Bakım emeği, ev içinde ücretsiz yapılan işlerden piyasadaki bakım hizmetlerine ve insan ilişkisi içeren tüm bakım işlerine uzanan geniş bir alanı kapsar. Yaşamın sürdürülebilmesi için temel olan bu işler -çocuk bakımı, evin idaresi, sosyal ilişkilerin sürdürülmesi gibi- çoğunlukla kadınlar tarafından üstlenilir. Bu nedenle bakım emeği tartışmaları, hem ev içindeki karşılıksız emeği hem de piyasada güvencesiz ve görünmez kılınan bakım emeğini ele alarak, kadın emeğinin özgün niteliğini anlamak için önemli bir kuramsal çerçeve sunar.
Toplumsal yeniden üretim yaklaşımı üretimi ekonomik faaliyetlerle sınırlamaz; yaşamı sürdüren, emek gücünü besleyen ve toplulukları var eden bakım/yeniden üretim süreçlerini merkeze alır. Bu kuramsal zemin okullardan hastanelere, göçmen emeğinden gündelik bakım işlerine kadar geniş bir alanda, hayatın devamlılığını sağlayan emeğin yaşamsal niteliğini ve önemini vurgular (Yaman, 2022). Ekonomideki merkezi rolüne rağmen bakım işleri, toplumsal ve ekonomik değerini görmezden gelen patriyarka ile kapitalizmin işbirliğiyle kadınlara “doğal” bir görev gibi yüklenerek sistematik olarak görünmezleştirilir. Kadınların bedeni ve zamanı, büyük ölçüde tekrarlayan, hiç bitmeyen ve yıpratıcı işlerden oluşan yeniden üretim emeği aracılığıyla temellük edilirken, erkeklerle kadınlar arasındaki özgür zaman uçurumu derinleşir (Özar, 2021; Hester ve Srnicek, 2025). Emek yoğun ve -artmış görünen olanaklara rağmen– teknolojik olarak ikame edilmesi güç olan bu işler kadınların ücretli işlere katılımını da sınırlar (Ecevit, 2012; Hester ve Srnicek, 2025). Ücretsiz, görünmeyen bakım emeğini yalnızca ev içinde değil, kurumlar/örgütler içinde de çoğunlukla kadınların üstlendiğini; sosyal ilişkileri düzenleme, takip, kontrol, temizlik, sürekliliği sağlama, ekibi ve kendi duygularını regüle etme, kurumu gözetme vb. işlerle ortaya çıkan biçimlerde fark edebiliriz.
Toplumsal yeniden üretim işleri kayıtlı ekonomideki başlıca iş kaynaklarından biridir ve en çok istihdam sağlayan işler grubunu oluşturur. Aynı zamanda ücretli bakım emeği, kadın emeğinin tarihselliği ile paralel olarak düşük ücretli veya ücretsiz (gönüllü) biçimlerde dayatılmış, kayıt dışı kalmış, “iş” olarak görülmemiş ve değersizleştirilmiştir (Tuominen, 2020). Bakım işleri yine kadınlara atanan sevgi, özveri, şefkat, fedakârlık, doğallık ve kamusal fayda gibi niteliklerle özdeşleştirilir. Ücretli bakım emeğinin duygularla iç içe geçen hâli, neoklasik iktisatçılar tarafından telafi edici farklılıklar teorisi (theory of compensating differentials) ile açıklanır; bu teori, “iş karşılığı alınan düşük ücretin sevgi ve manevi tatminle telafi edilebileceği” varsayımına dayanır. Fakat feminist teorisyenler buna sert biçimde karşı çıkarlar; bu tip yaklaşımların bakım emeğine yönelik sömürüyü meşrulaştırdığına dikkat çekerler. Ana akım iktisadi yaklaşımlar, bu alandaki ağır iş koşullarını, yabancılaşma ve tükenme gibi duygusal yükleri de görmezden gelme eğilimindedir. Kimi feministler ise bakım emeğine içkin olabilen duygusal bağların özgün niteliklerinin anlaşılması ve buna uygun (bakım etiğini de gözeten) politikalar geliştirilmesi gerektiğini savunur (England, 2005).
Bakım emeği yalnızca cinsiyetli değildir; aynı zamanda sınıfsal ve ırksal bir hiyerarşi içinde de örgütlenir; sınıf, etnisite ve göçmenlik gibi etkenler bu alandaki deneyimleri derin biçimde farklılaştırır. Üst ve orta sınıftan kadınlar bakım yükünü yoksul ve göçmen kadınlara devredebilir; bu işlerdeki çalışma koşulları ise oldukça güvencesizdir, sömürüye, istismara ve ırkçılığa maruz kalmaya açıktır (McDowell, 2013; Oksala, 2016; Yaman, 2020). Düşük gelirli ülkelerdeki kadınlar, daha zengin ülkelere göç ederek çocuklarını geride bırakmak zorunda kaldıklarında kendi aile bağlarını/ilişkilerini de tehlikeye atmış olurlar. Küresel bakım göçü/zinciri, yalnızca bir sosyal sermaye transferi değil, aynı zamanda Güney’in ortak yaşam kaynaklarının Kuzey’in piyasa ihtiyaçları doğrultusunda sistemli biçimde aşındırılmasıdır (Isaksen, Devi ve Hochschild, 2008).
Türkiye’de bakım emeğine dair kamusal söylemler 1970’lerden itibaren görünür olmaya başlar. İlerici Kadınlar Derneği, “Her Mahalleye, Her İşyerine Kreş” kampanyasıyla bakım emeğini kitlesel mücadele alanına taşır. 2000’lerde Sosyalist Feminist Kolektif, “Erkeklerden Alacaklıyız” kampanyasıyla[1] ev içi emeğin görünmezliğini hedef alarak, bakım emeğinin kamusal ve ekonomik değerini tartışmaya açar. İmece Ev İşçileri Sendikası ve Evid-Sen ise ev işçilerinin haklarını savunmak ve göçmen kadınların maruz kaldığı güvencesizlik ve ayrımcılıkla mücadele etmek amacıyla faaliyetlerini sürdürmektedir.[2]
Bugün keskin biçimde görürüz ki, kapitalizmin piyasa dışı olanı da metalaştırıp toplumsal dayanışmayı ticarileştiren yapısı ve sosyal devletin yokluğu bakım krizini derinleştirir (Fraser, 2016; Bakım Kolektifi, 2020). Feministlere göre, sosyal devletin boşluğu, kadınların hem ücretsiz hem de düşük ücretli bakım emeğiyle doldurulmaya çalışılır. Aile ise bakım işleri için gerekli “emek deposu”dur. “Aile Yılı” gibi politikalar, yükselen sağcı ve otoriter iktidar biçimleriyle uyum içinde, bakım krizinin yükünü kadınlara bir kez daha yükler ve kamusal sorumluluk kolayca geri çekilir. Devletlerin, bakım sorumluluğunu kadınların “sevgi ve bağlılık duygularına” yaslaması maddi yükümlülükten kaçınmalarını kolaylaştırır. Annelik, karşılıksız bir fedakârlık olarak doğallaştırılır, aynı anda yasalar ve cinsiyetçi politikalarla kadınların bedenleri müdahale edilebilecek bir alan olarak kurgulanır. Deprem, pandemi gibi krizlerde de kadınlar ve kız çocukları, hane içinde katlanarak artan bakım yükünü taşımaya hiç aralıksız devam eder; yani ataerkil ilişkiler bakıma dair her alanda belirleyicidir.
Feminist hareket, bakım emeğinin kadınların görevi olarak tanımlanıp değersizleştirilmesine karşı çıkar ve bu emeğin toplumsal yeniden üretimdeki merkezi rolünün tanınması gerektiğini savunur. Devletin bu yükü kadınların üzerinden alacak politikalar geliştirmesi yapısal bir gereklilik ve feminist bir taleptir. Bakıma dayalı işlerin bireysel sorumluluklara hapsedilmek yerine, ortaklaşa, dayanışmacı ve güvenceli biçimlerde örgütlenmesi gerekir (Held, 2002; Dedeoğlu ve Elveren, 2012; Federici, 2018; Bakım Kolektifi, 2020; Hester ve Scricek, 2025). Feminist yaklaşımlar, bakım emeğinin toplumsal örgütlenişini sorgularken, birlikte yaşama biçimlerimizi, ilişkilenme tarzlarımızı ve toplumsal bağlarımızı da dönüştürmenin imkânlarını araştırır. Kapitalizm yıkıcılığına karşı, yeniden üretimi kolektif/katılımcı biçimlerde örgütlemeyi hedefleyen alanların inşası, ancak geçmişten taşınan mücadele deneyimleri ile bugünün dayanışmacı pratiklerinin kesişiminde nüvelenebilir.
Kaynakça
Bakım Kolektifi (2020). Bakım Manifestosu: Karşılıklı Bağımlılık Politikası (G. Acar Savran, Çev.). Ankara: Dipnot.
Dedeoğlu, S. ve Elveren, A. Y. (2012). Giriş: Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet, Toplum Ve Refah Devleti. S. Dedeoğlu ve A. Y. Elveren (Der.). Türkiye’de Refah Devleti Ve Kadın içinde (s. 29-47). İstanbul: İletişim.
Ecevit, Y. (2012). Feminist Politika Bağlamında Türkiye’de Çocuk Bakımı Ve Eğitimine İki Paradigmadan Bakmak. A. Makal ve G. Toksöz (Der.), Geçmişten Günümüze Türkiye’de Kadın Emeği içinde (s. 220-265). Ankara: Ankara Üniversitesi Yayınevi.
England, P. (2005). Emerging Theories of Care Work. Annual Reviews, 31, 381- 99.
Federici, S. (2018). Re-enchanting the World: Feminism and the Politics of the Commons. New York: Kairos-PM Press.
Fraser, N. (2016). Contradictions of Capital and Care. New Left Review, 100(99), 99–117.
Hester, H. ve Srnicek, N. (2025). İşten Sonra: Evin Tarihi Ve Özgür Zaman Mücadelesi (M. İnan, Çev.). İstanbul: Otonom Yayıncılık.
Isaksen, L.W., Devi, U.S ve Hochshild, A.R. (2008). Global Care Crisis: A Problem of Capital, Care Chain, or Commons?. American Behavioral Scientist, 52(3), 405-425.
McDowell, L. (2013). Working Lives: Gender, Migration and Employment in Britain, 1945-2007. Chichester: Wiley-Blackwell.
Oksala, J. (2016). Affective Labor and Feminist Politics. Signs: Journal of Women in Culture and Society, 41(2), 281-303.
Özkal, S. (2005). Feminist Hareketin İlk Günleri (Örgütlenme Zorlukları, Özgün Örgütlenme Deneyimleri). D. Çakır (Ed.), Özgürlüğü Ararken: Kadın Hareketinde Mücadele Deneyimleri içinde (s. 21-37). İstanbul: Amargi Kadın Bilimsel Ve Kültürel Araştırmalar Yayıncılık Ve Dayanışma Kooperatifi.
Tuominen, M. (2000). The Conflicts of Caring. M. Harington Meyer (Ed.), Care Work: Gender, Labor and the Welfare State içinde (s. 112-136). London: Routledge.
Yaman, M. (2020). Karşılıksız Ev İçi Emek: Teorik ve Politik Tartışmaların İzini Sürmek. F. Saygılıgil ve N. Berber (Ed.). Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Cilt 10: Feminizm içinde (s. 602-612). İstanbul: İletişim.
Yaman, M. (2022). Yaşamı Üretmek: Bütüncül Bir Feminist Teoriye Doğru. Ankara: Dipnot.
[1] Şakir, Ş. (2011, 5 Ocak). Sosyalist Feminist Kolektif’ten “Erkeklerden alacaklıyız” eylemi. Çatlak Zemin. https://catlakzemin.com/5-ocak-2011-sosyalist-feminist-kolektiften-erkeklerden-alacakliyiz-eylemi/
[2] Öztürk, S. (2024, 20 Aralık). İmeceden Sendikaya: “Ev İşi İş Ev İşçisi İşçidir”. Kadın İşçi. https://www.kadinisci.org/imeceden-sendikaya-ev-isi-is-ev-iscisi-iscidir/
Yayınlanma Tarihi: 01.07.2025