Yalnız Yürümeyeceksin Temmuz 2018’de çoğunlukla tesettürün çeşitli biçimlerini kapsayan İslamî giyim ve yaşam kodları baskısı altında yaşayan özneler tarafından kuruldu. Yalnız Yürümeyeceksin yalnızca cis-hetero kadınları odağına alan bir oluşum değildir. https://yalnizyurumeyeceksin.com/ internet sitesinde LGBTİ+’ların ve zorla cuma namazına gitmeye ve oruç tutmaya zorlanan, tarikat yurtlarına yollanan cis-hetero erkeklerin yaşadıkları din ve kültür eksenli baskıları içeren mektuplar da vardır. Yalnız Yürümeyeceksin bu süreçte kesişimsel bir bakış açısıyla farklı baskı biçimlerine uğrayan insanların sesi olmaya çalışmıştır. Başörtüsünü takmak isteyip bu nedenle baskı yaşayan kadınların da (veya kadınlık atanmış kişilerin) mektuplarını yayınlamış ve boşanmak isteyip çevresinin ve kültürünün baskısı ile bunu sürekli ertelemek zorunda kalan kadınlardan da mektup almıştır.
Başta sadece bir mektup yayınlama sitesi olarak düşünülen Yalnız Yürümeyeceksin, bu baskılara uğrayan öznelerden, beklenenden daha fazla mektup almaya başladı. Bunun yanında aile-tarikat-toplum üçgeninde yaşamakta zorlanan çocuklar ve genç yetişkinler, yaşadıkları şiddeti anlatıyorlar ve sosyal medya hesapları üzerinden Yalnız Yürümeyeceksin’den destek talebinde bulunuyorlardı. Bir süre sonra bu hareket mektup yayınlama sitesinden çıkarak bir dayanışma ağına dönüştü.
Yalnız Yürümeyeceksin özneleri bazı özgül baskılar ve sorunlar etrafında bir araya geldiler. Ekonomik bağımsızlıklarını henüz kazanmadıkları için özellikle çocuk ve genç yetişkin insanlar bu baskılara daha çok muhatap olmaktalar. Çocuklar ve gençler kendi kimliklerinin özgül sonuçları gereği, hem ebeveynlerinin hem mahallenin hem de tarikatların hedefi halindeler. Baskıya, manipülasyona, şiddetin her biçimine ve özellikle ekonomik şiddete açıklar. Üstelik ebeveyn şiddeti konusunda devletin ne bir politikası var, ne de durum fiziksel işkenceye varıncaya kadar önleyici herhangi bir uygulaması mevcut. Çocuklar ve gençler “kutsal” ailenin anlatılmayan şiddet hikayesine “emanet” edilmiş vaziyetteler. Yalnız Yürümeyeceksin çocuklarına ve genç yetişkinlerine yönelik bu baskıları ve şiddeti söyle sıralayabiliriz: Ailenin, çocuğun ve gencin sosyal yaşamını tamamen kontrolü altına alması, çocuğu ve genci sosyal izolasyona maruz bırakması, gencin telefonlarını ve bilgisayarını sürekli kontrol altında tutarak dijital şiddet uygulaması, genci alıkoyarak evden dışarı çıkmasını çok katı kurallara tâbi tutması veya tamamen yasaklaması, eğitim haklarının kısıtlanması veya engellenmesi, gencin fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddete maruz kalması, gencin zorla dini yurtlara ve kurslara yollanması gibi şiddet biçimleri. Bütün bu şiddet döngülerine, muhafazakar ailelerinden farklı bir yaşam yolu çizmek isteyen bütün genç ve çocukların maruz kaldığını biliyoruz. Ancak özellikle kadınların ve LGBTİ+’ların hayatları namus, bekaret, ahlak ve dini kurallar adı altında baskılanmaya çalışılıyor. Yani muhafazakarlığın heteroseksizm ve ataerkillik ile en şiddetli kesişimini, bu gençlerin yaşamında görüyoruz.
Bu şiddet biçimlerinin, gençlerin yaşamını en fazla etkileyen noktalarından biri eğitim hakkının kısıtlanması veya engellenmesi etrafında gerçekleşen zorlayıcı pratiklerdir. Bu çocuklar ve gençler zorla imam hatip okullarına yollanmakta, zorla yatılı veya yatılı olmayan dini kurslara gönderilmekteler. Ebeveynler çeşitli dini ve geleneksel katı ataerkil normlara dayanarak, gencin üniversitede okumasının önüne geçmeye çalışmakta veya kendilerinin arzu ettikleri ilahiyat gibi bölümlerde eğitim almaya zorlamaktalar. Hele ki bu genç insan kadınlık atanmış bir bedene sahipse “kadın meslekleri”ni edinebilecekleri bölümlere girmek baskısı üzerlerinden hiç eksik olmuyor.
Yalnız Yürümeyeceksin’i kuran ve onunla yolu kesişen genç insanların deneyimlerine göre, ebeveynleri, yaşadıkları mahalleler ve zorla gönderdikleri tarikatlar için toplumsal cinsiyet rollerinin katı şekilde tatbik edilmesi çok önemli. Buna göre kadınlar “kadın gibi”, erkekler “erkek gibi” davranmak zorundalar. Özellikle kadınlık atanmış kişiler için pek çok farklı dini pratik ve geleneksel yol çoğu zaman zorbalıkla uygulatılmaya çalışılmakta. Başörtüsü ile ilgili yazan çoğu kadının mektubunda, başörtüsünü takmaktan başka çareleri olmadığını düşündüklerine yönelik ifadeler görüyoruz. Başörtüsü ve başörtüsü ile birlikte gelen iffet, bekaret ve namus anlatısı kadınlık atanan kişilere çizilen bir kader olarak karşımıza çıkıyor. Kadınların eve giriş çıkış saatleri, erkeklerle ilişkileri, telefonları, internet kullanımları, kimlerle görüştükleri, hangi kitapları okudukları, hangi eğitimleri alacağı başörtüsü ve dini kurallar çerçevesinde önceden belirlenmiş halde.
Başörtüsünü çıkarmak isteyen kadınlara (ve kadınlık atanmış kişilere) yönelik aileleri tarafından, dini kaygılarla veya “el alem ne der” gibi endişelerle gösterilen şiddet, Yalnız Yürümeyeceksin’in temel hareket noktası. Dolayısıyla başörtüsü özgürlüğü -başörtüsünü kullanma veya kullanmama anlamında- Yalnız Yürümeyeceksin’in temel meselesidir. Başörtüsü Türkiye’de farklı kesimlerin farklı anlamlar yüklediği bir giyim tercihidir. Bazıları için kutsal ve ayetin gereği iken, Yalnız Yürümeyeceksin ile iletişimde olan çoğu kadın ve kadınlık atanan trans insanlar için baskının sembolüdür. Yalnız Yürümeyeceksin ilk kurulduğu dönemlerde “Başörtüsü neden merkezde?” “Yalnız Yürümeyeceksin başörtüsü/İslam karşıtı bir oluşum mu?” gibi sorularla karşılaşmıştır. Başörtüsü Yalnız Yürümeyeceksin’in merkezindedir, çünkü Türkiye’de aile-akrabalık-tarikat-toplum baskısı altında başörtüsü takan insanlar vardır ve AKP iktidarı bu üçgeni besleyen politikalar üretmektedir. Ayrıca Yalnız Yürümeyeceksin kadınlarının mektupları incelendiğinde, çocukluk ve gençlik dönemlerinde başörtüsü takmaları için çoğu zaman rızalarının inşa edildiğini de görmekteyiz. Bu süreçte rızayı inşa eden ailenin, genç başörtüsünü açmak istediğinde ise gencin rızasını görmezden geldiğini görmekteyiz. Yalnız Yürümeyeceksin’in söylemi “özgürlük” üzerinedir. Başörtüsünü kullanmak kadar başörtüsünü çıkarmak veya tesettürü farklı şekilde yorumlamak da bir hak ve özgürlüktür.
Yalnız Yürümeyeceksin’in avukat, psiko-sosyal destek ve burs desteğinin olduğu bir dayanışma grubu vardır. Bu dayanışma grubunda 2018’den bu yana binlerce kişiye yönlendirme ve destek sağlanmıştır. yalnizyurumeyeceksin.com’da, kulakların da aslında üşüdüğünden, rüzgarın nasıl da saçları savurabildiğinden veya bazen yürürken ayağa dolanan bir feracenin olmayışının farklı bir his olduğundan bahseden mektuplar paylaşılmaya devam edilmektedir. Siz de isterseniz bize mektup@yalnizyurumeyeceksin.com’dan ulaşabilirsiniz.
Yayınlanma Tarihi: 23.09.2022