Merve Kurt

Cinsiyetlendirilmiş zaman (gendered time), zamanın evrensel ve tek boyutlu bir gerçeklik olmaktan ziyade, toplumsal olarak inşa edilen, cinsiyet ilişkileriyle şekillenen ve bu ilişkilerden derinlemesine etkilenen çok katmanlı bir kavramdır (Odih, 1999). Feminist kuramcılar, zamanın cinsiyetli hâle gelmesinin hem tarihsel arka planla hem de toplumsal normlarla iç içe geçmiş dinamiklerine dikkat çeker (Adam, 1990; Hochschild & Machung, 2012; Kristeva, Jardine & Blake, 1981). Modern toplumların doğrusal zaman anlayışı, büyük ölçüde Hristiyanlık inancındaki “başlangıçtan sona doğru ilerleyen zaman” fikrine ve sanayi kapitalizminin getirdiği rasyonel saat disiplinine dayanır (Thompson, 1967; Adam, 1990). Bu doğrusal zaman kavrayışı, üretim süreçlerini daha verimli hale getirmek için tasarlanmış olsa da toplumsal yaşamın farklı alanlarında cinsiyet eşitsizliklerini yeniden üretmiştir. Zamana ilişkin düzenlemeler ve değer atfetme süreçleri, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinden beslenerek bu eşitsizlikleri yeniden üretmiş; kadınlar ve erkekler için var olan rollerin ve beklentilerin pekiştirilmesine, hatta bu rollere yeni anlamlar ve boyutlar kazandırılmasına yol açmıştır. Bu süreç, gündelik yaşam pratiklerinde zamanın toplumsal olarak cinsiyetlendirilmesini daha da derinleştirerek kurumsallaşmasına zemin hazırlamıştır. Feminist çalışmalar, tam da bu doğrusal zaman kurgusunun “kesintisiz iş akışı” veya “kariyer ilerlemesi” gibi pratikleri erkeklere daha uygun kılarken, kadınları kesintili, döngüsel ve bakım odaklı bir zamansallığın içinde konumlandırdığına işaret eder (Hochschild & Machung, 2012).

Bu tarihsel ve toplumsal çerçeveyi anlamlandırmak için Antik Yunan mitolojisindeki Chronos ve Kairos figürlerine başvurulabilir. Antik Yunan’da zamanın iki farklı tanrısı vardı: Chronos, ardışık ve doğrusal zamanın tanrısı; Kairos, döngüsel zamanın tanrısı. Kairos’un döngüsel zaman anlayışı, doğurganlık, yaşamın ritmi ve mevsimlerin değişimi ile ilişkilidir ve bu yönüyle feminenlik ile bağdaştırılmıştır. Chronos, ölçülebilir, doğrusal ve sürekli ilerleyen zamanı simgelerken, Kairos belirli bir “an”ın fırsat ve yaratıcılık potansiyeline işaret eder (Wahidin & Moss, 2004). Buna göre, Chronos, niceliksel bir akışı, düzenlemeye elverişli bir şemayı yansıtır; modern mesai kavramı, bürokratik takvimler, planlama süreçleri ve sanayi toplumlarının disiplin anlayışı büyük ölçüde Chronos merkezli kurgulanır. Kairos ise, anlık bir müdahalenin veya beklenmedik bir kırılma ve dönüşümün “en doğru zamanını” ifade eder. Bir bakıma, Kairos tek başına “döngüsellik” ile sınırlı değildir; keşif, yaratıcılık ve dinamik değişim imkânlarını da barındırır.

Ancak Kairos’a dair bu açılım, toplumsal cinsiyet ilişkileri söz konusu olduğunda ek sorular doğurur: Bu “fırsat ve müdahale anı” kimin için erişilebilirdir ve bu erişimi mümkün kılan ya da engelleyen toplumsal mekanizmalar nelerdir? Feminist kuramlar, “yaratıcılık” ve “yenilik” denildiğinde bile belirli toplumsal grupların -çoğunlukla erkeklerin- daha avantajlı konumda olduklarını vurgular (Knights & Odih, 1995). Toplumsal cinsiyet, sınıf, etnisite ve diğer kesişimsel faktörler, Kairos’a erişim üzerinde belirleyici rol oynar. Örneğin, ev içi bakım sorumlulukları veya statü farklılıkları, kadınların “doğru anda doğru yerde” olmasını engelleyebilir; böylece “fırsat penceresi” (window of opportunity) sistematik biçimde erkeklerin veya ayrıcalıklı kesimlerin kullanımına açık hâle gelir. Diğer bir deyişle, Kairos’un kendisi dahi toplumsal olarak eşitsiz dağıtılmış bir kaynaktır ve bu eşitsizlik, Chronos çerçevesindeki zamansal kurgulardan daha az etkili değildir. Tam da bu yüzden, cinsiyetlendirilmiş zaman, hem modern toplumların “ilerleme” ve “verimlilik” mitlerini hem de anlık yaratıcılık ya da atılımın kime, nasıl ve ne kadar açık olduğunu araştırmayı gerektirir. Bu kapsamda, zamanın salt “objektif” bir kategori olmayıp, iktidar ilişkileri tarafından sürekli olarak inşa ve tahsis edilen bir kaynak olduğuna dikkat çekmek hem Chronos hem de Kairos temsillerinin cinsiyet eşitsizliğini meşrulaştırma ya da dönüştürme potansiyelini anlamak açısında önemlidir.

Bu noktada, feminist yazında sıkça değinilen içkinlik–aşkınlık (immanence–transcendence) ikiliği, konunun başka bir boyutunu açığa çıkarır. Simone de Beauvoir (1949), kadınların toplumsal olarak doğaya, bedenin ritmine, üreme ve bakım süreçlerine -yani döngüsellik ve tekrar fikrine- hapsedildiğine dikkat çekerken, erkeklerin “tarih yapma” ve “ilerleme” pratiklerini aşkınlık (transcendence) alanında gerçekleştirebildiklerini öne sürer. Zamanın cinsiyetli hâle gelmesi de tam bu içkinlik–aşkınlık ayrımında somutlaşır; döngüsel olarak görülen “kadın zamanları” (örneğin hamilelik, doğum, ev içi üretim) kültürel ve ekonomik açıdan daha az değerli sayılırken, erkeklerin tarihsel ilerleme ve kesintisiz kariyer kurgusu “asıl” ya da “evrensel” zaman normu olarak kabul edilir (Kristeva, Jardine & Blake, 1981).

Julia Kristeva ve ark. (1981) “Kadınların Zamanı” başlıklı çalışmalarında, kadınların deneyimlediği zamanın sabırlı bir varoluş ve türün yeniden üretimiyle özdeşleştirildiğini, erkeklerinse bilimsel, teknolojik ve coğrafi keşiflerde ilerlemeci bir rol üstlendiğini vurgular. Burada doğrusal zamanın (Chronos) üstünlüğü, “tarihsel gelişim” söyleminin neredeyse sorgulanamaz hâle geldiğini; döngüsel, bedene ve tekrar fikrine bağlı zamanın (Kairos’a atfedilen bazı nitelikler de dâhil olmak üzere) büyük ölçüde ikincil görüldüğünü yansıtır. Dolayısıyla, “yaratıcı müdahale” olarak tanımlanan Kairos, kuramsal olarak potansiyel bir değişim anını imleyebilse bile, pratikte kimin yaratıcılığının geçerli sayılacağı sorusunu gündeme getirir ve bu sorunun yanıtı da toplumsal cinsiyet, sınıf ve etnisite gibi kimlik katmanlarına göre farklılaşır.

Cinsiyetlendirilmiş zaman, bu tarihsel ve kuramsal çerçeveyi toplumsal yapılarla ilişkilendirdiğinde, özellikle iş gücü piyasası, ev içi emek bölüşümü ve politik katılım alanlarında görünen sonuçlar ortaya koyar. Kadınların ev ve bakım sorumluluklarının yoğunluğu, onların ücretli emek piyasasındaki varlığını kesintili ve ikincil kılar; erkeklerse doğrusal zaman idealiyle uyumlu tam zamanlı ve düzenli mesailerde daha rahat konumlanır (Adam, 1990; Jacobs & Gerson, 2004). Buna ek olarak, karar alma süreçlerine ve anlık fırsat alanlarına (Kairos) katılım, genellikle “doğru zamanda, doğru yerde olmayı” gerektirir; fakat kadınların gündelik yaşamdaki “zamansal çoklu görev”leri (temporal multitasking), bu fırsatlara erişimi çoğu zaman kısıtlar (Bittman et al., 2004). Kadınlar, aynı anda ev içi iş, çocuk bakımı ve ücretli iş gibi çeşitli görevleri yerine getirmek zorunda bırakıldıkları için, zamanlarını kesintili bir şekilde deneyimlerler. Bu kesintili zaman algısı, kadınların yaratıcı düşünme, stratejik planlama veya Kairos’un sunduğu anlık fırsatları değerlendirme kapasitesini sınırlayabilir. Bu bağlamda, Kairos’un potansiyelinin Chronos tarafından şekillenen toplumsal düzenin gölgesinde kalması, yalnızca zamanın cinsiyetlendirilmiş yapısını değil, aynı zamanda kesişimsel eşitsizliklerin bu yapıyı nasıl daha da derinleştirdiğini gösterir. Zamanın düzenlenişi, yalnızca cinsiyet temelinde değil, aynı zamanda etnik köken, sınıf ve göçmenlik statüsü gibi birçok farklı kesişim noktasında ayrımcılık üretir. Bu çok boyutlu yapı, cinsiyetlendirilmiş zamanın kesişimsel perspektifle ele alınmasını zorunlu kılar.

Kesişimsellik, cinsiyetlendirilmiş zamanın çok boyutlu yapısını daha derinlemesine anlamak için geniş bir çerçeve sunar. Örneğin Siyah veya mülteci kadınlar hem cinsiyet hem de etnik köken temelli ayrımcılıklar nedeniyle ağırlıklı olarak hane içi ya da hizmet sektöründe düşük değerli işlere yönlendirilir ve “boş zaman” (leisure time) gibi fırsatlara erişimde büyük engellerle karşılaşırlar (Showunmi, 2021). Kariyer basamaklarındaki yavaşlama ve mesleki ayrımcılık bu durumu derinleştirir; özellikle Siyah kadınların düşük ücretli işlerde yoğunlaşması ve terfi süreçlerinde daha fazla engel yaşamaları “duraklamış zaman” hissine yol açar (Showunmi, 2021). Bu hissiyat, sistemik ırkçılık ve cinsiyet ayrımcılığının yapısal boyutlarıyla birleştiğinde, dezavantajlı grupların ilerlemesini daha da güçleştirir (Adam, 2002).

Özetle, cinsiyetlendirilmiş zaman, toplumsal yapılar ve güç ilişkileri tarafından sürekli olarak inşa edilir. İşgücü, hane içi sorumluluklar ve kişisel alanlardaki farklılıklar, cinsiyetlendirilmiş zamanın belirgin görünümleri olmakla birlikte; zamanın toplumsal inşası, eğitim ve sağlığa erişim ile siyasî ve kültürel katılım gibi pek çok başka alanı da derinden etkiler. Dolayısıyla, cinsiyetlendirilmiş zamanı analiz etmek, yalnızca zaman deneyimlerini değil, toplumsal inşa süreçlerindeki yapısal eşitsizlikleri anlamak ve dönüştürmek açısından da kritik bir araç sunar.

 

Kaynakça

Adam, B. (1990). Time and social theory. Temple University Press.

Adam, B. (2002). The gendered time politics of globalization: Of shadowlands and elusive justice. Feminist Review, 70(1), 3–29.

Bittman, M., England, P., Sayer, L., Folbre, N., & Matheson, G. (2004). When does gender trump money? Bargaining and time in household work. American Sociological Review, 69(2), 236–247.

de Beauvoir, S. (1949). The second sex. Vintage Books.

Hochschild, A. R., & Machung, A. (2012). The second shift: Working families and the revolution at home. Penguin.

Jacobs, J. A., & Gerson, K. (2004). The time divide: Work, family, and gender inequality. Harvard University Press.

Knights, D., & Odih, P. (1995). “It’s about time!”: The significance of gendered time for financial services consumption. Time & Society, 4(2), 205–231.

Kristeva, J., Jardine, A., & Blake, H. (1981). Women’s time. Signs, 7(1), 13–35.

Odih, P. (1999). Gendered time in the age of deconstruction. Time & Society, 8(1), 9–38. https://doi.org/10.1177/0961463X99008001002

Showunmi, V. (2021). A journey of difference: The voices of women leaders. Frontiers in Education, 6, Article 548870. https://doi.org/10.3389/feduc.2021.548870

Thompson, E. P. (1967). Time, work-discipline, and industrial capitalism. Past & Present, 38, 56–97. https://doi.org/10.1093/past/38.1.56

Wahidin, A., & Moss, D. (2004). Women doing and making time: Reclaiming time. International Journal of Sociology and Social Policy, 24(6), 76–111. https://doi.org/10.1108/01443330410790731

 

Yayınlanma Tarihi: 03.02.2025

Leave a Reply