Hacer Özdemir

Son yüzyılda dünyanın birçok bölgesinde ivme kazanan kadın mücadeleleri, feminist sesleri daha da güçlendirerek sınırları aşan bir dayanışma ağı ve ortak mücadele zemininin imkânlarını oluşturdu. Bu yüzyılın kadın hareketleri, artan otoriterliğe karşı dirençleriyle toplumsal muhalefete de öncülük ediyor. “Jin, jiyan, azadî” (kadın, yaşam, özgürlük) sloganı, Kürt kadın hareketinin en güçlü sembollerinden biri olarak sadece Kürt kadınlarının değil, aynı zamanda tüm dünya kadınlarının mücadelesinin ortak ruhunu, feminist belleğini taşıyan güçlü bir araç haline geldi.

“Jin, jiyan, azadî” sloganı, tarihsel olarak, Kürt kadınlarının yaşadıkları coğrafyada hem etnik hem de cinsiyet temelli baskılara karşı direnişlerinin kökenini yansıtarak onu bir sloganın ötesine taşıdı. Bu slogan, zamanla dünyadaki feminist hareketler tarafından da benimsendi ve özellikle Orta Doğu’da, kadın hakları mücadelesinin ruhunu yansıtan bir sembol haline geldi. 2019’da Rojava (Suriye Kürdistanı) Devrimi sırasında, bu slogan kadınları kurucu bir özne olarak ön plana çıkarmasıyla dünya genelinde yankı buldu ve farklı ülkelerdeki kadın hareketleri tarafından desteklendi.  16 Eylül 2022’de, 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin ahlak polisi tarafından ‘uygun bir başörtüsü’ takmadığı gerekçesiyle öldürülmesine tepki olarak İran genelinde patlayan protestolarla sloganın kazandığı uluslararası boyut giderek arttı.

Kökenleri 1800’lü yılların sonlarına dayanan Kürt Hareketi içinde yer alan kadınların mücadelesi, 1980’lerin sonundan itibaren hareket içinde güçlendi ve 1990’lı yıllarda toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların özgürleşmesi mücadelesiyle de buluşarak çok daha kesişimsel bir hale geldi.  Kadınlar böylece katıldıkları tüm politik ve örgütsel zeminleri dönüştürmede büyük bir mücadele de verdiler. Sözü geçen mücadelede elde ettikleri kazanımlar Kürt kadın hareketinde büyük bir moral ve kendine güveni beraberinde getirdi. Bu durum milyonları bulan kadın kitlesinin büyük bir heyecanla mücadeleye katılmasını sağladı ve toplumsal zeminde büyük dönüşümlere kapı araladı.

Bu dönüşüm her şeyden önce Kürt Hareketi’ndeki eril zihniyete karşı itiraza dayanan bir mücadeleyle başlayarak daha sonra aileye, sokağa ve yaşamın tüm alanına yayıldı. Kadın özgürlük mücadelesi verili mevcut örgütsel ve kurumsal zeminleri aşıp toplumsal bir dönüşüm mücadelesine evrildi. “Jin, jiyan, azadî” sloganına ilham olan arka planda, Kürt kadınlarının mücadelesinin bugün sadece Kürt toplumu açısından değil Orta Doğu’daki kadın özgürlük mücadelesi açısından da bir politik dönüşüm dinamiği yaratması yatmaktadır.

Bugün dünya genelinde kadın mücadelelerinin sahiplendiği bu slogan, Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu özgürlük paradigmasından da ilham alan Kürt kadınların mücadele ve direnişini şekillendiren değerler dizisini yansıtmaktadır. “Jin Jiyan Azadî” sloganı kadınların özgürlük arayışının yanı sıra erkeği, canlıları, doğayı ve bir bütün olarak toplumu da özgürleştirip dönüştüren bir bağlama sahiptir. Sloganın bütün Orta Doğu coğrafyasına yayılmasının ve sonrasında dünya feministlerinin gündemine gelmesinin bazı önemli durakları var:

2011 yılında Suriye savaşıyla birlikte kendi öz gücüyle yeni ve ortak bir yaşamı ören halkların inşa ettiği ve aynı zamanda bir kadın devrimi olan Rojava Devrimi, bütün Orta Doğu’ya bir model oldu. Rojava’da kadınlar IŞİD çetelerine karşı amansız bir direniş sergiledi ve bu direniş Kobanê’yi de aşarak tüm dünyaya da ilham verdi. Bu dönemde kadınlar, zorla siyah çarşaflar giydirilerek evlere kapatılmaya ve köleleştirilmeye çalışıldı. Rakka’daki kadınların, Rojavalı kadınlar tarafından kurtarıldıklarında, siyah çarşaflarını çıkarıp ateşe verdiği ana tüm dünya tanıklık etti. Kobanê’den Rakka’ya kadar öz savunma mekanizmaları inşa eden kadınlar, aynı zamanda demokratik ve özgür bir toplumun inşasının önemli mimarlarından biri olarak kadın devrimini geliştirdiler. Rojava kadın devrimi, ulus devlet aklının çok ötesinde bir demokratik toplum ve kadınların eşit bir özne olarak tarih sahnesine çıkışının köşe taşlarından biridir.

3 Ağustos 2014’te IŞİD’in Şengal’i ele geçirmesiyle Êzidîlere yönelik bir jenosit programı hayata geçirildi, kadınlar ciddi bir kırıma uğratıldı. Kadınlar teslim olmamak için kendilerini kayalıklardan attıklarında arkalarında bıraktıkları örülmüş saçları ile bugün bile hafızamızda diri ve duru olarak yer aldılar. Rojhilat’taki kadın saçı ile sembolleşen isyanları ve kadınların başkaldırışını her şeyden önce Êzidî kadınların saç örgülerinden biliriz.

Son olarak İran’ın başkenti Tahran’da 22 yaşındaki Kürt kadın Jîna Mehsa Emînî’nin ahlak polisi tarafından gözaltına alındığı sırada işkenceyle katledilmesinin ardından tüm dünyaya yayılan saç kesme eylemi bir isyanın yansımasıydı. İran’da kadın bedeni, İslami rejim tarafından en önemli kontrol aracı olarak kullanılmıştır. Bireysel ifade olanakları ellerinden alınarak kadınlar özne olmaktan çıkarılmış, devlete ait olarak tanımlanmışlardır. Devlet, kadınların yüz kıllarını alıp alamayacakları, saçlarını boyayıp boyayamayacakları, kaşlarını şekillendirip şekillendiremeyecekleri gibi bir kadının hayatının en mahrem alanlarına müdahale etme hakkına ve yetkisine sahip kılınmıştır. Bazı durumlarda, kasık kıllarının alınmasıyla ilgili bile kısıtlamalar getirilmiştir. Kadınların bu konuda hiçbir seçeneği yoktur. İslam’a inanıp inanmamaları önemli değildir. Seküler, ateist, Hristiyan, Yahudi veya Zerdüşt olmaları bir fark yaratmaz. Devlet, tüm kadınları denetim altında tutmak istemektedir. 1979 İslam Devrimi’nden bu yana birçok İranlı kadın kendilerine dayatılan sistematik baskıya karşı mücadele ediyor olsa da, son yıllarda hareketleri yeni bir ivme kazanmıştır. Son dalganın başlangıcını, “Devrim Caddesi Kızları” olarak bilinen, Aralık 2017’de başlayan olaya kadar izlemek gerekir. O dönemde bir grup kadın, İran’daki zorunlu başörtüsüne karşı bir protesto işareti olarak sembolik bir jestle kamusal alanda başörtülerini çıkardı. Bu kadınların birçoğu tutuklanıp hapse atıldı. Aralarında İran kadın hareketinde öne çıkan birçok isim vardı ve bazıları hâlâ acımasız koşullarda, uzun hapis cezalarına çarptırılmış durumdalar (Kohan, 2022: 3). Bu protestolara damga vuran “Jin jiyan, azadî” sloganı bir bütün olarak İran halklarında, kadınlarında karşılık bularak sembolleşti. Sloganın böylesine yaygın şekilde karşılık bulması herhangi bir slogandan ibaret olmaması, onun ötesinde bir anlam taşımasıyla ilgilidir. Bu slogan, İran halklarının, İranlı kadınların demokratik ve özgürlükçü bir toplumsallığa ne denli ihtiyaç duyduğunu ve bu ihtiyacın ancak kadın özgürleşmesiyle gerçekleşebileceğini göstermiştir.

21. yüzyılda kadın mücadelesi toplumsallaşan ve kelebek etkisi yaratan bir mücadeleye dönüşmüştür. Bu mücadele içinde pankartlarda, posterlerde, reklam panolarında, graffitilerde, dijital sanat eserlerinde, sloganlarda ve hashtag olarak kullanılan sloganın, 23 farklı dilde 100’den fazla örneğini derlemek mümkün[1](Piller, 2022).

21. yüzyılın kadınların yüzyılı olduğu ifadesi sadece bir retorik değil, son yüzyılın mücadelesinin bir dökümünün sonucudur. Bu yüzyıl, kadın mücadelesinin sadece direnişin değil, aynı zamanda yeniden inşa ve özgürleşmenin de simgesi olacağını göstermiştir. Rojava ve Rojhilat’taki, Tahran’daki kadınların direniş ve özgürlük mücadeleleri, dünya genelindeki feminist hareketlere ilham vermekte ve onları güçlendirmektedir. “Jin, jiyan, azadî” sloganı, bu mücadelelerin ortak ruhunu yansıtan bir slogana dönüşmüş ve kadınların kolektif gücünün, patriarkal sistemin dayattığı sınırları aşarak özgürlüğe doğru atılmış güçlü bir adım olduğunu göstermiştir.

Kadınların mücadelelerinin ortak ve dayanışma temelli olması gerektiğini, küresel çapta birbirimizden öğrenecek çok şeyimiz olduğunu bir kez daha vurgulamak gerekiyor. Rojava ve Rojhilat’taki, Tahran’daki kadınlar, bize birlikte daha güçlü olduğumuzu, birbirimize destek olduğumuzda hiçbir baskının, hiçbir zulmün bizi durduramayacağını ve erkek egemen düzenin bariyerlerini aştığımızı göstermiştir. Bu yüzden, dünyanın neresinde olursa olsun, kadınların birbirine ilham verdiği, deneyimlerini paylaştığı ve ortak bir mücadele hattı oluşturduğu bir gelecek inşa etmek zorundayız.

 

KAYNAKÇA

Kohan, M. A. (2022). Politics of the body in the ‘woman, life, freedom’ movement in Iran: A commentary. Psychotherapy and Politics International, 20(4), 1–8.

Piller, I. (2022, October 4). “Women, life, liberty”- the slogan swimming against global tide. Language on the Move. https://www.languageonthemove.com/women-life-freedom-the-slogan-swimming-against-the-global-tide/

 

[1] Dünyanın dört bir yanından bazı son görüntüleri şu şekilde sıralayabiliriz: Roma’da “donna vita libertà” (“kadın, yaşam, özgürlük”) sloganını içeren bir pankartla yapılan protesto mitingi; Fransız gazetesi Libération’un Farsça-Fransızca iki dilli başlıkla yayınlanan kapağı “زن زندگی آزادی / femme, vie, liberté” (“kadın, yaşam, özgürlük”); iki büyük Alman futbol takımı arasında oynanan bir maçta taraftarların Kürtçe “jin, jiyan, azadî” (“kadın, yaşam, özgürlük”) sloganı yazılı bir pankart tutmaları; Şili’deki feminist protestocuların Farsça ve İspanyolca “zan, zendegi, azadi; mujer, vida, libertad” (“kadın, yaşam, özgürlük”) sloganını attığı video; İspanya’nın Bask Bölgesi’ndeki Bilbao’da Kürtçe-Baskça şeklinde iki dilli olarak “jin jiyan azadi/emakume, bizitza, askatsuna” (“kadın, yaşam, özgürlük”) yazılmış bir miting posteri (Piller, 2022).

 

Yayınlanma Tarihi:19.09.2024

Leave a Reply