Zeynep Renda

Çıplak kelimesi Türk diline çıplak tenin çıkardığı “cıb cıb” sesinden türeyerek yerleşmiştir.  TDK’da çıplak kelimesini aradığımızda, ilk olarak “örtünmesi gereken yerleri örtülü olmayan” tanımı karşımıza çıkar. Bu tanım bile ilk bakışta bize örtünmemiz gerektiğini hatırlatır.

Giysi, M.Ö. 200.000 yıllarında, insanlığın çevresel faktörlere karşı korunması amacıyla üretilmişti. Erken uygarlıklarda kıyafet sadece bir korunma aracıyken, uygarlık tarihinin ilerlemesiyle birlikte hem en temel kendini ifade etme aracı hem de sosyal statünün en bariz göstergesi haline geldi. Bundan hareketle çok kısa zamanda bir zorunluluğa dönüştü. İnsan bedeni dünyaya çıplak gelmesine rağmen, çıplaklık ayıp, günah ve hatta suç olmaya evrildi. Uygarlığın en büyük disiplin araçlarından olarak görülen cinsellik ile bağdaştırıldı ve çıplak bedenler seksüel algılanmaya başlandı. Peki, bütün bu kavramları bir kenara bırakacak olursak, aslen çıplaklık neydi?

Günümüz toplumunda içi boşaltılmış, en fazla gerçek anlamı dışında algılanmaya mahkum edilmiş kelimelerden biri çıplaklık. Basitçe durum belirten bu kelime, uygarlık tarihi boyunca yüklenen tüm anlamlarla beraber zihnimizde çok başka tezahür ediyor. Çıplaklık şu an dünyada en yaygın dil olan İngilizce’de “nude” kelimesi ile anılıyor olsa da, aslında bu kelime 19.yüzyılda kullanılmaya başlanmış olup daha öncesinde kullanılan kelime “naked”dı. “Naked” , üzerinde hiç bir kıyafet bulunmayan, bedenin anne karnından çıktığı hali anlamında kullanılır. Bu çıplaklık doğal, makyajsız bir çıplaklıktır; evde otururken kıyafetlerinizi çıkardığınızda çıplak olmanız gibi. “Nude” ise Latince “nudus” kökeninden türemiş olup çıplaklığın artistik kullanımından sonra ortaya çıkmıştır ve dolayısıyla bu kelime çıplaklığın artistik imgelenmesine işaret ediyor denebilir. “Nude” kelimesi çıplak bedeni sanat eserlerinde gördükçe kullanılmaya başlanmıştır ve bedenin estetize edildiği çıplaklığı ifade etmektedir.

John Berger Görme Biçimleri’nde (2016) çıplaklığı şu cümlelerle açıklar: Çıplak olmak insanın kendisi olmasıdır. Nü olmaksa başkalarına çıplak görünmektir… Çıplak olmak açık olmaktır. Nü hiçbir zaman çıplak olamayacaktır. Nü’lük bir çeşit giyinikliktir.”

Erken çağlarda Antik Yunan’da çıplaklık son derece doğaldı ve toplum tarafından normal karşılanıyordu. Kamusal alanlar dahil her yere çıplak girebilirdiniz ve bu durum kimse için herhangi bir sorun yaratmazdı. Antik Roma’da, Antik Yunan kadar normal karşılanmasa bile çıplaklık diye bir gündem yoktu. Kilisenin yükselişiyle birlikte kamusal alanda çıplaklık yasaklandı, ancak yüzyıllardır süregelen banyo/hamam kültürü gibi insanların kendini çıplak var edebildiği alanlar var olmaya devam etti. Bu durum çıplaklığın bugün algılandığı kadar “yasak” ya da “tuhaf” olmadığını açıkça gösterir.

Günümüzde ise çıplaklık sadece banyoya hapsedilmiştir ve diğer tüm sosyal alanlarda baskıya maruz kalır. Özellikle dijital çağdan itibaren “sansür” kavramı aslen toplumu ve özellikle çocukları “tehlikeli aksiyonlardan” korumak ile meşrulaştırılırken çıplaklık hedeflendi ve zamanla sansür ile çıplaklık ayrılmaz kavramlar haline geldi. Çıplak beden görünür olduğu anda cezalandırılmaya şartlandı.

Bunun dışında patriyarka koşulları eril bakışı etken/imgeleyen, kadını ise edilgen/imge olarak şekillendirdiği için çıplaklık kadın bedeni üzerinden anlatıldı, resmedildi, görüntülendi. Özellikle kültür-sanat-medya alanında hakim eril bakış nedeniyle heteroseksüel erkek gözünden görmeye alıştığımız kadın bedenleri, aslında erkekler tarafından “tercih edilen” kadın bedenleridir. Kadın bedeni bazen dolgun ve doğurgan, bazen zayıf ve “mükemmel” oranlara sahip şekilde estetize edilerek topluma sunuldu ve yıllar içerisinde erotik ve seksüel olarak algılanmaya başlandı. Bugün bu hakim eril bakış nedeniyle, çıplaklık dendiğinde belirli bir kadın bedenini imgelemeye eğilimliyiz.

Örneğin bu imgelerin hiçbirinde hasta birini ya da engelli bir bireyi çıplak görmeyiz ya da çıplaklıktan bahsederken böyle bir imge aklımıza gelmez. Aynı şekilde çıplak erkekler hiçbir zaman çıplak kadınlar kadar konu olmaz. Çünkü eril bakışta çıplak erkek bedenini bir uyaran olarak görmez, çoğu zaman bir tehdit olarak görür. Erkekler her yerde üstlerini çıkarmakta özgürdür, hatta bazı toplumlarda erkek çocukları soyunmaya ve “göstermeye” teşvik edilir, çünkü sahip oldukları penisle gurur duyması beklenir.  Ama kadın yarı çıplak dahi gezemez. Çünkü kadın bedeni erotik algılanır ve kadının bu ihtimalden sakınması gerekir. Kadınlara hep saklanması, korunması gerektiği öğretilir. Kadın bedenine ataerkinin sunduğu ideal düzen olan evlilik için muhafaza edilmesi gereken bir nesne gibi davranılır. Kadın çıplaklığı, kendisi dışında herkese, aileye ve bütün eril öznelere/kurumlara ait sayılır. Kadın bedeni, ahlakla, namusla eş tutulur.  Eril toplumun kadınlar üzerinde kurduğu başka bir tahakküm olarak çıplaklık, suça teşvik eden bir unsur olarak bile öne sürülür. Bu bahaneler çıplaklığın “seviyesi”, sebebi veya mekanı ile desteklenerek kadın çıplaklığı çeşitli şekillerde baskılanır.

Çıplaklığın seksüel hiçbir izdüşümü olmamasının yanı sıra (teknik olarak seksüel bir eylem gerçekleştirebilmek için çırılçıplak olmanız gerekmez) bu konu üzerine konuşulması da yasak olduğu için çıplaklık konusu bir tabu olarak katlanarak büyüyor ve hatta çıplaklığın daha normal olduğu toplumlara ve kültürlere de yozlaşmış olarak bakılıyor. Oysa yozlaşmak özden uzaklaşmak demektir ve bedenin özü çıplaktır. Bireyi kendi çıplak vücuduna yabancılaştırmak aslında sadece kendi özünden uzaklaştırmaktır.

Çıplaklığa olduğunun dışında anlamlar yüklemek bugün dünyanın en büyük delüzyonlarındandır ve yüzyıllar içerisinde aslında çıplaklık kelimesinin içi tamamen boşaltılmıştır. Çıplaklık bugün sadece yetişkinlere ait seksüel bir kelimeymiş gibi duyulsa bile aslında yaştan, cinsiyetten ve sosyokültürel tüm bileşenlerden bağımsız, bedenin yalın halini tanımlayan bir kavramdır.

Çıplaklık sade ve sadece bedenin örtüsüz, yalın hâlidir.

Çıplaklık seksüel değildir, çıplaklık cinselliğe rıza ve onay verildiği anlamına gelmez.

Çıplaklık başka kimseyle ilgili değildir, toplumla ilgili değildir, kamusal alanlarla ilgili değildir.

Çıplaklık izlemekle, izlenmekle ilgili değildir.

Çıplaklık kişinin kendi kendisiyle kurduğu en saf ilişkisidir.

Çıplak beden kişinin doğumdan ölüme kadar tamamen sahip olduğu tek bağlantıdır.

Beden tamamıyla kişinin kendisine aittir ve bedenin çıplaklığı da yine kişinin kendisiyle alakalıdır.

Çıplaklık ancak heteroseksist cinsiyet düzeninden, erotizmden, seksüaliteden sıyrıldığında kendi öz anlamıyla anılabilir. Bedenin öz, yalın hali olarak.

 

Kaynakça

Berger, J. (2016).  Görme Biçimleri (Y. Salman, Çev.). İstanbul: Metis Yayınları

 

 

Yayınlanma Tarihi: 12.12.2022

Leave a Reply