İlk olarak Kate Manne’nin (2016, 2019, 2020) çalışmalarında, “himpathy” ya da “menpathy” olarak ortaya atılan “erpati” kavramı er ile empati ve sempati kelimelerinin birleştirilmesiyle elde edilmiştir.[1] Manne, “himpathy” kavramını “toksik erkeklik normlarına uyan ve tarihsel maduniyet altındaki kadınlara karşı otoriter davranışlarda bulunan erkeklerin suçlarını topluca görmezden gelme, inkar etme, azımsama, affetme ve unutma yollarımızın tümünü kapsamayı amaçlayan” (2016) süreçlere atıfta bulunarak tanımlamaktadır. Erpati kavramı, Manne’nin yukarıda yaptığı tanımın devamında aktardığı gibi erkek ve sempati kavramlarını birleştirdiği “himpaty” kavramının yanı sıra, “empati” ifadesini de kapsar. Er, erilin erki bağlamında hegemonik erkeklik biçimlerine gönderme yaparken; erpati, bu biçimlere empati ve sempati besleme süreci şeklinde özetlenebilir.
Erpati, nadiren de olsa birbirleriyle çıkar çatışması yaşasalar bile, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet faillerinin (özellikle erkekliklerin), “erkeklik hatırını” göz önünde bulundurarak ve patriyarkal çıkarda ortaklaştıklarını bilmenin güveniyle, birbirleriyle empati kurma ve birbirlerine sempati duyma hali olarak tanımlanabilir. Bu bakımdan erpati, bir tür erkek dayanışmasıdır. Failin değil, şiddetten hayatta kalanın sorgulandığı bir süreçler, erpati ile inşa edilir. Erpati, şiddetten hayatta kalanın çözüm yolları tüketilerek, faile gerekçe üretilerek, fail meşrulaştırılarak yargılandığı bir sistematik süreç olarak da değerlendirilebilir. Özellikle şiddet sürecinde, faille empati kuran bir sürecin işletilmesiyle, kolluk birimlerinin, adli sistemin, toplumun ve toplumsal kuruluşların-yapıların (aile, politik sistem, ekonomik sistem, eğitim kurumları, sağlık kurumları, sendikalar, STK’lar, diyanet vb.) ortak söylemler ve pratikler üreterek faille aynı patriyarkal kaynaktan beslendikleri sonucuna varılabilir.
Erpati, eril tahakküm araçlarına sahip failin itibarını, statüsünü, toplumsal ilişkilerini önceleyen eylemler ve söylemler toplamına da işaret eder. Erkeği onaylayan, sözü bölünen kişiye değil de bölen kişiye itibar eden, ortamda söz söyleme hakkını, bilgi ve deneyim hiyerarşisini erkekle (özellikle de “hegemonik erkekle”) empati kurmak yoluyla kabullenen sistematik normlar, bunun bir parçasıdır. Erpati genellikle kadınların izolasyonunu, güçsüzleştirilmesini hedeflemektedir. Bu, duygusal ve psikolojik şiddet biçimlerinin yanı sıra bunları söylemsel ve eylemsel faaliyetlerle destekleyen erkeklerin, “birbirinin sırtını sıvazlama biçimi” olarak da değerlendirilebilir. Toplumsal olarak hetero-patriyarkal kapitalizmin ürettiği normlar, gece dışarıda bulunma saati, giyim, erkeğin taleplerini reddetme, genel geçer toplumsal kalıplara “uygun olmadığı” farz edilen görünümler, davranışlar, var oluşlar, faile meşru zemin üretmeye çalışan sebeplerden bazıları olarak sınıflandırılabilir. Örneğin, şiddetten hayatta kalan bir transın beyanına değil, suçu işleyen failin beyanına göre üretilen haberler, medya dili, toplumsal normlar ya da tacize uğrayan kişinin giyimini, dışarıda bulunduğu saati sorgulama vb.
Erpati, şiddetten hayatta kalanın anlatısını ısrarla duymazlıktan gelmeyi içerir. Şiddet türlerinde, şiddete maruz kalanın iletişim biçimlerine işaret ederek, şiddetin kaynağını görmezden gelme, erpatinin bir yansımasıdır. Bu, faili iktidar üreten söylemlerle mağdurlaştırabilme (“o öyle biri değildir, bunu kast etmemiştir”, “özünde iyi bir insandır”, “benim de LGBTİ+ arkadaşlarım var” “o da eşitlikçi bir insandır aslında” gibi ), ev içi emek eşitsizliği, manipülasyon ya da mansplaining gibi durumlarda faille empati kurup bu durumları değiştirmeyi, bilinçli ya da bilinçsiz olarak tercih etmeme gibi durumları da kapsamaktadır. Ayrıca şiddet süreçlerinde cezasızlığı temenni etme, failden taraf bir süreç yürütme, şiddete uğrayanı “cezalandırıcı” normlar üretme, çözüm üretmeyi sadece “uzlaşı” olarak kabul etme, şiddete uğrayanın duygularını ve psikolojik sürecini devre dışı bırakmaya çalışma, süreci erteleyerek ve yaptırımsız bırakarak faille işbirliği içinde olmaya dayalı süreçleri de içermektedir. Yaptırımsızlıktan güç alan fail olurken, erpati failin yeni şiddet biçimleri üretebilmesinin “onayı” olarak da değerlendirilebilir. Failin “anlayışla” yani erpatiyle karşılaşması, toplumsal destekle ve kurumsal erpati yoluyla eril tahakküm ağlarını güçlendirmektedir. Suçun açığa çıkmayacağını düşünmek, açığa çıkması halinde patriyarkal normlar ve erpati ile korunacağını ve erpatinin yaptırımları değersizleştiren bir süreç olarak inşa edildiğini bilmek, failden yana ortaya konan erpati sürecinin kaynağını ve sonucunu birlikte üretmektedir.
Erpati, gündelik hayat içinde de kendini farklı biçimlerde ortaya koyar. Farklı kimlikler – ülkücü, Marksist, evli, dindar, baba, queer, feminist gibi- erpati ile işbirliği içinde olabilir. Örneğin, Suriyeli bir kadın ile Türkiyeli bir kadın, TERF’lerle translar, bir iş yerindeki queer bir patron ile işçisi olan bir kadın, gibi alt kimliklerin güç dengelerinden-dengesizliklerinden doğan şiddet ve erpati biçimleri ortaya çıkabilir. Lakin erpati daha çok “hegomonik erkeklik”lerin patriyarkal işbirliği içinde kazandıkları konumlarla yakından ilişkilidir. (Connell, 2017; Manne, 2020).[2] Bu nedenle, farklı kimliklere dayalı örneklerin karmaşık bağlamına bakmak kadar, asıl hedefi – patriyarkal işbirlikleri- önümüze koymak önemlidir.
Patriyarkal işbirlikleri, bir kimlik kadar tavır ve söylemle de ilişkilidir. Güç ilişkiselliği içinde, kendini var ettiği alanın konforunu tercih etme de erpatinin bir başka tezahürü olabilir. Kadınlara karşı örgütlenen farklı güç ilişkileri ve baskı biçimleri erpati ile iç içe geçer ve buradan beslenir. Örneğin bir sevgi ilişkisinde kıskançlık gibi kontrol edici, mülkiyet ilişkilerine dayanan tavırlar sergileyen bir partner, bu partnerden taraf olan arkadaşlar, aile ve “seven kıskanır” normunu üreten toplumsal yapılar-kurumlar erpatiktir. Gündelik ya da akademik bir tartışma içinde, aynı tartışmayı defalarca sürdüren bir kadının tartışması yerine, ortamdaki erkeğin söylediklerine – akademik veya değil- itibar etmek erkeği onaylarken, aynı şeyi söyleseler bile kadının söylediklerinin ısrarlı yargılanması ya da sadece kadına yönelik kanıta dayalı kaynak talebi erpatiktir. Bir teşhir sürecinde; örneğin “Me Too” hareketleri gibi “kitlesel” teşhir süreçlerinde ya da herhangi bir cemaatte yaşanan bir istismarın “bireysel” teşhir sürecinde, failden yana tavır almak ve söylem üretmek erpatiktir.
Erpatiden taraf olmak, genellikle bilinçli ve ilişkisel ataerkil konfor ve çıkar alanlarının gücünden etkilenme biçimlerinin hesaplanmasıyla ortaya konur. Bu erpati biçimlerine karşı en önemli adım, patriyarkal şiddete karşı koyabilmek için kendimizi, çevremizdekileri örgütlü bir biçimde güçlendirmektir. Erpatinin ne demek olduğunu açık bir iletişimle konuşmak da önemlidir, insanların dönüşme biçimlerini ve kapasitelerini göz önünde bulundurmak değerlidir. Yalnız olmadığımızı, şiddet deneyimlerinin bir aradalık ile atlatılabilecek dayanışma alternatiflerine dönüştürülebileceğini bilmeliyiz. Zor bir süreç olsa da erpatik insanların karşısında olmak, şiddetten yana tavır almayan bir çokluğa da tekabül etmektedir. Feminist mekanizmalar, politikalar, kurumlar üretmek, patriyarkal normlara karşı direnmek önemli adımlardır. Bu adımlar yorucu ve yıpratıcı süreçler olsa da, erpatinin güveniyle her istediğini yapabileceğini düşünen failin bu düşüncesinin karşısında olmak onun için bir yaptırım olacaktır. Kendimiz, kadınlar ve LGBTİ+ lar için farklı alternatifler örmenin mümkün olduğunu bilmek, birbirimizi “yıkıcı olmayan, iktidar kurmayan” bir empati yoluyla güçlendirmek, birbirimize kenetlenmek dileğiyle…
Kaynakça
Connell, R. W. (2017). Toplumsal Cinsiyet ve İktidar (C. Soydemir, Çev.) İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Kandiyoti, D. (2012). Ataerkiyle Pazarlık. N. Holmstorm (Ed.). Sosyalist Feminist Proje Teori ve Politikanın Günümüz Okuması, Cilt 1 (Ö. Kelekçi, Çev.) içinde 251-276. İstanbul: Kalkedon Yayınları.
Manne, K. (2016, June 9). Sympathy for the Rapist: What the Stanford Case Teaches. Huffington Post. https://www.huffpost.com/entry/sympathy-for-the-rapist-what-the-stanford-case-teaches_b_5758c0aae4b053e219787681.
Manne, K. (2019). Down Girl: The Logic of Misogyny. UK: Penguin Books.
Manne, K. (2020). Entitled: How Male Privilege Hurts Women. UK: Penguin Books..
[1] Türkçe literatürde henüz pek yaygın olmayan “erpati” kavramının erken kullanımlarından birisi Özde Çakmak’a ait. Bkz: https://yesilgazete.org/insandisilastirma-tum-zalimligin-kokeni-mi/?fbclid=IwAR1iNhB8umsBVH6P1OoutuGxodvM4U0PoLb2NAu8SmS6o0vHfHa7m8CmL7Q (Erişim Tarihi: 12.05.2023). Ayrıca metni hazırlarken bir Twitter kullanıcısının da aynı çeviriyi kullandığını fark ettim. Bkz: https://twitter.com/sheydaipek/status/1045702450391310337?t=kPVvEtTQN-7aPLQm97Q5Bg&s=08 (Erişim Tarihi: 12.05.2023).
[2] “Ataerkil pazarlık” (Kandiyoti, 2012) mekanizmalarını, “her” erkeğin herhangi bir tartışmada ya da “sıkıştıkları anda” başvurmaktan geri durmadıkları örneklerden (“Kadın kadının kurdudur”, “gay savunuyorsun ama onlar da kadınların hakkını yiyor” “erkeği de bir kadın yetiştiriyor” vb) temel alınan bir tartışma biçimi veya içeriği olarak değerlendirmiyorum. Ataerkil pazarlıklarımızla hesaplaşmayı başaran yöntemlerin, kendimizi ve sistemi dönüştürmeye başlayarak mümkün kılınacağını düşünüyorum. Erkeklerin ise kadınların ve LGBTİ+ların ataerkil pazarlık örneklerinden önce, bir “pazarlığı” değil direkt ataerkiyi ve bütün mekanizmalarını nasıl kullandığını, kadınların ve LGBTİ+ların pazarlığından da erkeklerin kendi eylemlerinden de erkekler çıkar sağlayabiliyorken, her kadının ve LGBTİ+nın çıkar sağlayamamasını, düşünülmesi ve hesaplaşılması gereken bir süreç olarak hatırlatmak istiyorum. Erpatinin, ataerkil pazarlık yapan kadınlarca ve LGBTİ+larca desteklediğini ileri sürecek mekanizmalara başvurmanın da bizleri döngüsel bir erpatik sürece itme tehlikesini hatırlatarak, feminist özeleştiri mekanizmalarının daha fazla tartışılması ve geliştirilmesi gerekliliği üzerine kafa yoruyorum. Kadınların ve LGBTİ+ların, ataerkil gruplardan ve yöntemlerinden farklılaşabilen, “daha kapalı” gruplar ve alternatif yöntemler geliştiren süreçler ile bu özeleştiri mekanizmalarını dönüştürebilen, izolasyon yaratmayan, hedef haline getirmeyen, bireysel çıkarı öncelemeyen, feminist dayanışma ve empatiyle bir yol bulması “gerekliliğine” vurgu yapmak istiyorum.
Yayınlanma Tarihi: 16.05.2023