Coşku Çelik

Mansplaining,[1] Oxford sözlüğünde “bir erkeğin bir kadına herhangi bir şeyi ondan daha iyi bildiğini ve anladığını düşündüğünü gösterecek biçimde açıklama yapma pratiği”;[2] sözlükte “bir şeyin bir erkek tarafından bir başkasına (genellikle bir kadına) küçümseyici ya da kibirli bir biçimde açıklanması”[3] olarak tanımlanıyor. Erkek (man) ve açıklama (explaining) sözcüklerinin birleşiminden oluşan kavramla, erkeklerin kadınlara üstten ve kibirli açıklama yapma eğiliminin kadınları susturan veya sözlerini değersizleştiren sistematik ve kurumsallaşmış bir baskı biçimi olması vurgulanıyor (Kidd, 2017). Dahası, mansplaining salt iletişimsel bir baskıdan öte, kadınların toplumsal alanda güçsüzleştirilmesine işaret ediyor. Kadınlara ve erkeklere çocukluktan itibaren toplumsal olarak öğretilen, erkeklerin düşüncelerinin ve sözlerinin daha değerli olduğu fikrinin sonucu kadınların sistematik olarak susturulduğu ve erkek egemen bir kamusallığın tezahürü. Dolayısıyla geniş anlamıyla mansplaining, toplumsal bir baskı biçimi olarak “bu dünyanın onların olmadığına işaret ederek-tıpkı sokakta uğranan tacizin etkisi gibi-kadınları sessizliğe itiyor” (Solnit, 2008/2012).[4]

Kavramın ortaya çıkışı, Rebecca Solnit’in “Men explain things to me” (Erkekler bana açıklama yapıyor) (2008/2012)[5] başlıklı blog yazısına dayanıyor. Yazı, bir ev partisinde başından geçen olaydan yola çıkıyor. Kendisinden yaşça büyük erkek ev sahibi, Solnit’e birkaç tane kitap yazdığını duyduğunu, kitaplarının nelerle ilgili olduğunu-Solnit’in ifadesiyle yedi yaşında bir çocuğa flüt dersini sorar gibi-sorar. Solnit’in o güne kadar yayımlanmış altı ya da yedi kitabı vardır ve en yeni olanı, River of Shadows: Eadweard Muybridge and the Techological Wide West kitabından bahseder. Adam, Muybridge’i duyduktan sonra Solnit’in sözünü keser ve “bu sene çıkan, Muybridge üzerine, çok önemli kitabı duydun mu?” der ve cevabını beklemeden Solnit’e bu “çok önemli” kitabı anlatmaya başlar. Solnit, adam kitabı anlatırken, bu kendini beğenmiş bakışı, üzerinde otorite kurma çabasını, bildiği bir konuda kendisine nutuk atılmasını çok iyi tanıdığını düşünür. Bu arada, Bay Çok Önemli,[6] kitap hakkında konuşmaya devam eder. Solnit’in arkadaşı Sallie, dayanamayıp adamı böler (en azından bölmeye çalışır) ve bahsettiği kitabın yazarının Rebecca olduğunu söyler. Fakat adam Sallie’yi duymayıp anlatmaya devam eder. Sallie ancak üç ya da dört kez tekrarladıktan sonra adam onu duyar. Sonuçta anlaşılan şudur: Rebecca Solnit o “çok önemli” kitabın yazarıdır, kendi kitabını ona anlatan erkek ev sahibi ise kitabın yalnızca New York Times’daki tanıtımını okumuştur.

Solnit, bu hikaye üzerine yazdığı makalede erkeklerin kadınları susturan açıklamalarını tartışırken mansplaining kavramını kullanmıyor. Daha ziyade kadınları sessizliğe iten, düşüncelerinin değerini sorgulatan davranış kalıplarını tartışıyor. Nitekim bu hikayede Solnit’in yaşadığı, aile, eğitim hayatı, iş yeri gibi gündelik yaşamın birçok alan ve kurumunda tezahür eden ve kamusal alanı belirleyen bir davranış kalıbı. Bizler için de hiç yabancı değildir anlattıkları. Örneğin, geleneksel Türk ailesinde, pohpohlanan ve birçok şeye hakkı olduğu hissettirilen erkek çocukla, erkekleri idare etme sorumluluğu yaşamının ilk yıllarından itibaren öğretilen kız çocuğunun eğitim hayatında, iş yerinde deneyimleri farklı olacaktır. Sözünün değeri konusunda özgüveni daha yüksek erkek çalışan, bu konuda daha tedirgin kadın çalışanın sözünü kesme hakkını kendinde görecektir. Bunun en yaygın deneyimlendiği alanlardan birinin akademi olduğunu söylemek mümkün. Örneğin, Profesör Fatmagül Berktay bir söyleşisinde, kadın akademisyen olarak hep daha çok çalışmak ve daha çok şey bildiğini ispatlamak zorunda kaldığını, toplumsal cinsiyet çalışmalarına olan ilgisinin yer yer “hobi” olarak görüldüğünü anlatır.[7] Bu durum, genç bir akademisyen tarafından daha da farklı ve sert biçimlerde deneyimlenir şüphesiz. Öğrencilerden üniversite yönetimine akademik ilişkiler içinde ve hatta kurumsal akademi dışındaki platformlarda erkek akademisyenlerin sözünün daha çok dinlenmesi yaygın olarak gözlemlenir.[8]

Mansplaining, en basit haliyle, kadınların erkekler tarafından susturulması pratiğidir. Fakat bunu farklı toplumsal arka plandan olan kadınlar farklı biçim ve şiddetlerde yaşayabilir. Örneğin Solnit, yaşamının çoğunda kendinden şüphe ettiğini ve bu yüzden kendisini birçok yerde geri çektiğini, fakat belli bir kamusal saygınlığı olan bir tarih yazarı olmasının kendisini daha güçlü kıldığını vurgular.[9] Bir baskı biçimi olan susturmanın (silencing) farklı gruplardan kadınlar için oldukça yıkıcı sonuçları olabiliyor. Solnit’e göre, sessizlik (silence), “insanların yardım şansı olmaksızın acı çekmesine, yalanın ve riyakarlığın büyüyüp gelişmesine, suçların cezasız kalmasına sebep olur (…) Ve sessizliğin tarihi, kadınların tarihi için merkezidir” (2017). Nitekim kendini anlatamamak kişiyi yaşayan ölü haline getirir, hatta belli durumlarda gerçekten öldürür. Farklı kamusal alanlarda susturulması, kadınları şiddet karşısında daha korumasız hale getirir. Solnit’e göre (2017), kadına yönelik şiddet bizatihi kadının sözünün reddine dayanır. Erkekler eşlerini susturmak için döver veya sevgili ya da arkadaş tarafından uğranan tecavüzün ardında kadının hayır sözünü duymama ve hayır sözünün ardındaki kadının bedeninin tek hakiminin kendisi olduğu gerçeğinin reddi vardır. Bu yüzden de kadınlar için “güvenirlik (credibility) temel bir hayatta kalma aracıdır” (Solnit, 2008/2012). Örneğin kendisini ölümle tehdit eden erkek hakkında uzaklaştırma kararı alınabilmesi için kadının bu güvenirliğe ihtiyacı vardır; çevresine, kolluk kuvvetlerine, savcıya, hakime yaşadıklarını anlatabilmeye, onlar tarafından dinlenilmeye, onları ikna etmeye ihtiyacı vardır.

Bu kadar yaygın uygulanması ve tehlikeli sonuçları olmasına karşın, mansplaining çoğunlukla reddedilen bir şeydir. Dahası, mansplaining’i kanıtlamaya çalışan kadının susturulması ve hatta daha fazla manspalining’e maruz kalması olasıdır. Mansplaining’in inkarı eylemi doğallaştırma, münferitleştirme ya da reddetme biçimlerinde olabilir. Kişi, örtük ya da açık olarak, açıkladığı konuda erkeklerin “doğaları” gereği daha bilgili olduğunu, bu yüzden kadınların bu açıklamaya ihtiyacı olduğunu iddia edebilir. Tekil olay münferitleştirilerek, yapılanın toplumsal cinsiyet ilişkileri dışında, istisnai bir açıklama eylemi olduğu iddia edilebilir ya da mansplaining’in cinsiyetçilik olduğu toptan reddedilebilir. Her halükarda, yukarıda bahsi geçen, susturma eyleminin olası sonuçları da göz önüne alınarak bu açıklama eyleminin cinsiyetçi olduğunda ısrar etmek önemlidir. Kadınların sesinin kesilmesi, onların düşünce ve sözlerini değersizleştiren, şiddete daha açık hale gelmesine sebep olan bir cinsiyetçi baskı biçimidir. Ancak, mansplaining’den bahseden kadın çok büyük olasılıkla olmayan bir cinsiyetçilikten bahsetmekle suçlanacaktır; daha “şanssız” olan diğer kadınlar yoksullukla, tecavüzle, fiziksel şiddetle mücadele ederken bu cinsiyetçiliği gündeme getirmekle eleştirilecektir. Bu yüzden Sara Ahmed’in sözlerini hatırlayarak sonlandırmak yerinde olacaktır (2017: 16-18):

“Feminizm sona ermeyen şeyler yüzünden gereklidir: cinsiyetçilik, cinsel sömürü, cinsel zulüm (…) Feminist olduğunuzda şunu çabucak fark edersiniz: bazıları son vermeye çalıştığınız şeylerin var olduğunu bile kabul etmez (…) Bir şeyi cinsiyetçi ve ırkçı olarak tasvir etmek bile başınızı belaya sokabilir.  Siz yapılara işaret edersiniz, onlar bunun sizin kafanızda olduğunu söylerler. Sizin somut olduğunu söylediğiniz şeyin zihinsel olduğu söylenerek reddedilir (…) Feminist bir hareket bir şey hakkında, tam da son vermeyi dilediğimiz şeylerin varlığının devam ettiği konusunda ısrar etmeyi sürdürme kabiliyetimize dayanır.”

 

Kaynakça

Ahmed, S. (2017).  Feminist Bir Yaşam Sürmek  (B. Aydaş, Çev.). İstanbul: Sel Yayıncılık.

Kidd, A. (2017). Mansplaining: The systematic, sociocultural silencer. Paper presented at the 33rd Annual Conference on the Advancement of Women, Texas Tech University, Texas, ABD. https://digitalcommons.northgeorgia.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=1681&context=ngresearchconf.

Solnit, R. (2017). The Mother of All Questions. Chicago: Haymarket Books.

 

[1]Kavramın Türkçe karşılığına dair çeşitli öneriler şu şekilde: erilleme, eril açıklama, erbilmişlik, açüklama ve sikzah. Son iki öneri, erkekliğin toplumsal değil biyolojik özelliğini hedef aldığı için özellikle transfeministler tarafından reddediliyor. Diğer çeviriler üzerinde de ortaklaşılmadığından yazı boyunca mansplaining sözcüğünü kullanacağım.

[2] https://www.oxfordlearnersdictionaries.com/definition/english/mansplaining (Erişim tarihi: 5 Eylül 2020).

[3] https://www.dictionary.com/browse/mansplain (Erişim tarihi: 5 Eylül 2020).

[4] https://www.guernicamag.com/rebecca-solnit-men-explain-things-to-me/ (Erişim tarihi: 5 Eylül 2020).

[5] A.g.e.

[6] Solnit’in yazıda adam için kullandığı takma isim, Mr. Very Important.

[7]https://www.gazeteduvar.com.tr/kadin/2019/04/09/akademide-kadin-olmak-4-kadin-olarak-yeriniz-burasi-degil-artik-acikca-soyleniyor/ (Erişim tarihi: 5 Eylül 2020).

[8] Akademideki mansplaining deneyimlerinin paylaşılması için Academic Men Explain Things to Me (https://mansplained.tumblr.com/info) adında bir platform da kuruldu.

[9] https://www.guernicamag.com/rebecca-solnit-men-explain-things-to-me/

 

 

Yayınlanma Tarihi: 28.06.2021

 

Leave a Reply