketi beyaz olmayan kadınların, queer ve trans kadınların harekete katkılarını görünmez kılmakla suçluyor (Okolosie, 2014).

Dijital feminizmin bir başka tartışmalı alanı kadınların bireysel ve kolektif güçlenmelerinde dijital platformların getirmiş olduğu olanaklar ve kısıtlar. Özellikle Twitter gibi dijital araçlar tarafından sağlanan anonimlik bu güçlenme alanını açmakta önemli bir rol oynayabiliyor. Giti Chandra’ya göre, anonimlik “Şiddete uğramış kişilerde sessizliklerini bozmak için güvenli bir alan yaratır; … ve odağı hikayede ve onu üreten sistemde tutar, kişilerde değil” (2020: 104). Sosyal medyanın yeni kolektif bilinç yükseltme alanları olduğunu düşünecek olursak, dijital dünyada kazanılan anonim alanların önemini vurgulamakta fayda var. Elbette bu mecraların değişim ve dönüşümü potansiyel riskleri de beraberinde getirmekte. Yüz yüze yapılan bilinç yükseltme gruplarındaki o güven ve sorumluluk, çevrimiçi alana taşındığında, hikâyeler özel alandan açık ve karışık bir izleyicinin önüne sunuluyor ve bu da özneleri daha da kırılganlaştırıyor (Gleeson & Turner, 2019). Hikâyelerini paylaşan kadınlar çoğu zaman çevrimiçi hakarete, ayıplamaya ve mağdur suçlayıcılığa maruz kalıyor. Ve zaten var olan kadınların şiddet ve taciz deneyimlerine yönelik “yapısal inanmama” çevrimiçi alana taşındığında daha fazla itibarsızlaştırma ve suistimal riskiyle karşı karşıya bırakıyor kadınları (Mendes et al., 2019). Bu deneyimlerini paylaşan özneler için paylaşımdan kaçınma, daha çok yalnızlaşma ve sessizleşme anlamına gelebiliyor. Dijital feminizmin gücü bu yaftalama-ötekileştirme ve görünürlük-güçlenme arasındaki o kırılgan fakat verimli alanlarda.

 

Kaynakça

Alikılıç, Ö. ve Baş, Ş. (2019). Dijital Feminizm: Hashtag’in Cinsiyeti. Fe Dergi, 11(1), 89-111.

Bobadilla, S. (2014). The Feministing Five: Tara L. Conley. Feministing. http://feministing.com/2014/12/15/the-feministing-five-tara-l-conley/

Çağatay, S. (2021, 14 Ocak). Feminist Grev. Feminist Bellek. https://feministbellek.org/feminist-grev/

Chandra, G. (2020). THE Anonymous Feminist: Agency, trauma, personhood, and the #MeToo movement. In G. Chandra & I. Erlingsdóttir (Eds.), The Routledge Handbook of the Politics of the #MeToo Movement (1st ed.). London: Routledge. https://doi.org/10.4324/9780367809263

Christensen, H. S. (2011). Political activities on the Internet: Slacktivism or political participation by other means? First Monday. https://doi.org/10.5210/fm.v16i2.3336

Fileborn, B., & Loney-Howes, R. (Eds.). (2019). #MeToo and the Politics of Social Change. Basel: Springer International Publishing. https://doi.org/10.1007/978-3-030-15213-0

Fotopoulou, A. (2016). Feminist Activism and Digital Networks: Between Empowerment and Vulnerability. London: Palgrave Macmillan UK. https://doi.org/10.1057/978-1-137-50471-5

Fuentes, M. A. (2019). #NiUnaMenos (#NotOneWomanLess): Hashtag Performativity, Memory and Direct Action Against Gender Violence in Argentina. In A. G. Altınay, M. J. Contreras, M. Hirsch, J. Howard, B. Karaca, & A. Solomon (Eds.), Women Mobilizing Memory (pp. 172–191). New York: Columbia University Press.

Gleeson, J., & Turner, B. (2019). Online Feminist Activism as Performative Consciousness-Raising: A #MeToo Case Study. In B. Fileborn & R. Loney-Howes (Eds.), #MeToo and the Politics of Social Change (pp. 53–70). Basel: Springer International Publishing. https://doi.org/10.1007/978-3-030-15213-0

Göker, Z. G. (2019). Memories, stories and deliberation: Digital sisterhood on feminist websites in Turkey. European Journal of Women’s Studies, 26(3), 313–328. https://doi.org/10.1177/1350506819855414

Hanisch, C. (1970, January 1). The Personal is Political. Notes from the Second Year: Women’s Liberation, 76–77.

Martin, C. E., & Valenti, V. (2013). #FemFuture: Online Revolution. New Feminist Solutions, 8, 1–34.

McCaughey, M., & Ayers, M. D. (Eds.). (2003). Cyberactivism: Online activism in theory and practice. London: Routledge.

Mendes, K. (2015). Slutwalk: Feminism, Activism and Media. London: Palgrave Macmillan. https://search.ebscohost.com/login.aspx?direct=true&scope=site&db=nlebk&db=nlabk&AN=1020480

Mendes, K., Ringrose, J., & Keller, J. (2019). Digital Feminist Activism: Girls and Women Fight Back Against Rape Culture. Oxford: Oxford University Press.

Morozov, E. (2009, May 19). The brave new world of slacktivism – Foreign Policy. Foreign Policy, 5.

Okolosie, L. (2014). Beyond ‘talking’ and ‘owning’ intersectionality. Feminist Review, 108(1), 90–96. https://doi.org/10.1057/fr.2014.14

Sarachild, K. (1978). Consciousness-raising: A Radical Weapon. Feminist Revolution, 144–150.

 

 

Yayınlanma Tarihi: 20.12.2021

 

Leave a Reply