Kadınlar hayatın içinde uğradıkları cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle adil bir yaşama ve adalete erişimde zorluklar yaşarlar. Kadınların adalete erişimlerinin kısıtlanması, içinde yaşadıkları patriyarkal sistemin bilgiye ulaşmaları önünde yarattığı zorluklar ile başlar. Var olan hak ve olanakların kadınlarla paylaşılmaması kadınların bu hakları kullanmaları önünde engel oluşturur veya kullanmak istediklerinde geç kalmış olmalarına, dolayısıyla zarar görmelerine ve hak kaybı yaşamalarına sebep olabilir. Yaşamın her alanında, kadınların özel olarak ihtiyaç duydukları kurumların var olup olmadığına, bu kurumlardaki destek mekanizmalarının ne olduğuna, onlara nasıl ulaşılacağına dair ilk elden kolayca bilgi paylaşılmaz; bunun planlanması için çaba sarf edilmez. Kadınlar bu bilgiyi ya birbirlerinden öğrenirler ya da ulaştıkları kadın örgütleri tarafından bu bilgiler onlarla paylaşılır. Yani adalete erişimin önündeki ilk engel “bilgiye ulaşma” kolaylığının sağlanmaması olarak ortaya çıkar.
Kadınlar için adalete erişim sadece adliye saraylarında ya da kollukta gerçekleşmez; bu zorluk başvuru yapmadan önceki süreci de kapsar. Yaşamın başka alanlarında, kadınlar için gerekli olan, başvuruda bulundukları sosyal destek mekanizmaları, bürokratik işlemler, iş ve okul hayatı gibi alanlarda kurumlara erişimlerini de kapsar. Ancak ve ancak bu kurumların işleyişi ve yönlendirmelerinin ayrımcı olmadığı, kadınların bu kurumlara gidip soru sormak, destek istemek konusunda tedirginlik veya kaygı yaşamadan başvuru yapabileceklerini düşündükleri bir dünyada adalete erişim olduğundan bahsedilebilir. Mülteci, engelli, çok çocuklu, eğitimsiz, toplumun yaygın kabul gören eğitim, inanç ve kimliğinden farklı yapılardan gelen kadınlar, bu mekanizmalarda yaşayacaklarını düşündükleri ayrımcı uygulamalar nedeniyle bu kurumlara daha henüz başvuru yapmadan ulaşmaktan vazgeçebilirler. Adalete erişim bu durumda kadınlar açısından zedelenmiş olur.
Şiddete maruz kalan kadınların bu mekanizmalara başvurduklarında karşılarına çıkan ayrımcı yaklaşımlar, bilginin ve olanakların doğru şekilde ve bütünsel bir yaklaşımla paylaşılmaması, kadınları yaşadıkları şiddete mahkûm eder; şiddet ortamında kalmalarına sebep olur. Bu durum, kadınların gücünü ve potansiyelini şiddet içerisinde hayatta kalmaya harcamasına neden olan sonuçlar doğurmaktadır. Mor Çatı’ya başvuran birçok kadının deneyimleri kadınların baroya gidip ücretsiz avukat talep edebileceklerini ve şiddetten uzaklaşma mücadelelerinde adil savunma haklarını avukatları ile birlikte arayabileceklerini bilmediklerini göstermektedir.[1] Bu durumun nedenlerinden biri sokakta, adliyede, muhtarlıkta, sağlık ocaklarında veya diğer kamu kurumlarında Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin (ŞÖNİM), Sosyal Hizmetler Merkezlerinin, baronun ne olduğunu anlatan afişlerin, broşürlerin olmaması; bu bilgiyi yaygınlaştırmaya yönelik kamu spotları yayınlanmamasıdır. Bu kurumların ne yaptığına, ne tür olanaklar sağladığına, sorunlara nereden ve nasıl çözüm bulacaklarına dair bilgi verilmemesi şiddete maruz kalan kadınlar ve varsa çocuklarının adalete erişiminin engellenmesine, onların faillerle baş başa kalmalarına sebep olur.
Hastane, adliye ve kolluktaki yaklaşımların kadınların yaşadıkları sorunu çözmek, adaletin onlar için tecellisini sağlamak açısından önemi çok büyüktür. Bütünsel olmayan, olumsuz, ayrımcı, kısıtlayıcı yaklaşımlar adalete erişimde ve adaletin uygulanmasında engelleyici bir rol oynar. Örneğin, bir kadın cinsel taciz nedeni ile gönderildiği hastanede doktor tarafından kendisine nasıl yaklaşılacağını öngöremezse, doktor kadının yaşadığı travma karşısında özellikle hassasiyet göstermeyen, kaba ve mahremiyete önem vermeyen tutum ve davranışlara girerse bu durum kadının muayene olmak istemesinin önüne geçebilir; kendisini anlatmasında çekinceler yaratabilir. Kaygı, utanç, korku, suçlanma duygusu kadınları suçlunun veya suçluların cezalandırılması için delillerin toplanmasını istemekten, soruşturmaya katkı sağlayacak muayeneyi olmaktan vazgeçmeye ve hatta dava açmamaya kadar götürebilir. Doğru bir yaklaşım konmaması sebebiyle mağduriyet yaşayan kadın için adalet gerçekleşememiş olur; hatta kadın tekrar mağduriyet yaşayabilir. Faillerin yeniden suç işlemesinin de önüne geçilmez; başka kadınların bu suça maruz kalmasına sebep olunur ve yeniden adaletsizlikler yaratılmış olur. Yine suç işlendiği sırada kadınların bu delillerin toplanmasına izin vermelerini sağlayacak, delilleri kadın hazır hissedene kadar koruyacak bir sistem oluşturmamak da kadınların adalete erişimini engeller. Kadınların adalete erişimlerinden söz edilebilmesi için delillerin savcılığa taşınmasa da toplandığı, belli bir süre saklandığı, bu sırada kadınların farklı açılardan alacakları bütünsel destek mekanizmalarına yönlendirildiği bir sistem oluşturulması gerekir.
Savcılık kurumu da benzer şekilde kadınların adalete erişebilmeleri için çalışması gereken bir kurumdur. Kadınlar yeni, eski veya çocukluk çağında yaşanmış, kendilerine karşı işlenmiş cinsel taciz ve diğer şiddet suçlarının ortaya çıkarılmasını, ceza davasına dönüştürülmesini ve mahkemelerde adaletin yerine getirilmesini istediklerinde, sağlık kurumu ve adli tıp kurumunun dışında, kollukta, savcılıkta karşılaştıkları tutum ve davranışlarla da adaletin sağlanmasının önünde engellerle karşılaşırlar. Savcı ile konuştuktan sonra dava etmekten kaçınan kadınlar olduğu gibi, kadınlar süreci devam ettirse de davanın açılmadığı durumlar olmaktadır; kadının beyanını esas kabul etmeyen tutumlar nedeniyle kadınların adalete erişiminde bu sefer de sözü geçen kurumlarda engeller oluşur.[2] Kadınların yaşadığı travmanın her açıdan görülmesi ve kadınların travmayı atlatabilmesi için, zedelenen adalet duygusunun bütün kurumlar tarafından onarıcı davranış ve yaklaşımlarla sağaltılması bir zorunluluktur. Alanda, kadınların maruz kaldıkları suçları küçümsemeden, kadınların yaşadıkları travmanın kadınlar üzerindeki etkilerini anlayabilecek kişilerin olmasını, kadınların destek alma konusunda teşvik edilmesini, o destek mekanizmalarının ulaşılabilir olmasını sağlamak adalet sağlayıcıların dikkate alması gereken hususlardır. Mahremiyete saygı duyan, kadın ve çocuklara saygın bir birey olarak davranılan, onların ilk dinlendikleri aşamadan son aşamaya kadar mahkeme sürecinde ve karar aşamasında yargılayıcı olmayan, sosyal çalışmacı desteği ile birlikte destekleyici, bütünsel yaklaşımlar ve olanaklar sunularak adalete erişim gerçekleştirilmeli, böylece başka travmaların oluşmasının önüne geçilmeli, suçun önlenmesi sağlanmalıdır.
6284 sayılı Kanun ile alınan koruma kararlarını ihlal eden faile hiçbir ceza verilmemesi, suçun ve failin risk taşıması nedeni ile kadınların yüksek korunmalı sığınaklarda bir tür hapishane ortamına alınmaları gibi kararlar ve uygulamalar da, kadınların hem adalete erişimini engeller hem de yeni adaletsizlikleri doğurur. Şiddet uygulayanın hayatına değil şiddetten uzaklaşmak isteyen kadınların ve çocuklarının hayatlarına getirilen kısıtlamalar, bürokratik zorluklar ve engeller, kadınlara yönelik olarak bir nevi “adalete erişmeyin” mesajı verir. Kadınlar yaşadıkları umutsuzluk hissi nedeniyle ve bu kanuna erişebilmeleri için ücretsiz avukata her baro aracılığıyla ulaşılamadıkları için 6284 sayılı Kanun kapsamındaki haklarını talep etmekten, kolluğa başvurmaktan kaçınır hale gelirler. Kadınlar yine kollukta, adliyede 6284 kararıyla beraber geçici nafaka ve geçici velayet isteyebileceklerini bilmedikleri için, çocuklarını okula yazdırmakta, onların geçimini sağlamakta zorlanırlar. Gizlilik kararları alınamamakta, alınamadığı için kadınlar açısından yeni bir hayat kurmak, çocukları okula göndermek engellenebilmektedir. Bu kararlar çok kısa süreli verildiği için bütün bu prosedürlerle ve sıklıkla da olumsuz şekilde verilen kararlarla tekrar uğraşmak zorunda kalırlar. Gizlilik kararlarının kurumlar arası aktarımında koordinasyonu gerçekleştirecek düzenlemeler yapılmadığı için bu kararları takip etmek ve kurumlara bildirmek kadınların yükümlülüğü haline gelmekte; bu kararları aldırmak konusunda çekincelerinin oluşmasına neden olmaktadır. Bu durum kadın ve çocukları hem riske açık hale getirir hem de yeni adaletsiz yaklaşımlar yaşamalarına neden olur.
Kadınların başvurdukları mekanizmalarda ihlallerle karşılaştıklarında nerelere başvurabilecekleri açıkça anlatılmadığı için çoğunlukla bu ihlalleri bildiremezler. Başka bir deyişle, kadınların adil bir yaşam için başvurduğu kurumlardan olumsuz sonuçlar almaları, savunma haklarından mahrum edilmeleri, mahkemelerde alınan kararlarda yaşadıkları haksızlıkların yanı sıra bu haksız uygulamaları şikâyet etmek, düzeltilmesini sağlamak konusunda da adalete erişim zorluğu vardır. Kadınların kolluğu şikâyet edebilmesi ve uygulanan pratikteki ihmali, oluşan suçu göstermesi, bu konuda adaleti sağlaması için yapacağı başvurular reddedilebilmektedir; hatta onun da öncesinde kadınlar bu şikâyeti yapma hakları olduğunu dahi bilmemektedir. Belediye, kaymakamlık, valilik ve birimleri kadın ve çocuklara karşı sorumluluklarını yerine getirmediğinde, kadınlar şikâyet edebileceklerini, edecekleri mercilerin neresi olduğunu bilmedikleri gibi, devlet kurumları tarafından da bu haksız uygulamaların engellenmesi ve değişebilmesi için kadınların özgürce, korkusuzca başvurmalarını sağlayacak ortam ve olanaklar oluşturulmamıştır. Kadınlar yapabilmeyi düşünse bile kendisine tanınan desteklerin kesilebileceği, tehdit edilebilecekleri, rahat bırakılmayacakları korkusuyla da bu başvuruları yapmaktan kaçınırlar. Dolayısıyla kadınların kendi haklarını arama konusunda adalete erişimi bu açıdan da mümkün olmaktan uzaktır.
Ceza davalarında alınan hafif cezalar, cezaların affedilmesi, paraya çevrilmesi failin suç işlemesinin önüne geçmekten ziyade sıklıkla faillerin kadınlara karşı “ne olacak ki alsan, ne polis, ne savcılık bana bir şey yapmaz” diyerek cesaretlendirildiklerini gösterir.
Kadınlarla dayanışan, erkek şiddetine ve cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadele veren örgütlerin mahkemelerde adalete erişebilmek adına yaptığı başvurulara veya kurumlara yaptıkları bilgi edinme başvurularına verilen olumsuz yanıtlarla da kadınların adalete erişiminin önünde yeni engeller oluşturur.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen evdeki suç failine direnen, kendisinin ve çocuklarının hayatını devam ettirmeyi sağlayan kadınlar, bütün bu kurumlarda yaygın bir şekilde karşılarına çıkan patriyarkal adaletsiz sisteme rağmen hakkını aramaya devam ediyor ve mücadelesini veriyor. Kadınlar birlikte dayanışma ile çok farklar yarattılar, yaratmaya da devam edecekler. Yaşasın kadın dayanışması!
[1] https://morcati.org.tr/kitaplar/kadinlarin-adalete-erisimi-kadina-yonelik-siddetle-mucadele-yasalarinin-uygulanmasinda-baro-adli-yardim-burolarinin-rolu/
[2] https://morcati.org.tr/kitaplar/258-adaletin-cinsiyeti-erkek-siddeti-ile-mucadelede-hukuki-deneyimler/
Yayınlanma Tarihi: 05.05.2023