Merve Diltemiz Mol

Flört şiddeti çoğunlukla, duygusal, romantik ya da cinsel bir birliktelik yaşayan/yaşamış olan partnerlerden birinin diğeri üzerinde güç ve/ya kontrol kazanmak için uyguladığı, zamana yayılan ve genellikle belli bir örüntüyü takip eden, karşı tarafa zarar verici nitelikte psikolojik, duygusal, fiziksel ve/ya cinsel şiddet edimleri olarak tanımlanır. Büyük ölçüde ilk flörtlerin yaşandığı gençlik dönemine atfen kullanılıyor olsa da aslında flört şiddeti yaş, cinsiyet, sosyoekonomik konum gibi değişkenlerle sınırlandırılamayacak kadar yaygındır. Aynı şekilde flört şiddeti geçici ya da sürekli olabilir, partnerlerin cinsel yönelimi ya da cinsiyet kimliğinden ve ilişkinin nasıl tanımlandığından bağımsız olarak karşımıza çıkar.  Literatürde yaygın olarak flört şiddeti kavramı kullanılmakla birlikte “sevgili şiddeti”, “romantik partner şiddeti”, yakın partner şiddeti”, “ilişkisel şiddet”, “ilişki içi şiddet” gibi kavramlar da bu şiddet türünü ifade etmek için kullanılabilir.[1]

Şiddetin fiziksel ve cinsel olmayan görüngüleri, daha incelikli bir niteliğe sahiptir ve şiddeti uygulayan da buna maruz kalan da bu tür edimleri şiddet olarak tanımlamakta zorlanabilir. Sözgelimi partnerlerden biri diğerini sürekli arayarak nerede ve kiminle olduğunu, ne yaptığını sorabilir ve bunu partneriyle yakından ilgilenmesinin doğal bir sonucu olarak kodlayabilir. Aynı şekilde sürekli aramaya maruz kalan kişi de partnerinin sürekli olarak kendisinden haberdar olmaya hakkı olduğunu, kıskançlığın sevgiden kaynaklandığını vb. düşünebilir. Gelgelelim, bir kişinin tüm hareketlerini, kiminle ne yaptığını sürekli takip etmek bir şiddet biçimidir. Bu sebeple tüm partnerlerin davranışları ve bunun karşı tarafta yarattığı sonuçlar üzerine düşünmesi ve kendini gözlemesi gerekir. Flört şiddetinin hangi şekillerde ortaya çıktığı üzerine düşünmek, flört şiddetini ortadan kaldırmaya yönelik adımlardan ilki olabilir.

Flört şiddeti yukarıda da ifade ettiğimiz gibi fiziksel, duygusal, cinsel, ekonomik ve sözlü şekillerde ortaya çıkabilir. Fiziksel şiddeti, karşı tarafın bedensel bütünlüğüne yapılmış her türlü saldırı olarak tanımlamak mümkündür. Buna itmek, tekmelemek, tokatlamak, yumruklamak, zorla alkol ya da uyuşturucu madde tükettirmek dahildir. Kişi fiziksel şiddeti kendi bedeniyle ya da başka bir nesne kullanarak uygulayabilir.

Cinsel şiddet ise en genel haliyle kişiyi belli bir cinsel davranışa zorlamak olarak tanımlanabilir. Kişinin bedensel ve zihinsel bütünlüğünü hedef alan cinsel şiddet eylemleri “hayır”ı cevap olarak kabul etmemekten tecavüze, tacizden karşı tarafı utandırmaya kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Cinsel şiddetin tanımlanmasında ve cinsel şiddetle mücadelede en önemli kavramlardan biri onay/rızadır. Onayın tutarlı, sürekli ve açık olması, cinsel şiddetin azalmasına yardımcı olabilir. Karşı tarafın duygusal ya da fiziksel olarak manipüle edildiği, deyim yerindeyse rıza göstermeye mecbur bırakıldığı durumlar, rızaya değil istismara işaret eder. Örneğin bir kişi kendisiyle cinsel ilişkiye girmek istemeyen partnerini başkalarıyla kıyaslayarak, bunu bir sevgi eksikliği ya da güvensizlik göstergesi gibi kodlayarak, hayır cevabına ve daha da önemlisi onayın açık, tutarlı ve sürekli biçimde yokluğuna karşın ısrarcı olarak, cinsel şiddet eyleminde bulunmuş olur. Bir partnerin cinsel bir birliktelik istemediğini açıkça beyan etmemiş olması, cinsel birliktelik için istekli ya da gönüllü olduğu anlamına gelmez.

Duygusal/psikolojik şiddet ise çoğunlukla karşı tarafın güvenini ve zihinsel bütünlüğünü kırmayı hedefleyen, karşı tarafı manipüle eden, kontrol altına alan ve suçlu hissettiren tüm davranışları kapsar. Duygusal şiddeti tespit etmek, tanımlamak ve buna karşı çıkmak her zaman kolay olmayabilir. Karşıdakine isim takmaktan başkaları önünde küçük düşürmeye, hakaretten özgüvenini zedeleyecek söz ya da davranışlara, kişinin günlük hayatının, örneğin kimle görüştüğünün takip edilmesine ve sorgulanmasına kadar pek çok farklı şekilde ortaya çıkabilir. Partnerinin kıyafetine karışma, bazı söz ya da eylemleri yasaklama, arkadaşlarıyla ya da ailesiyle görüşmesini yasaklama/engel olma, bağırma, tehdit etme, kendisine zarar vermekle tehdit etme, sırlarını başkasına vermekle tehdit etme gibi eylemler de duygusal şiddetin göstergeleri olarak yorumlanır.

Sanal şiddet, baskı ve tahakküm pratiklerinin çevrimiçi ortamlarda ve/veya teknolojik araçlar vasıtasıyla cereyan ettiği durumları ifade etmek için kullanılır. Partneri sürekli aramak, mesaj atmak, çevrimiçi ortamdaki hareketlerini izlemek, fotoğraf ya da konum istemek, sosyal medya hesaplarının şifrelerini istemek ya da ele geçirmek, karşı tarafın rızası dışında cinsel içerikli mesaj ya da imgeler göndermek ya da istemek sanal şiddet örnekleri arasında sayılabilir.

Israrlı takip (stalking) ise, fiziksel ya da sanal ortamda, karşı tarafın özel alanını ihlal edecek şekilde sürekli takip edilmesi, tehdit ve korkutma yoluyla karşı taraf üzerinde sürekli bir baskı kurulması, gittiği yerlerin ya da görüştüğü kişilerin takip edilmesi, sürekli aranması ya da mesaj atılması, okul, ev ya da başka mekanlarda kişinin takip edilmesi ve/veya buralarda beklenmesi gibi tanımlanabilir.

Özellikle genç kadınlar sağladığı prestij hissi sebebiyle yaşadıkları duygusal, romantik ya da cinsel birlikteliklerini sonlandırmak istemeyebilir, alternatif bir ilişki şekli tahayyül edemeyebilir, partnerine âşık olduğunu ve bu tür şiddet eylemlerine katlanarak aslında onun için fedakârlık yaptığını düşünebilir, akranlarının zorbalığından kurtulmak için bir ilişkiyi sürdürüyor olabilir veya şiddet gördüğünün farkında olmayabilir. Bu sebeple, başkalarının kendileri ya da partnerleri hakkında kötü şeyler düşünmelerinden çekinerek veya şiddetin suçlusunun kendileri olduğu düşüncesine kapılarak bu tür şiddet edimlerini başkalarıyla paylaşma konusunda tereddüt yaşayabilirler.

Şiddet eylemleri kıskançlık, ilgi, düşkünlük, samimiyet gibi kisveler altında uygulanabilir. İlişki içinde olanın ilişki içinde kalması gerektiği, erkeklerin ya da kadınların doğaları sebebiyle belli şekillerde davrandıkları ve bu sebeple bazı davranışların şiddet olarak kodlanmaması gerektiği, şikâyet edilmeyen şiddet eylemlerinin kabul edildiği veya bunlara rıza gösterildiği yönündeki inanç ve bunlara benzer pek çok başka yanlış düşünce ve tutum, flört şiddeti eylemlerinin sürmesine yol açmaktadır.

Kişilerin kendi ihtiyaçlarının ve düşüncelerinin bilincinde olduğu ve bunları ifade ettiği, partneriyle eşit olduğu, başkalarının düşünce ya da zorlamaları ile hareket etmediği, bireysel alanını, arkadaşlarını, hislerini ve isteklerini koruyabildiği, baskı ve zorlama ile karşılaşmadan hayır diyebildiği ilişkiler daha güvenli ilişkilerdir.

 

Kaynakça

Toplum Gönüllüleri (2020). Flört Şiddeti. https://www.tog.org.tr/wp-content/uploads/2018/12/TOG_GKF_FlortSiddeti.pdf (Erişim tarihi: 10.12.2020).

Özyeğin Üniversitesi web sayfası (2020). Flört Şiddeti. https://www.ozyegin.edu.tr/tr/psikolojik-gelisim-birimi/bilgilendirici-yazilar/flort-siddeti (Erişim tarihi: 10.12.2020).

Öztürk, N. (2017). Gençler Arası İlişkilerde Flört Şiddeti. https://cinselsiddetlemucadele.org/wp-content/uploads/2017/07/flort-brosur-internet.pdf (Erişim tarihi: 12.12.2020).

Mor Çatı web sayfası (2020). Flört Şiddeti. https://morcati.org.tr/flort-siddeti/ (Erişim tarihi: 12.12.2020).

 

[1] Bkz. https://cinselsiddetlemucadele.org/yayinlar/kavramlar-sozlugu-kitapcik/ (Erişim Tarihi: 22.12.2020)

 

 

Yayınlanma Tarihi: 12.07.2021

 

Leave a Reply