Sevgi Uçan Çubukçu

Feminist tarihçi J. Scott’un “Açığa çıkarılacak sırlar, çözülecek gizemler, ortaya dökülecek anlamlar vardı.”[1] dediği gibi, kadınların saklı kalan tarihlerini, deneyimlerini aramak, görebilmek, gösterebilmek ve anlamak ihtiyacı çok uzun zamanlardır vardı. Kadınların kendi tarihlerini arama serüveninin Türkiye coğrafyasındaki en önemli örneklerinden birini de Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı (KEK) oluşturuyor. Kadınların bireysel ya da kolektif seslerini duyabilmemize, gizli kalmış anıları, gelenekleri, kültürleri öğrenebilmemize, yaşamın ve dünyanın üretimine dair kadınların katkı, bilgi ve deneyimlerini görebilmemize imkan veren bir kurum olarak Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, Türkiye’nin ilk, tek ve özerk bir kadın kütüphanesi ve arşividir.

“Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi, kadınların, özenle korunmazsa yok olmaya ya da görünmezliğe mahkum olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan ortak belleklerini, yani tarihlerini koruma amacı güdüyor. Kadınların ortak belleği ya da tarih kavramı tarihte hep, yükseliş halinde olan bir kadın hareketiyle birlikte önem kazanmış, küllerinden dirilen zümrüt-ü anka (phoenix) kuşu misali, hareketin yükselişine koşut olarak dirilmiş ve kadınlar kazanımlarını koruyamamışlarsa yeniden unutulmuştur. Bu makus talihi kırmanın bir yolu, tarihimize kararlı bir biçimde sahip çıkmamız, onun izlerini, belgelerini, eserlerini bilinçle korumamızdan geçer. Bu birikimin sağlayacağı bilgi, kadınların haklarına kavuşmalarını sağlayacak olan savaşımın en önemli araçlarından biridir.” [2]

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin restore ettiği Fener’de bulunan Bizans Döneminden kalan tarihi binada faaliyetlerini sürdüren Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, 8 Mart 1990 yılında kuruldu. Dönemin İstanbul Belediye Başkanı olan Nurettin Sözen’in destekleriyle Kütüphaneye tahsis edilen bu bina, 31 yıldır kadın tarihi açısından önemli bir hafıza mekanı niteliği kazandı.[3] Bugüne kadar kadınlara ait belgeleri araştırmacılara kullanımına sunmak, günümüz belgelerini de gelecek kuşaklar için toplamak ve korumak hizmeti ile kadınların özgürleşmesine katkı sağlamaya devam etmekte.[4]

1980’li yıllarda yükselen feminist hareket kamusal alanda çok önemli bir varlık göstererek 90’lı yıllarda kendi kurumlarını yaratmaya başlamıştı; dernek, vakıf, şirket vb. her türlü oluşumla, alternatif model inşa edilmesiyle kamu politikalarını ve sivil toplumu etkileyecek yaklaşımlar ortaya çıkarılmış oldu. Feminist bilincin etkili olduğu bu yapılar, bağımsız kadın örgütlenmesi formunun yanı sıra, üniversite, sendika, meslek örgütleri gibi karma yapılar içinde özerk birimler ya da merkezler olarak da ortaya çıkacaktı. Sonraki yıllarda, büyükşehirlerin dışında da yaygınlaşan ve çeşitlenen bu yapılar, günümüze kadar, eril zihniyete ve ataerkil yapılara müdahale eden pek çok kazanım ortaya koydu.

Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi de, 90’lı yıllarda kurumsallaşma özelliğini gösteren Türkiye’de feminist hareketin en önemli kuruluşlardan biridir. Feminist hareketin öncülerinden olan Şirin Tekeli’nin de aralarında bulunduğu, Jale Baysal, Füsun Akatlı, Füsun Yaraş ve Aslı Davaz’dan oluşan bir kadın grubunun girişimleriyle ve 200 kadının parasal katkılarıyla kuruldu. Kadın temalı bilimsel çalışmaların daha kolay yapılabilmesi, kadınların tarihine doğru verilerle ulaşılabilmesi ve kadınların her türlü birikiminin derlenebilmesi için kadın merkezli arşiv ve kütüphane fikri geliştirildi. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin üretildiği ve içselleştirildiği en önemli alanlardan ‘kadınlara dair olan’ın dışlandığı, yok sayıldığı bilinciyle oluşturulan bu girişimin amacı, Kütüphanenin kurucularının ifadesiyle “Kadınların geçmişini iyi tanımak, bu geçmişi bugünün araştırmacılarına derli toplu bir şekilde sunmak ve bugünün yazılı belgelerini gelecek nesiller için saklamak” [5] olarak belirlendi.

Böylelikle, her türlü arşiv ve malzemeyi toparlayarak, kadınların tarihsel görünmezliğini ortadan kaldırmayı amaçlayan KEK, belge ve kaynak tanımlarına da kütüphanecilik ve arşivcilik geleneklerinden farklı bir yaklaşım getirmiş oldu: Gündelik yaşamın her alanına ait kaynak, eşya, günce, yazı, takı, kadınların kişisel arşivleri, mektup, aile evrakları vb. kadınların en çok üretimde bulunageldiği ve görünür oldukları özel alana dair bilgi ve kayıtlar bir “belge” ve “kaynak” olarak tanımlandı. Bunun yanı sıra, kamusal alanda var olan ama cinsiyetçi duvarlara çarpan, kadın örgütlerine ve kadınlarla ilgili her türlü kampanya ve etkinliklere ait kayıt, afiş, arşiv, özgeçmiş, biyografi, video, slayt, film vb. belgeler; sözlü, yazılı, görsel vb. üç boyutlu malzemeler de “belge” tanımı içine alındı. Bu yaklaşımla, alışılagelen kütüphanecilik ve arşivcilik geleneğine ve kurumsallaşmasına radikal bir müdahale yapılarak eril yöntem, içerik ve anlayışın açığa çıkarılmasıyla, sadece kadın/toplumsal cinsiyet konularında değil, geleneksel kütüphanecilik anlayışında da dönüştürücü bir etki yaratılmış oldu.

KEK, varoluşsal nitelikli bu faaliyetlerinin yanı sıra, 31 yıldır topladığı bu malzemeleri değerlendirerek kamunun kullanımına açık tutmaya devam ediyor. Feminist bir bilinç ve motivasyonla gerçekleştirilen bu faaliyetler, kadın belgelerini görünmezlikten kurtararak, gelecek kuşaklar için “bellek” oluşturdu. Bu bellekte pek çok koleksiyon bulunuyor: Kitap Bölümü’nde kadın araştırmaları, kadın romancılar ve öykücülerin eserleri, Türkiye ve dünyada kadın hareketi ile ilgili kitaplar, Osmanlıca dilinde kadın konulu ya da kadınların yazdıkları[6] kitapları kapsayan 15 bine yakın kitap bulunuyor; Süreli Yayınlar Bölümü’nde 300’den fazla yeni harfli, 50’ye yakın Osmanlı Türkçesi’nin kullanıldığı kadın dergileri bulunuyor; Gri Yayınlar Bölümü’nde 200’den fazla efemera belgesi, 600’e yakın tez, 7000’den fazla makale, 110 binden fazla gazete kupürü, 120’den fazla klasör kadın sanatçılarına ait belge, 15000’e yakın kadın STK’larına ait belge yer alıyor; Özel Arşiv Koleksiyonu’nda 60’tan fazla özel arşiv yer alıyor; 300’e yakın nadir eserin de bulunduğu Kütüphane’nin Görsel Koleksiyonlar Bölümü’nde fotoğraf, afiş, video, kartpostal vb. kadın konulu faaliyet kayıt ve malzemeleri bulunuyor.

Kuruluşundan bugüne sergi, panel, konferans, sempozyum, atölye çalışması, konser vb. çok çeşitli alanlarda sayısız etkinlikler yapan KEK, kadına dair olan bilginin toplanmasının yanı sıra, bu bilginin kullanılmasında da teşvik edici faaliyetlere ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Böylelikle arşiv ve koleksiyonlarında var olan malzemenin görünür olması ve araştırmacıların bunlardan haberdar olması için de yayınlar üretiliyor, tanıtım yapılıyor. Bu sayede arşivlerin toplumsal cinsiyet bakışıyla incelenmesine, tartışılmasına, tarih yazımında arşivlerin rolü ve kadınların konumunu ortaya çıkartan bakış açısının geliştirilmesine katkı veriliyor.[7]

Sonuç olarak, KEK’in inşa edilmesindeki feminist bilincin etkisini, sürekliliğinin sağlanmasında da asıl garanti olarak, kadın hareketi ve KEK arasındaki ontolojik ilişkiyi vurgulayan, Şirin Tekeli’ye kulak verelim: “…kütüphanemiz, eğer Türkiye’de kadınların hakları ve uğradıkları haksızlıklar konusundaki bilinçleriyle kaderlerini değiştirme kararlılığını yansıtan kadın hareketi yükseliş halinde olmasaydı, kurulamazdı. Oysa hepimizin çıplak gözle gözlemlediği gibi, son birkaç yıldır, bu hareket yükseliş halindedir. Bu yüzden ilk vurgulamak istediğim nokta budur: Bu kütüphane, kadın hareketinin içinden doğmuştur; o hareketten sağladığı maddi ve manevi desteklerle canlanmıştır ve gelişerek, zenginleşerek yaşayacaksa, bu hareketle olan yakın bağları sayesinde olacaktır. Hareket kütüphaneyi besleyecek; kütüphane harekete bilgi sağlayacaktır.” [8]

 

 

[1]  Scott, J. W. (2013). Feminist Tarihin Peşinde (Ö. Tümer, Çev.). İstanbul: BGST Yayınları, s. 21.

[2] Tekeli, Ş. (2017). Kadın Eserleri Kütüphanesi Açılış Konuşması. Feminizmi Düşünmek. İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları, s. 283.

[3] Davaz, A. (2021). Kadın Tarihinin Hafıza Mekanı (Söyleşi: A. Abayhan). İstanbul’a ve İstanbulluya Dair Yaşam Kültürü Dergisi, İBB No:005, s. 114-117.

[4] Cora, İ. H. (2020). Aslı Davaz ile Söyleşi. Toplumsal Tarih, 315, s. 66.

[5] Davaz Mardin, A. (2002). Görünmezlikten Görünürlüğe: Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı. A. Bora ve A. Günal (Der.), 90’larda Türkiye’de Feminizm içinde. İstanbul: İletişim Yayınları, s.187.

[6] Örneğin, Fatma Aliye Hanım, Nezihe Muhittin gibi yazarların kitaplarının bulunduğu bir koleksiyon.

[7] Örneğin KEK’in 30. Yıl kutlama teması olarak seçtiği “Türkiye’de Arşivciliğin Bugünü ve Yarını, Kadınların Arşivlerdeki Yeri” başlıklı sempozyum, Beykoz Üniversitesi ile Nisan 2021’de gerçekleştirildi. Bkz. kadineserlerisemozyum.beykoz.edu.tr

[8] Tekeli, Ş. (2017). Kadın Eserleri Kütüphanesi Açılış Konuşması. Feminizmi Düşünmek. İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları, s. 284.

 

 

Yayınlanma Tarihi: 24.09.2021

 

Leave a Reply