Elif Akgül

Toplumsal cinsiyet odaklı habercilik görece yeni bir kavram olsa da kökeni feminist yayıncılığına dayanıyor. “Kadınlar tarafından, kadınlar için” başlatılan feminist yayıncılık, toplumsal cinsiyet odaklı haberciliği esas alır ve gazetecilerin habere kadınları ve LGBTİ+’ları dikkate alarak bakmasını önerir.

Türkiye’de kadın yayıncılığının kökeni 1913’e yayınlanmaya başlayan Kadınlar Dünyası dergisine dayanıyor. Esasında Kadınlar Dünyası dergisinden önce de kadın okuyuculara yönelik, ağırlıklı kadın yazarlardan oluşan, kadın yazınına katkıda bulunmuş başka yayınlar da mevcut. Kadınlar Dünyası’ndan önceki yayınlar arasında 1845 tarihli bir Rum kadın dergisi olan Kypseli, 1862 tarihli Ermeni kadın gazeteci Elbis Geseratsyan’ın yayımladığı Gitar ve 1886’da editöryal kadrosu kadınlardan oluşan ve ilk defa Müslüman kadınlar tarafından çıkarılan Şukûfezar dergisi yayınlandı.  Lakin Kadınlar Dünyası dergisinin tüm kadrosu kadınlardan oluşan ve retrospektif bakıldığında feminist olarak tanımlanabilecek bir yayın olması, bu alanda kendi başına bir ilk olarak öne çıkmasını da sağlıyor.

“Kadınlar tarafından, kadınlar için” çıkarılan bu yayınların odak noktası da kadınlardı. Öyle ki Kadınlar Dünyası‘nın yayıncılık şiarı “Kadınların hak ve hukuku tanınmadıkça erkek yazılarına yer verilmeyeceği ilkesiydi”. Sosyolog Meral Akkent’in belirttiği gibi Kadınlar Dünyası, ardından gelen “Kadınca, Kaktüs, Feminist, Pazartesi, Jujin, Eksik Etek, Akıllara Zarar, Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar, Amargi Dergi, Feminist Politika, Mutfak Cadıları, Cin Ayşe gibi nice feminist yayının büyük büyük annesi sayılabilir”.[1]

Yaşadığımız coğrafyanın feminist yayın tarihi zengin olsa da, Pazartesi dergisi toplumsal cinsiyet odaklı ilk habercilik örneği olarak karşımıza çıkıyor. Kadınların emeğiyle çıkarılan Pazartesi dergisi yayın hayatına 1995 yılının Mart ayında başladı. 1995-2002 arasında 83 nüsha yayımlandı.  Bu nüshalar pek çok olayın ve durumun feminist bir bakışla haberleştirildiği pek çok örnek içerir. Ayrıca Pazartesi, hak odaklı haberciliğin erken ve önemli örneklerini içermiştir.

Gündeme, kadınları odağına alarak bakan Pazartesi dergisi 2002’de yayın hayatını sona erdirse de, 2001 yılında kurulan Bağımsız İletişim Ağı (bianet.org) “toplumsal cinsiyet odaklı habercilikle” bu yaklaşımı sürdürdü. Hak odaklı haberciliğin önemli ayaklarından biri olarak toplumsal cinsiyet odaklı haberciliği ilke edinen bianet.org’da, kurulduğu günden beri kadın ve LGBTİ Haberleri Editörlüğünü bir kadın editör yürütüyor. Bununla birlikte her habere toplumsal cinsiyet odaklı bir mercekten bakmak bianet.org’un yayın politikası.

Peki nedir bu toplumsal cinsiyet odaklı habercilik?

“Kadınlar tarafından kadınlar için” şiarının bir ötesine geçen toplumsal cinsiyet odaklı habercilik hangi cinsiyet yahut cinsel yönelimden olursa olsun tüm muhabir, editör ve yayın sorumlularının gündeme ve haberlere toplumsal cinsiyet merceğinden bakmasını ilke ediniyor. Bu ilkede de haber konusu, açısı, haber kaynağı ve uzman görüşlerinde kadın ve LGBTİ+’ların temsiliyeti önemli bir yer tutuyor. Tabii tüm bunların gerçekleşebilmesi için temsiliyet meselesinin ilk olarak haber merkezlerinde ve medya kuruluşlarının yönetimsel şemalarında da yerleşmiş olması gerekiyor. Yıllar boyunca “erkekler kulübü” olarak işlemiş, hetero-cis erkek olmayan gazetecilerin dişiyle tırnağıyla kendine yer açtığı haber merkezleri bugün geçmişe nazaran daha çoğulcu. Ama yeterli mi?

The World Economic Forum’un verilerine göre[2] 2020 yılında haber kaynaklarının sadece yüzde 24’ünü kadınlar oluşturuyor. Bu rakam son 20 yılda sadece yüzde 7, son beş yılda da yüzde 3 oranında arttı. Aynı verilere göre haberlerde uzman olarak yer alan erkeklerin oranı yüzde 81 iken kadınların temsiliyeti yüzde 19, kurum sözcüleri nezdindeyse kadınların oranı yüzde 20. 2015 tarihli Küresel Medya İzleme Projesi’nin verilerine göreyse kadınlar bilim ve sağlık alanında yüzde 35, sosyal ve hukuk haberlerinde yüzde 28, suç ve şiddet haberlerinde yüzde 28, ünlü, sanat ve bilim haberlerinde yüzde 23, ekonomi haberlerinde yüzde 21, siyaset haberlerindeyse yüzde 16 oranında temsil ediliyor. Kadınlar ve LGBTİ+’lar en çok kadınların ekonomik sürece katılımı, doğum kontrolü, kürtaj, aile, güzellik yarışmaları, moda ve estetik, cinsiyet temelli şiddet, kadın siyasetçiler, kadın hareketi, kadın hakları, LGBTİ+ hakları, dini azınlıkların hakları ve magazin haberlerinde kendilerine yer bulabiliyorlar.[3]

Toplumsal cinsiyet odaklı habercilik, bu resmi değiştirmeyi hedefliyor. Bu habercilik yaklaşımı toplumun her alanında var olan kadın ve LGBTİ+’ların sadece belirli konulara sıkıştırılmasını eleştirerek, siyaset ve ekonomi gibi toplumu birincil derecede ilgilendiren gündemlerde kadın ve LGBTİ+ temsiliyetinin eksikliğini gidermeyi amaçlıyor.

Bu perspektifle, toplumsal cinsiyet odaklı habercilik ilkeleri sadece kadın, LGBTİ+ veya toplumsal cinsiyet ekseninde haber yapan gazeteciler için değil, tüm gazeteciler için geçerli olmalı. Sözü geçen ilkeler doğrultusunda bakıldığında bir işsizlik haberini işsizliğin kadınları nasıl etkileyeceğini işlemeden vermek, bir sağlığa erişim haberinde LGBTİ+’lara yer vermemek en başta “iyi gazetecilik” açısından sınıfta kalan bir tutum. Sadece “heteroseksüel cis-erkeği” odağına alan haberler toplumun ezici bir kısmını göz ardı etmiş oluyor.

Tabi bu haberleri yapmak bir yana, bu ilkelerle düşünmek ve toplumsal cinsiyet perspektifiyle haber yazma yaklaşımını benimsemek bir bakış açısı meselesi. Ne yazık ki Türkiye’de çoğunluğu oluşturan heteroseksüel cis-erkek ağırlıklı haber merkezleri bu bakış açısına kapalılar. Kadınların ve LGBTİ+’ların kendi varoluşlarıyla bu alanlarda olması ve güvenle çalışabilmesi başlı başına problem. Bu problemin başındaysa cam tavan ve lavanta tavan olarak kavramsallaştırılan sorunlar yer alıyor. Toplumun değişmesi ve kadın ve LGBTİ+ hareketlerinin güçlenmesiyle kadın ve LGBTİ+’ların medya sektöründe daha çok yer bulmalarına olanak verilmesi bir biçimde mümkün olsa da, kadın ve LGBTİ+’ların karar alma ve yönetim mekanizmalarda yer alma oranlarının değişebilmesi yakın gelecekte çok olanaklı görünmüyor.

Çiçek Tahaoğlu’nun “Medyanın Künyesi: Kaç Kadın, Kaç Erkek?” haberine göre[4] Türkiye medyasında gazete künyelerinin yüzde 19’u kadın, yüzde 81’i erkeklerden; gazetelerin web sitelerinin künyelerinin yüzde 36,5’i kadın, yüzde 63,5’i erkeklerden; internet haber sitelerinin künyelerinin ise yüzde 40,9’u kadın, yüzde 59,1’i erkeklerden oluşuyor. Genel yayın yönetmenleri söz konusu olduğundaysa, 30 genel yayın yönetmeninden 3’ü kadın, 27’si erkek olduğu görülüyor; yani genel yayın yönetmenlerinin yüzde 10’u kadın, yüzde 90’ı erkektir. Kadın genel yayın yönetmeni olan gazeteler Taraf, Yeni Asır ve Özgür Gündem’di. Bu, 2016’daki darbe girişiminden önceki tabloyu oluşturuyor. 2016 sonrasında çok sayıda muhalif medya organının kapatılmasıyla bir süreliğine medya sahası kadın ya da LGBTİ+ yöneticilerden “temizlenmiş” oldu. Bu konunun tek istisnasını Kaos GL dergisi oluşturuyor. Yine bugün kadın ya da LGBTİ+ yöneticileri sadece muhalif basında ve Kürt basınında görüyoruz.

Sonuç olarak toplumsal cinsiyet odaklı habercilik sadece gazeteciler değil medya sahipleri/kolektifler de bu konuya önem verdiği sürece işleyebilen bir ilke. Kadın ve LGBTİ+’ların yönetici olamadığı, “erkeklerin erkekleri işe aldığı” bir ortamda kadınların ve LGBTİ+’ların özgün dertlerini konu edinebilecek özneler de bulunmuyor. Haliyle işe alımlarda kadın ve LGBTİ+’lara yönelik pozitif ayrımcılık, haber merkezlerinde cinsiyet eşitliğinin sağlanması, çalışma hakları konusunda eşitliğin kurulması toplumsal cinsiyet odaklı haberciliğin temel ve vazgeçilmez ilklerini oluşturuyor. Eşitliğin ve eşit temsiliyetin sağlanmasının yanı sıra haberlerde, haber kaynaklarında, anlatılan hikayelerde, haberlerin dilinde ve seçilen uzmanlarda da eşit temsiliyet ilkesi özellikle önem taşıyor.

Toplumsal cinsiyet odaklı habercilik ilkesinin bir diğer önemli boyutu ise haber yazımı. Haber yazımında önyargıdan, ayrıştırıcı dilden ve kalıplardan uzak, travmaları gözeten ve hak temelli bakış açısına sahip olmayı esas almak bu ilkenin en görünür özelliği. Dolayısıyla haberin odağında bir kadın hikayesinin olması tek başına bu ilkeyi karşılamaya yetmiyor. Tam bu noktada ilgi çekici örneklerden biri, 2016’daki darbe girişiminin ardından KHK ile kapatılan JİNHA yayın organıydı. Kürt Özgürlük Hareketinin bir parçası olarak sadece kadınların çalıştığı bir yayın organı olan JİNHA, haberlerinde haber kaynağı olarak kesinlikle erkeklere yer vermiyordu. Ayrıca soyadın babadan geçmesi sebebiyle patriyarkayı yeniden ürettiği gerekçesiyle JİNHA haberlerinde kadınlardan yalnızca ilk isimleriyle bahsediyordu. Bu ilgi çekici olduğu kadar düşündürücü de olan bir toplumsal cinsiyet odaklı habercilik anlayışıydı. Bugün habercilik açısından JİNHA’nın bu kadın odaklı habercilik pratiğini JinNews ve Jin TV yürütüyor.

Toplumsal cinsiyet odaklı habercilik Kadınlar Dünyası, Pazartesi, bianet ve JİNHA ile bugünlere gelse de güncel tartışmalar, yıkılan kalıplar ve medyaya yönelik yeni bakış açıları ile tekrar tekrar güncellenmeye devam ediyor.

 

[1] http://bianet.org/bianet/kadin/145572-feminist-kadin-dergilerinin-buyuk-buyuk-buyukannesi

[2] https://www.weforum.org/agenda/2020/03/women-representation-in-media/

[3] https://www.5050foundation.edu.au/assets/reports/documents/gmmp-global-report-en.pdf

[4] https://m.bianet.org/bianet/medya/154466-medyanin-kunyesi-kac-kadin-kac-erkek

 

 

Yayınlanma Tarihi: 23.04.2021

 

Leave a Reply