Funda Karapehlivan

Kürtaj ya da tıptaki adıyla isteğe bağlı düşük (elektif abortus) doğal gebelik süresinin tamamlanmasından önce, embriyonun ya da fetüsün rahimden çeşitli yöntemlerle alınarak, istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması anlamına gelir (Öztürk Türkmen, 2016). Türkçe’ye Fransızca curettage (bıçakla kazıyarak temizleme şeklinde cerrahi müdahale) sözcüğünden geçen kürtaj, Türk Dil Kurumu (2019) tarafından “döl yatağının içini kazıyıp cenini alma işi” olarak tanımlanmaktadır. Kadın bedenini ilgilendiren hemen her konu gibi kürtaj da toplumsal, psikolojik, yasal ve etik yönleri olan çok boyutlu ve aynı ölçüde tartışmalı bir konudur. Kürtaj tarih boyunca kadının yaşamı, bedeni ve emeği üzerinde ataerkil sistemlerin başlıca denetim mekanizmalarından olmuştur. Bir gebeliğin istenir olup olmadığına kimin karar verdiği, kürtajın yasal olarak yapılabileceği süreyi kimin belirlediği, gebeliğin sonlandırılması için hangi yöntemin kullanılacağı, bu yöntemlerin erişilebilirliği, kürtajın ücretsiz olup olmadığı, güvenli yöntemlere ulaşılamadığı durumlarda kürtajın kadınların yaşamı ve sağlığı açısından doğuracağı sonuçlar erkek egemen toplumlarda kadınların kürtaj hakkı mücadelesinin önemli eksenleri olmuştur. Kadınlar güvenli, erişilebilir, ücretsiz, sağlıklı kürtaj hakkı için uzun zaman mücadele etmiştir ve etmeye devam etmektedir.

Antik uygarlıklarda kürtaja ilişkin yasalar farklılaşırken tek tanrılı dinlerin kurumsallaşmasıyla kadınların bedeni ve doğurganlığı üzerindeki kontrol de güçlü bir temel kazanmıştır. Kadınlara atfedilen, soyun devamı için üreme rolü yaşamın kutsallığı vurgusuyla ilahi bir nitelik kazanmış, kadınlar neredeyse insan olma vasıflarını kaybederek çocuk doğurma ve yetiştirme işlevlerine indirgenmiştir. Çocuk doğurarak soyun devamını sağlama işlevinin ilahi bir nitelik kazanması, gebeliğin sonlandırılmasını günahlaştırarak kürtaj karşıtlığının da temellerinden birini oluşturmuştur. Kilise cadı avlarıyla kürtaj uygulayan ve düşük yapan kadınları şeytanla işbirliği yapmakla itham ederek kitlesel bir kıyım gerçekleştirmiştir (Öztürk Türkmen, 2016; Çokar, 2008). Bu kıyımlar kadınların önemli bilgi kaynaklarını ortadan kaldırırken ebelerin ve ebelik kurumunun yok edilmesi ve tıbbın erkek egemen bir kurum olarak ortaya çıkmasıyla, bedenleri üzerindeki kontrollerini büyük ölçüde kaybetmelerine neden olmuştur.

Kapitalizmin gelişmesi ve ailenin kurumsallaşmasıyla da bu işlevlere kadının emeğine el konulması ve işgücünü yeniden üretme görevleri eklenmiştir. Devlet, aile, din gibi ataerkil kurumların baskısı altındaki kadınlar nüfus politikalarının araçları haline gelen günah, ayıplama ve yasal ceza tehditleri eşliğinde 19. yüzyılın ortalarından itibaren kürtajın yasaklanmasıyla yüz yüze gelmişlerdir. Ancak dünyadaki yaygın kürtaj yasaklarına karşın kadınlar tehlikeli, sağlıksız ve/veya geleneksel yöntemleri kullanarak kürtaj yaptırmaya devam etmişlerdir. Bu yöntemlerle yapılan kürtajların ve sonucunda yaşamını kaybeden ve sakat kalan kadınların sayısının çokluğu, 1960’lardan itibaren kürtajın yasallaşması mücadelesinin yükselişe geçerek feminist hareketin ana gündemlerinden biri haline gelmesine neden olmuştur (Barın, 2012). Bu mücadelelerin etkisi ve konuyla ilgili bilimsel çalışmaların yaygınlaşmasıyla kürtaj bir kadın bedeni ve sağlığı, bir hak ve seçim özgürlüğü ve aynı zamanda bir toplum sağlığı sorunu olarak algılanmaya başlanmış; 1960’larda, özellikle Avrupa ülkelerinde kürtajın yasallaşması sürecine girilmiştir (Barın, 2012; Öztürk Türkmen, 2016; Durakbaşa, 2014).

Kürtajın tarihsel gelişimi yaşadığımız coğrafyada da benzer aşamalardan geçmiştir.  Osmanlı İmparatorluğu döneminde İslami kurallar gereğince kürtaj günah sayılmış ve kürtaj yasakları 18. yüzyıldan itibaren fermanlarla düzenlenmiştir. Kürtaj yasakları, ilk kez 1858 tarihli Ceza Yasasıyla yaptırıma bağlanmış, gebeliği sonlandıranlar için kürek ve hapis cezaları öngörülmüştür. Söz konusu Ceza Yasası 1926 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra kürtaj meselesi nüfusu artırmaya yönelik politikalar çerçevesinde ele alınmış, hem gebelikten koruyucu yöntemler hem de kürtaj yasal düzenlemelerle yasaklanmıştır. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar, yasağa rağmen kürtaj yaptırmaya devam etmişlerdir.

Türkiye’de 1983 yılında yürürlüğe giren 2827 Sayılı Nüfus Planlaması Yasası[1] onuncu hafta doluncaya kadar gebeliklerin isteğe bağlı olarak kürtajla sonlandırılabilmesini öngörmüştür. Kürtaj için eğer kadın evli ise eşinin, 18 yaşın altında ise velisinin de rızası gerekmektedir. Yasa onuncu haftasından sonra gebeliğin kadının hayatını tehdit ettiği veya edeceği ya da doğacak çocuk ile onu takip edecek nesiller için ağır mağduriyet yaratacağı hallerde kürtaja izin vermektedir. Bu tür gebelik sonlandırmaları için herhangi bir zaman sınırlaması konulmamıştır. Türk Ceza Kanunu onuncu haftadan sonra tıbbi zorunluluk bulunmadığı halde kürtaj yapan ve yaptıranlar hakkında hapis cezası öngörürken, tecavüz sonucu meydana gelen gebelikler için 20 haftaya kadar kürtaj izni vermektedir. Kürtaj hizmetlerinin devlet hastanelerinde sağlık sigortası tarafından karşılanması öngörülmüş olmakla birlikte son yıllarda devlet hastanelerinde, özellikle isteğe bağlı durumlarda kürtaj hizmetinin giderek daha az verildiği rapor edilmiştir. Kadir Has Üniversitesi’nin hazırladığı rapora göre (2016), kadın doğum bölümü bulunan 431 devlet hastanesinden yalnızca %7,8’i isteğe bağlı kürtaj yaparken, %78’i tıbbi zorunluluklarda kürtaj yapmaktadır. Benzer biçimde kadın doğum bölümü olan 58 eğitim ve araştırma hastanesinden %71,1’i, sadece tıbbi zorunluluk olduğunda kürtaj yapmaktadır. Rapora göre 81 ilden 53’ünde isteğe bağlı kürtaj yapan devlet hastanesi bulunmamaktadır.

Dünyada her yıl yaklaşık 56 milyon kürtaj gerçekleştirilmekte, bunların yaklaşık 20 milyonu güvenli olmayan yöntemlerle yapılmakta ve yaklaşık 30,000 kadın bu nedenle hayatını kaybetmektedir (UN, 2020). Bu yöntemler çoğunlukla kürtajın yasak olduğu ülkelerde kullanılmaktadır. Bugün dünyada kürtajın tamamen yasak olduğu 26 ülke vardır ve bu ülkelerde 90 milyon kadın yaşamaktadır.

Kürtaj meselesi, son yıllarda neoliberal muhafazakar iktidarların kürtaj hakkına yönelik yasaklama, sınırlama, zorlaştırmaya dönük söylem ve politikalarıyla yeniden gündeme geldi. 26 Mayıs 2012’de Recep Tayyip Erdoğan’ın, partisinin Kadın Kurultayı’ndaki konuşmasında geçen “Kürtajı cinayet olarak görüyorum”, “Her kürtaj bir Uludere’dir” sözleriyle başlattığı, ardından Sağlık Bakanı’nın “Kürtaj tamamen yasaklanabilir”, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’nın “Kürtaj aile planlaması değil. Hayat hakkı anne karnında başlıyor”, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Kürtaj haram ve cinayettir” şeklinde açıklamalarla destekledikleri kürtaj karşıtı kampanya, feminist hareketten ve kadınlardan gelen güçlü bir tepkiyle karşılaşmıştır. Kadınlar bu tepkilerini sokak eylemleriyle, imza kampanyalarıyla, “Kürtaj Haktır, Karar Kadınların Platformu”nun oluşturulmasıyla ortaya koydular (Karakuş ve Günel, 2012). O dönem kısıtlayıcı yasal değişiklikler gerçekleşmese de kadınlarda kürtajın yasak olduğu algısı yaratıldı ve doktorların kürtaj yapma konusunda çekinmelerine neden olan politik bir baskı oluştu. Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği’nin gündeme getirilen kürtaj-sezeryan tartışmaları üzerine kamuoyuna sunduğu rapora göre, kürtajın serbestleşmesinden sonra kadın ölümleri azalmış, doğum kontrol yöntemlerinin kullanımı artmış, bunlara bağlı olarak kadınların yaşam süresi 14 yıl uzamıştır.

 Kürtaja ilişkin tartışmalar günümüzde ağırlıklı olarak kürtaj karşıtı olan yaşam-yanlıları ve kürtaj hakkını savunan seçim-yanlıları arasında yaşanmaktadır. Kürtaj karşıtları argümanlarını “fetüsün yaşam hakkına sahip bir kişi” olduğu düşüncesine ve kürtajın “cinayetle eşdeğer bir günah” olduğu gibi dini öğretilere dayandırmaktadır (Nobis ve Grob, 2019; Bolat, 2012). Kürtaj hakkını savunan büyük oranda feministlerden oluşan seçim-yanlıları ise kürtajı ve kürtaj hakkını kadın sağlığından üreme(me) hakkına, doğum kontrol yöntemlerinin yaygınlaştırılmasından erkeğin sorumluluğunun tanınmasına, bireysel özgürlük ve özerklikten kolektif ve toplumsal bir hak olarak ataerkiye karşı verilen bir mücadele hattı olarak tanımlayan geniş bir yelpazede tartışmışlardır (Tekeli, 1988; Toksöz ve Barın, 2012; Bolat, 2012; Baytok, 2012; Markowitz, 1990). Kürtaj hakkı kadınların özgürlüğü ve eşitliğinin vazgeçilmez koşullarından olan kendi bedeni, yaşamı ve geleceği hakkında karar verebilme haklarından bağımsız düşünülemez. Kadınlar bu argümanları ve talepleri “Kürtaj haktır, karar kadınların” ve “Bedenimiz bizimdir” sloganlarında somutlaştırmıştır.

 

 Kaynaklar

Barın, Ö. (2012). Avrupa’da Kürtaj. Sosyalist Feminist Kolektif Web Yazıları. http://www.sosyalistfeministkolektif.org/web-yazilari/kurtaj-web-yazilari/la-lutte-continue-kavga-suruyor/ (Erişim tarihi 01.07.2020).

Baytok, C. (2012). Kürtaj haktır ne demek? Sosyalist Feminist Kolektif Web Yazıları. http://www.sosyalistfeministkolektif.org/web-yazilari/kurtaj-web-yazilari/kurtaj-haktir-ne-demek/ (Erişim tarihi 01.07.2020).

Bolat, D. (2012). Yaşam Hakkı Tartışmasına Dair. Feminist Politika, 15, 19. http://www.sosyalistfeministkolektif.org/wp-content/uploads/2017/02/15feministpolitika.pdf (Erişim tarihi 01.07.2020).

Çokar, M. (2008). Kürtaj. İstanbul: Babil Yayınları.

Durakbaşa, A. (2014). AK Parti’nin Kadın Politikası ve Kürtaj Hakkı. A. Durakbaşa (der.), İnsan, Toplum ve Haklar – Esin Küntay’a Armağan içinde (s. 188-195). İstanbul: Bağlam Yayınları.

Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Merkezi (2016). Yasal Ancak Ulaşılabilir Değil: Türkiye’deki Devlet Hastanelerinde Kürtaj Hizmetleri. https://gender.khas.edu.tr/sites/gender.khas.edu.tr/files/inline-files/K%C3%BCrtaj%20Hizmetleri%20Raporu.pdf (Erişim tarihi 30.06.2020).

Karakuş, F. ve Günel, S. (2012). Kürtaj hakkına hükümet bariyeri sürüyor! Feminist Politika, 15, 14, http://www.sosyalistfeministkolektif.org/wp-content/uploads/2017/02/15feministpolitika.pdf (Erişim tarihi 01.07.2020).

Nobis, N. ve Grob, K. (2019). Thinking Critically About Abortion. https://www.abortionarguments.com/p/this-book-introduces-readers-to-many.html (Erişim tarihi 20.06.2020).

Öztürk Türkmen, H. (2016). Türkiye’de Kürtajın (Tıbbi) Tarihi. Sosyalist Feminist Kolektif Web Yazıları. http://www.sosyalistfeministkolektif.org/web-yazilari/kurtaj-web-yazilari/turkiyede-kurtajin-tibbi-tarihi/ (Erişim tarihi 30.06.2020).

Tekeli, Ş. (1988). Kürtaj Yasası: Erkek Sorumsuzluğuna Verilen Prim. Ş.  Tekeli (Der.), Kadınlar İçin içinde (s. 228-236). İstanbul: Alan Yayıncılık.

Toksöz, A. ve Barın Ö. (2012). Kürtaj haktır derken… Feminist Politika, 15, 12, http://www.sosyalistfeministkolektif.org/wp-content/uploads/2017/02/15feministpolitika.pdf (Erişim tarihi 01.07.2020).

Türk Dil Kurumu (2019). Güncel Sözlük. https://sozluk.gov.tr/ (Erişim tarihi 06.07.2020).

Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (2012). Kürtaj Raporu. https://www.tjod.org/turk-jinekoloji-ve-obstetrik-dernegi-tjod-kurtaj-raporu/ (Erişim tarihi 30.06.2020).

United Nations Population Division (2020). World Population Policies 2017-

Abortion Laws and Policies. New York: United Nations, https://www.un.org/en/development/desa/population/publications/pdf/policy/WPP2017/WPP2017_Highlights.pdf (Erişim tarihi 02.07.2020).

[1] https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2827.pdf

 

 

Yayınlanma Tarihi: 10.05.2021

 

Leave a Reply