Nehir Kovar

60’lardan itibaren ABD, İngiltere ve Avrupa’da feministler, anaakım yayınlarla dolaşıma sokulan cinsiyetçi iş bölümü ve toplumsal rolleri eleştirdi. Reklamlarda, dergilerde, yayın kapaklarında, kadın bedeninin parçalara bölünerek sunulmasına, bir yandan hizmet ve bakım veren rollere sıkıştırılıp bir yandan da cinsel olarak nesneleştirilmesine karşı çıktı. Kadın bedeninin, emeğinin ve cinselliğinin tüketim malzemesi hâline getirilmesi üzerine, medya ve cinsiyet ilişkileri konusunda kendi araştırma ve analizlerini ortaya koydu, kaynak kitaplar yayınladı. Pek çok meslek ve uzmanlık alanında olduğu gibi yayın işlerinde de erkekler, neyin yayınlanabilir olduğuna karar veren pozisyonların başını tutarak (gate keeping) edebi, politik, popüler ya da akademik yayınların nasıl olması gerektiğine dolayısıyla alanın yapısına şekil veriyorlardı (Spender, 1981). Feministler de hem var olan cinsiyetçi söylemi kırmak hem de patriyarkal sömürüyü görünür kılmak üzere, kendi sözlerini, bakış açılarını dolaşıma sokmak için bağımsız dergiler ve yayınevleri kurmaya başladı. Yazdılar, çizdiler, çevirdiler, yayına hazırladılar.

Bir yayının hangi kriterlere göre feminist olduğu ya da olabileceği türünden sorular yanıtlanması güç, ucu açık, çoğu zaman da yanıtsız. Buna rağmen yayın süreçlerinde, feminist ilkelerin -ki bunlar da feminist hareketteki değişimler ile birlikte dönüşmeye devam eder- benimsenip benimsenmediği; politik bir kimlik olarak kurulan “kadın” kategorisinin sömürüden kurtuluşu fikrine mesafesi; yayını hazırlayıp şekillendiren kadroların tamamen ya da çoğunlukla feministlerden oluşup oluşmadığı gibi kriterler göz önüne alınabilir. Feministler çıkardıkları yayınlarda karar süreçlerinin kolektif yürütülmesi, liderliğin olmaması, hiyerarşi karşıtlığı, kadın bakış açısı taşıma, rotasyon, yatay ilişkiler vb. ilkelere ve uygulamalara vurgu yaparlar. Yayın amacını doğrudan feminizm ile ilişkilendirmeyen fakat kadınların taleplerini esas alan yayınlar da bir ölçüde feminist yayıncılık içinde okunabilir. Ayrıca feminist olmayan farklı yayınevleri ve kurumlar da feminist eserlere, kişilere, teorilere yer verir. Bu çeşitlilik ve iç içelik nedeniyle yayıncılık pratikleri üzerine çalışanlar da geniş hatlar çizmeyi tercih ediyor. Örneğin İngiltere’deki feminist yayıncılık pratiklerini inceleyen Elizabeth Young “feminist basın”ı, “kadınların kadrolaştığı”, “feminist meseleler hakkında kitaplar üreten yayıncılık girişimleri” olarak düşündüğünü söylüyor (1989: 1-5). Türkiye’de çıkarılan feminist dergiler de dahil olmak üzere kadın dergilerinin arşiv taraması yoluyla bibliyografyasını çıkaran Aslı Davaz, kadın dergilerini sınıflandırmada kullanılagelen “kadınlar için çıkarılan” ve “kadınların kendileri için çıkardıkları” dergiler ayrımını dile getiriyor (1998: 1-11). Ancak bu ayrım, Ankara merkezli bir feminist yayınevi olan Ayizi Yayınevi ekibinden İlknur Üstün’ün sözlerine yansıdığı gibi[1] feminist yayıncılık pratiklerinde okur ile yayıncı arasındaki ilişkiler daha girift. Feministler yayıncılık yaparken kadın bakış açılarından, politik bağlardan ve feminist yöntemlerden besleniyorlar. Böylece yayın, hem yayıncıların kendileri hem de diğer kadınlar için bir üretim sürecine dönüşüyor. Ayrıca okur kadınlar yazmaya teşvik ediliyor, dağıtım süreçlerinde dahi aktif rol alabiliyor.

Tanımlama açmazından çıkıp feminist yayıncılık pratiklerinin gelişim ve değişim çizgilerini izleyerek de bir feminist yayıncılık alanı tarif etmek mümkün. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de feminist yayıncılığın bağımsız feminist eleştiriye paralel olarak şekillenen bir tarihi var. Feminist sözün görünür olduğu bu tarih iki geniş parçada ele alınabilir: Osmanlı modernleşmesi ve bu dönemde çıkarılan bazı kadın dergileri ve 1980 sonrası Türkiye’si. Bu ikisi arasında, devlet feminizmi olarak da adlandırılan, hakların hukuka yansıdığı ve 1935’te Türk Kadınlar Birliği’nin kapatılarak bağımsız kadın hareketine son verilmesiyle nihai şeklini alan akabinde çeşitli izm’ler, ideolojiler içinden kadın meselesine yaklaşılan, feminist eleştiri açısından bir suskunluk dönemi söz konusu. Bu bağlamda feminist eleştiri ve söz ise esas karakterini 1980 askeri darbesi sonrasında, kadınların ezilmiş ve sömürülmüş olduğu tespitiyle yola çıkan, hakim baskıcı cinsiyet rejimini değiştirmek isteyen bağımsız feminist itiraz ve protestolarla, kadın kurtuluş hareketi çizgisiyle bulur (Berktay, 2010: 88-111; Çakır, 2016: 46-59; Tekeli, 1993: 30-36; Zihnioğlu, 2003: 42-63.)

Bir ilki gerçekleştirerek Kadınca dergisi popüler bir kadın yayını olarak 1978’de, İstanbul’da yayın hayatına başlar. Dergi, yayın yönetmeni Duygu Asena’nın çizdiği yolda, o zamana kadar gündeme getirilmeyen meseleleri, kadının ekonomik sorunlarını, kadın cinselliği ve hazzı gibi konuları ele alır. Dergi, uzun soluklu yayın hayatında eleştirel tonu açısından farklılaşma dönemleri yaşar. Zamanla feminist protestolara da sayfalarında yer ayırır. Bu kısık da olsa feminist sözün geniş kesimlere ilk kez sunulmasıdır. 1980’ler boyunca feminist söz; bildiriler, broşürler, manifestolar, basın açıklamaları, sloganlar, şarkılar, karikatürler, çizimler, çeviri kitaplar aracılığıyla görünürleşir. Özellikle İstanbul ve Ankara’da kurdukları bilinç yükseltme gruplarıyla ve yaptıkları kamusal protestolarla güçlenen feministler ilk yayın deneylerine girişir. 1983’te YAZKO Somut dergisindeki 4. sayfa feministler için ilk yayıncılık denemesi olur. 1983-4’te ilk feminist yayınevi Kadın Çevresi Yayınları adıyla kurulur. Feminist terminolojiyi oluşturan temel kitapların çevirisine girişilir (Tekeli, 1993: 33-34).

Feministler bir yandan muhalif veya anaakım yayınlardaki cinsiyetçi, kadın düşmanı yaklaşımları teşhir ederken bir yandan da yayın üretimi konusunda tecrübe biriktirir. Kısa bir süre içinde birbirlerinden ilham alarak, birbirlerinin içinden ya da birbirlerine meydan okuyarak peş peşe pek çok feminist dergi ortaya çıkar: Feminist (1987), Sosyalist Feminist Kaktüs (1988), Bihter (1988). 1987’de yapılan Dayağa Karşı Dayanışma Yürüyüşü ile anaakım basında feminizme dair bir merak uyanmaya başlar. 1989’da Milliyet, Cumhuriyet, Hürriyet, Güneş gibi geniş kesimlere hitap eden gazeteler “Türkiye’de ve Dünyada Feminizm”, “Kadın Başkaldırı, Türkiye’de Feminizm: Nasıl başladı, nasıl gelişti, bugün nerede…”, “Ve Kadın Sokağa Döküldü” başlıklarıyla haberler yaparlar (Saktanber, 1993: 211-214).

1990’lar boyunca akademi içinde ve dışındaki kurumlarda yayınlar üretilmeye devam edilir: Kadın Araştırmaları Dergisi (1993, İstanbul Üniversitesi), Pazartesi (İstanbul, 1995) vd. Ayrıca 1990’lar Kürt Kadın Hareketinin de kadın dergileri çıkarmaya başladığı bir dönemdir: Jiyan (bağımsız Kürt kadın örgütü KOMJİN’in süreli yayını, 1991-94) (Davaz, 1998: 349), Roza (1996-2000),[2] Jujin (1996-2000),[3] Jin-u Jiyan (1998- bilinmiyor)[4] vd.

2000’ler feminist örgütlerin ve yayınların çok seslilikle bir arada ve güçlü olduğu bir dönemdir. Bu dönemde başlayan ve bir kısmı hala devam eden çalışmaların başlıcaları şöyle sıralanabilir: Amargi (2006), Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar (2006, hakemli dergi), Feminist Politika (2009-2015), Fe Dergi (2009, Ankara Kadın Araştırmaları ve Uygulama Merkezi dergisi), Bayan Yanı (2011, karikatür ve mizah dergisi) vd.,  Ayizi Yayınevi (2010-2019, Ankara), Güldünya Yayınları (2014), Umami Kitap (2021, ilk çeviri roman Yakut Orman’ı yayına hazırlayan kuir feminist yayıncı) vd.

Bugün artık yayıncılık dediğimizde yalnızca geleneksel (basılı, yazılı, görsel, işitsel mecraları, gazete, dergi, radyo, televizyon vb.) yayınları değil buralarda üretilen sesli, görüntülü hatta müzikli formları da içeren web tabanında (internet gazete, dergi, bloglarından başlayarak sosyal medya platformlarına kadar, podcastler, videolar, canlı bağlantı gibi formatlarla) yayın yapan, çok geniş bir aralıkta icra edilebilen bir medya ve iletişim ağından bahsediyoruz. Tek tek feminist kişiler, topluluk ve kurumlar da bu medya araçlarını bazen bir arada ve çoklu biçimde kullanarak yayınlar üretmeye devam ediyor. Bunların başlıca örnekleri şöyle sıralanabilir:  5Harfliler, Çatlak Zemin, Reçel Blog, Feminist Mekan Podcast, K’nın Sesi Podcast, Mental Klitoris Podcast, Erktolia vd.

 

 

Kaynakça

Berktay, F. (2010). Tarihin Cinsiyeti.  İstanbul: Metis Yayınları.

Coward, R. (1989). Kadınlık Arzuları “Günümüzde Kadın Cinselliği” (A. Türker, Çev.). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Çakır, S. (2016). Osmanlı Kadın Hareketi. İstanbul: Metis Yayınları.

Spender, D. (1981). The Gatekeepers: A Feminist Critique of Academic Publishing. H. Roberts ( Ed.), Doing Feminist Research içinde (s. 186-202). USA: Routledge.

Davaz-Mardin, A. (1998).  Hanımlar Alemi’nden Roza’ya: Kadın Süreli Yayınları Bibliyografyası 1928-1996. İstanbul: Kadın Eserleri Kütüphanesi.

Saktanber, A. (1993). Türkiye’de Medyada Kadın: Serbest, Müsait Kadın veya İyi Eş, Fedakâr Anne. Ş. Tekeli (Ed.), 1980’ler Türkiye’sinde Kadın Bakış Açısından Kadınlar içinde (s. 197-207). İstanbul: İletişim Yayınları.

Young, E. (1989). The Business of Feminism: Issues in London Feminist Publishing. Frontiers: A Journal of Women Studies, 10(3), 1-5.

Zihnioğlu, Y (2003). Kadınsız İnkılap: Nezihe Muhiddin, Kadınlar Halk Fırkası, Kadın Birliği. İstanbul: Metis Yayınları.

 

[1] https://catlakzemin.com/ayizinin-hikayesi-feminist-yayinevi-deneyimi-uzerine/ (Son Erişim: 28. 10. 2021).

[2] https://bianet.org/bianet/siyaset/56266 (Son Erişim: 28. 10. 2021)

[3] https://catlakzemin.com/2-aralik-1996/ (Son Erişim: 28.10.2021)

[4] https://catlakzemin.com/5-ocak-1996-jiyan-kadin-kultur-evi-acildi/ (Son Erişim: 28.10.2021)

 

 

Yayınlanma Tarihi: 01.04.2022

Leave a Reply