Nuray Ergüneş’in anısına
Bu yazıyı yol arkadaşım, dostum Nuray Ergüneş’in aramızdan ayrılışının yıldönümüne yakın bir zamanda yazıyorum. Yazının konusu olan “Kadın Dostu Kentler” benim onunla yolumu birleştiren ve onu yakından tanımama vesile olan araştırma projemizin temalarından biriydi. Beş feminist akademisyen olarak çıktığımız 2 seneyi aşan o yolculuk yaşamımda derin izler bıraktı: kolektif bilimsel üretimin etrafında beni dönüştüren feminist bir deneyim; kimi zaman zorlu, ama bir o kadar eğlenceli, öğretici saha yolculukları; bu kısa süre içinde düzenlediğimiz, katıldığımız sayısız panel, konferans, toplantı; yaşamı anlamlı kılan nice anı; ama her şeyin ötesinde Nuray’ın bizleri kucaklayan huzuru, zenginliği, birleştiriciliği, yoldaşlığı; onunla hemhal olma hali. Araştırmamız 2017 Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü’nü aldığında Nuray tedavisi nedeniyle ödül törenine katılamamıştı, ödül heykelciğimizi biz ona götürdük. Yaşam sevinci, direnci ve gülüşüyle bizi karşıladı, bunlar onun yaşamından hiç eksilmedi. Bize eşlik ettiği her bir an, bana esin kaynağı olduğu ve olacağı her bir güzellik için Nuray’ı sevgiyle anıyorum.
“Kadın Dostu Kentler Birleşmiş Milletler Ortak Programı” (KDK-BMOP) Türkiye’de 2006-2010 ve 2011-2014 yıllarında Birleşmiş Milletler’in (BM) çeşitli birimlerinin yürütücüsü olduğu çalışmalara verilen genel isimdir. Bu çalışmalar kamusal politikaların kapsayıcılığının arttırılmasını, cinsiyet eşitliği bakışının yerel kamu politikasının her aşamasına yerleştirilmesini ve bunun katılımcılığı arttırarak yapılmasını hedefliyordu.
“Kadın dostu kent” (KDK) teriminin bu haliyle kullanımı Türkiye’ye ve Seoul Büyükşehir Belediyesi’nin bağımsız bir girişimine[1] özgüdür. Ancak, KDK fikri benzer nitelemelerle başta BM birimleri olmak üzere, çeşitli uluslararası kuruluşlar, ulusal kurumlar, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerinin savunduğu kapsayıcı kentsel yönetişim anlayışının bir bileşeni olarak karşımıza çıkar. Örneğin, “Kızlar İçin Kentler”, “Kadınlar ve Kızlar İçin Güvenli Şehirler ve Güvenli Kamusal Alanlar”, “Kadınlar için Çalışan Şehirler Tasarlamak”, “Kadın-Dostu Çözümler”, “Yerel İdarelerde Toplumsal Cinsiyetin Anaakımlaşması” bunların sadece bir kaçıdır (Shaheed, 2021; UN-Habitat, 2008, 2022; UN Women, 2018; 2019).
Bir kent ne zaman “kadın-dostu” olur?
Kadınların yüzde 55’i toplu taşımada akşam saatlerinde güvende hissetmezken (İrlanda), yüzde 71’i kamusal alanda taciz veya tecavüze uğrarken (İngiltere), yüzde 47’si karşılayabilecekleri ve erişebilecekleri bir toplu taşıma imkânı olmadığı için iş fırsatlarını geri çevirirken (Ürdün) bu mümkün mü (ARUP, UNDP ve UoL, 2022)?
Kentler bugün hem zengin yaşamsal imkanları barındıran ama aynı zamanda sınıfsal, cinsiyetçi, etnik ve diğer ayrımları keskinleştiren mekanlar. Zenginliğin ve refahın adil bölüşülmediği, yoksulluğun, işsizliğin, şiddetin arttığı bu alanlar iklim krizi de dahil, daha fazla krizli ve çatışmalı ortamlara ev sahipliği yapıyor. Buralarda sürdürülebilir, insani koşullarda var olabilmek giderek zorlaşıyor.
Kent yaşamının farklı deneyimlenme biçimleri toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinde en karmaşık, en çetrefilli haline bürünür. Kentin sunduğu olanaklara kadınlar pek çok zorluk ve engel nedeniyle erişemezler. Şehirler “evden işe gidecek, işten eve dönecek” çalışanlar (erkekler) için “örümcek ağı” benzeri yollarla bezelidir. Oysa ev işi ve bakım yükünü yüklenmiş kadınlar, örneğin çocukları, yaşlıları bakım kurumlarına bırakmak, alışveriş yapmak, işe gitmek için “zincirlenmiş” (yani, ardı ardına kısa) yolculuklar yapmak ve toplu ulaşımı daha fazla kullanmak zorundadır (ARUP, UNDP ve UoL, 2022). Bu durum kadınlar için hareket halinde daha çok zaman kullanımı ve gece yolculuklarında olduğu gibi, güvenli bir yolculuk için güvenilir sayılan taksi vb. türü araçlara daha fazla para harcamaları anlamına gelir. ARUP[2], Bileşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Liverpool Üniversitesi’nin yaptığı araştırmada (2022), Amerika’da bisikletçilerin yüzde 76’sının erkek olduğu belirtilmiş. Kadın bisikletçilerin oranının bu kadar düşük olması, yine trafikte yaşanan sıkıştırma ve taciz olaylarının sıklığında aranmalı. Aynı araştırma, kadınların menstrüasyon, bebek/çocuk bakım ve temizlik ihtiyaçlarının çok daha fazla olduğu bilinmesine rağmen, dünyada 3 kadından birinin sağlıklı bir tuvalete erişimi olmadığına, kamusal alanlarda erkek tuvaletlerine göre kadın tuvaletlerinin sayısının oldukça az olduğuna dikkat çekiyor. BM, çok değil, 2030’da dünya su ihtiyacının yüzde 50 artacağını söylerken, bugün her 4 kişiden biri sağlıklı suya erişemiyor. Bu rakamlar, gelecekte su temini ihtiyacı nedeniyle kadınlar üzerinde artacak yüklerin işaretini de veriyor.
Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi, kadınlara dönük ayrımcılık ve eşitsizlikler onların kamusal hizmetlere ve toplumsal hayata erişimlerini zorlaştırır, bazı durumlarda imkansızlaştırır. Kentle, dolayısıyla kendileriyle ilgili planlama ve karar alma süreçlerinden, planlamacıların çoğunlukla erkek olması ve eril politikalar nedeniyle dışlanırlar. Kentin sunduğu yapabilirliklere erişimde kısıtlar olması, kadınların aynı zamanda güvenli hareketlilik, barınma gibi en temel insan haklarından yoksun kalmasına neden olur. Ayrıca, yerel düzeyde toplumsal cinsiyet kırılımlı veri yoktur ya da var olanlar yetersizdir. Verinin yokluğunda sorunun gözlenmesi, strateji ve çözüm üretilmesi, politika savunuculuğunun yapılması da mümkün olmaz. Sadece çok azına değinebildiğimiz bu sorunlara karşı kısa vadede sonuç almak üzere önerilen strateji, politika yapıcılar ve hemşerilerin birlikte politika üretmesinin yolunun bulunması, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten politikaların, seçici, dar sınırlar içinde değil, bütünlüklü bir biçimde hayata geçirilmesidir.
Türkiye’de KDK çalışmalarının ilk safhası olan 2006-2010 döneminde BM Nüfus Fonu (UNFPA) yürütücülüğünde “Kadın Ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Ortak Programı” adıyla İzmir, Kars, Nevşehir, Şanlıurfa ve Trabzon illerinde çalışmalar yapılmış; ikinci safhada (2011-2014) ise UNFPA ve UNDP yürütücülüğünde “Kadın Dostu Kentler-2 Birleşmiş Milletler Ortak Programı” Adıyaman, Antalya, Bursa, Gaziantep, Malatya, Mardin, Samsun pilot kentlerini kapsamıştı (Günlük Şenesen vd. 2017).[3] İçişleri Bakanlığı bu programların ulusal ortağı ve temel paydaşı idi.
KDK-BMOP kentlerde toplumsal cinsiyet eşitliğinin yerel politikalara yerleştirilmesi ile ilgili olabilecek tüm aktörleri dahil eden, kapsamlı ve bütünlüklü hedefleri olan bir projeydi. Katılımcı kentlerin uygulamayı taahhüt ettiği yükümlülükler arasında: “yerel paydaşların katılımıyla İl Kadın Hakları Koordinasyon Kurulu’nun oluşturulması, Belediye ve İl Genel Meclislerinde Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonları’nın kurulması, Belediye ve Valiliklerde Kadın-Erkek Eşitlik Birim’lerinin kurulması”, en önemlileri olarak “Yerel Eşitlik Eylem Planları’nın (YEEP) hazırlanması ve uygulanması” ve “ilgili bütçelerin toplumsal cinsiyete duyarlılık ilkesi çerçevesinde hazırlanması” bulunmaktaydı. YEEP’ler kentsel hizmetler, şiddet, katılım, sağlık, istihdam ve eğitim olmak üzere altı temel alanda paydaşların sorumluluk ve faaliyetlerini belirlemekte, beklenen sonuçları ve göstergeleriyle bir yol haritası önermekteydi. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme ise kentteki kurumsal aktörlerin bütçelerini cinsiyet eşitliğini gözetecek şekilde kurgulamasını, başka bir ifadeyle, gelirler ve giderlerin kadınlar ve erkekler için farklı sonuçlarıyla birlikte ele alınmasını gerektiriyordu. Bu iki önemli taahhüt Nuray’ın da içinde olduğu iki yıllık araştırma serüvenimizin çıkış noktasını oluşturdu.[4]
Daha sonra kitap haline geldiğinde Kadınsız Kentler ismini alan projemizin hedefi Türkiye’de belediyelerin toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme konusunda nerede olduklarını anlamaktı. KDK-BMOP bütünlüklü yaklaşımı ile bu süreci kolaylaştıran bir kaldıraç işlevi görebilirdi. Bu nedenle bu programa katılmış beş kentin belediyesini (İzmir, Kars, Nevşehir, Samsun, Şanlıurfa) ve bölgesel olarak benzer sosyal-ekonomik göstergelere sahip olabilecek ama program dışındaki beş komşu kent belediyesini (Manisa, Erzurum, Kayseri, Ordu, Diyarbakır) inceledik. Belediyelerin bütçe ve politikalarının kentte yaşayanların yapabilirliklerine katkısını, toplumsal cinsiyet eşitliği fikrinin yöneticiler ve uzmanlar tarafından ne kadar içselleştirildiğini ve hayata geçirildiğini görmeyi umduk. Bunun için 2013 yılı için belediye politika belgelerinin toplumsal cinsiyet denetimini yaptık. Bütçelerin yaşayanların dirliğine hizmet edebilme potansiyelini araştırdık. Aynı yıl belediye yetkilileriyle ve mahallelerdeki kadınlarla görüşmeler yaparak belediyelerin hizmet sunumunu ve yararlanıcıların beklentilerinin karşılanıp karşılanmadığını anlamaya çalıştık (Günlük-Şenesen vd., 2017).
Bu araştırma bizi çok boyutlu sonuçlara ulaştırdı. KDK-BMOP’a dahil olmak, bir kentte toplumsal cinsiyet eşitliğinin yerelleştirilmesinde tek başına etkili değildi. Kentin politik yapısı, kamu yönetiminin geleneksel merkeziyetçi yapısının belediyelerin hareket alanını daraltması, belediyelerin merkezi hükümetin çizgisine mesafesi, seçimlerle yönetimlerin (ve belediye çalışanlarının) değişmesi gibi çeşitli faktörler belediye politikalarının şekillenmesinde etkili idi. Başarılı uygulama örneklerinde belediye başkanlarının cinsiyet eşitliğini sahiplenmesi ve kurumsal eşitlik mekanizmalarının işlevselliği etkili olurken, program-projelerin bitmesinden sonra toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımının politikalarda kalıcılaşmasında sorunlar yaşanıyordu.
Bütün bunlara rağmen, toplumsal cinsiyet eşitliği ve TCDB konusunda bugüne kadar uluslararası kurumların ve sivil toplum kuruluşlarının da desteğiyle oluşan birikimin yansımalarını bazı belediye politika ve bütçelerinde, bugün az da olsa görüyoruz. Belediye bünyesinde eşitlik birimlerine, cinsiyet eşitliği ve toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeye yapılan atıflara, beyan, program veya göstergelere daha fazla rastlıyoruz (Yücel vd. basım aşamasında; Yücel ve Günlük-Şenesen, 2018). Buna rağmen, hâlâ 2023’te bütçelerin cinsiyet duyarlılığının çok zayıf olduğunu; ayrılan kaynakların düşüklüğünden kaynakların harcama biçimini izleyip denetleyebileceğimiz yapıların yokluğuna kadar bütçeleme ve toplumsal cinsiyet politikalarında çok fazla sorun olduğunu söylemek yanlış olmaz.
İncelediğimiz kentlerin saha araştırmasında kadınlar “kadın dostu kent”in ne olması gerektiğini tarif ettiler. Nuray’ın araştırdığı kentlerde yaşayan kadınların sesleriyle yazıyı noktalıyorum.
“Hep ev hep ev olmaz… Park olsa çocuklar oynarken biz de komşularla sosyalleşebiliriz. Ben işe girdikten sonra farkına vardım, … eksiklerin olduğunu anladım… burada yaşıyorsak düzgün bir yaşam istiyoruz.” (Kars, Kadın2, Mahalle5, evli)
“Diyarbakır’daki kadınlar açısından, kadınların karar verici mekanizmalarda olması gerekiyor. Belediye ayrıca kent konseyinin kararlarını da dikkate alır.” (Diyarbakır, Kadın1, Mahalle4, evli)
“Bu şehirde yaşamak çok zor, dolmuşta iki adım gitsen 2 TL veriyorsun, ulaşım çok pahalı. Belediye ile ne işim olacak ki? Arabam yok ki kaldırımdan yoldan şikâyet edeyim.” (Ordu, Kadın2, Mahalle2, eşi vefat etmiş)
Kaynaklar
ARUP, UNDP (United Nations Development Programme) ve UoL (University of Liverpool). (2022). Cities Alive: Designing Cities That Work for Women (Report). https://www.arup.com/perspectives/publications/research/section/cities-alive-designing-cities-that-work-for-women (Erişim Tarihi: 26 Ocak 2023)
Günlük-Şenesen, G., Yücel, Y., Yakar Önal, A., Ergüneş, N. ve Yakut-Çakar, B. (2017). Kadınsız Kentler: Toplumsal Cinsiyet Açısından Belediyelerin Politika ve Bütçeleri. İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları. https://bilgiyay.com/wp-content/uploads/2021/03/kadinsizkentler-ae.pdf (Erişim: 26 Ocak 2023)
Shaheed, F. (2021). Cultural Actions Supporting Gender Equality in Cities and Territories. United Cities and Local Governments (UCLG) Committee on Culture Reports, no 9, Barcelona, 29 October 2021. https://agenda21culture.net/sites/default/files/files/documents/en/report_9_-_cultural_policies_and_gender_equality_-_en.pdf (Erişim Tarihi: 26 Ocak 2023)
UN-Habitat (United Nations Human Settlements Programme) (2022). Cities for Girls Cities for All Report from the Vinnova Innovation for Gender Equality Project.
https://unhabitat.org/sites/default/files/2022/10/her_city_final_report_20221019.pdf (Erişim Tarihi: 26 Ocak 2023)
UN-Habitat (United Nations Human Settlements Programme) (2008). Gender Mainstreaming in Local Authorities Best Practices. https://www.un.org/womenwatch/ianwge/member_publications/gender_mainstreaming_in_local_authorities.pdf (Erişim Tarihi: 26 Ocak 2023)
UN Women (2019). Safe Cities and Safe Public Spaces for Women and Girls Global Flagship Initiative: International Compendium of Practices. https://www.unwomen.org/en/digital-library/publications/2019/01/safe-cities-and-safe-public-spaces-international-compendium-of-practices (Erişim Tarihi: 26 Ocak 2023)
UN Women. (2018). Fourth UN Women Safe Cities and Safe Public Spaces Global Leaders’ Forum: Proceedings Report. https://www.unwomen.org/en/digital-library/publications/2018/12/fourth-un-women-safe-cities-and-safe-public-spaces-global-leaders-forum (Erişim Tarihi: 26 Ocak 2023)
Yücel Y.,, Yakar Önal, A., Yakut Çakar, B. ve Günlük Şenesen, G. (Basım aşamasında). 2000’Lİ Yıllarda Türkiye’de Belediyelerde Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Politika ve Bütçeler.
Yücel, Y. ve Günlük-Şenesen, G. (2018). Sustainability of Gender Budgeting in Local Administrations in Turkey: An Assessment from the Well-Being Perspective. A. O’Hagan ve E. Klatzer (Der.) Gender Budgeting in Europe: Developments and Challenges içinde (s. 19-42). İsviçre: Palgrave Macmillan.
[1] Seoul Kadın Dostu Kent projesi için bkz. https://seoulsolution.kr/en/content/women-friendly-city-project (Erişim Tarihi: 26 Ocak 2023)
[2] https://www.arup.com/tr-tr/perspectives/publications/research/section/cities-alive-designing-cities-that-work-for-women.
[3] Programın resmi sayfası için bkz. http://womenfriendlycities.com/proje.php (Erişim Tarihi: 26 Ocak 2023)
[4] Kadınsız Kentler: Toplumsal Cinsiyet Açısından Belediyelerin Politika ve Bütçeleri kitabı TÜBİTAK tarafından desteklenen “Kamu Politikaları, Yerel Yönetimler, Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme: Kadın Dostu Kentler, Türkiye Örneği” başlıklı araştırma projesinin ürünüdür. Araştırma Nisan 2013-Temmuz 2014 döneminde Gülay Günlük-Şenesen yürütücülüğünde Yelda Yücel, Ayşegül Yakar Önal, Nuray Ergüneş ve Burcu Yakut Çakar tarafından yapıldı. Proje danışmanı Şemsa Özar, bursiyerleri İpek Gümüşcan ile Mustafa Kahveci idi.
Yayınlanma Tarihi: 14.04.2023