E. İrem Akı

İkili cinsiyet rejimi, cinsiyeti sadece kadın ve erkek olarak kabul eden ve bunun doğal olarak böyle olduğunu, her insanın kadın veya erkek olduğunu iddia eden rejimdir. İkili cinsiyet rejimine göre kadın ve erkek biyolojik olarak birbirinden kesin olarak ayrılmış cinsiyetlerdir. Günümüz patriyarkası da ikili cinsiyet rejimi üzerine inşa edilmiştir. Yani ikili cinsiyet rejimi sadece kadın ve erkeğin olduğu değil, aynı zamanda kadının erkeğe tabi olduğu, ikinci sınıf olarak görüldüğü rejimdir.

İkili cinsiyet rejiminde, iki cinsiyetten beklenen kimi roller vardır. Buna göre erkekler eril biçimde davranmalıdır, kadınlar da dişil biçimde. Kadınsı ve erkeksi özellikler, birbirlerinin zıddı özellikler olarak tanımlanır. Bu nedenle kadın erkek ikiliği aslında diğer ikilikleri de beraberinde getirmektedir: Saldırgan/kırılgan, akıllı/duygusal, iddialı/itaatkâr gibi. Bu ikilik çerçevesinde, kadınlar eril biçimde, erkekler de dişil biçimde davranamaz; aksi halde toplumdan dışlanabileceklerdir, hatta kendilerine çeşitli hukuki yaptırımlar uygulanabilecektir. Zira insanlığın ezeli ve ebedi olarak ikili cinsiyet rejimine dayandığı anlatısı yaratılmakta ve hukuk, tıp, eğitim, edebiyat, sanat vb. aracılığıyla ikili cinsiyet rejimi sürdürülmektedir. Tüm toplumsal pratikler, kültürel anlatılar ve inanışlar, bilimsel açıklamalar/söylemler kadın ya da erkek olunması gerektiği, bunlar dışında bir insan varoluşunun mümkün olmadığı anlatısının sürdürülmesine hizmet etmektedir.

İkili cinsiyet rejimi anlatısına karşılık, Thomas Laqueur ve Londa Schiebinger gibi tarihçilerin çalışmalarında gösterdiği gibi, Antik Yunanlılardan 18. yüzyılın sonuna kadar tek cinsiyet modeli hâkim olmuştur. Buna göre aslında tek bir cinsiyet yani erkek vardı; kadın onun aşağı bir versiyonuydu. “[D]işi genitaller esasen erkeklerinkiyle aynıydı ama dişilerinki bedeninin içinde yer alıyordu. Vajina içsel bir penis, uterus ise içsel bir testis torbası olarak görüldü. Kadınların bu içsel erkek organlara sahip oldukları çünkü bedenlerinin bu organları dışarıya atmak için gerekenden daha az ısı tuttuğu varsayıldı” (Stone, 2015: 62).

18. yüzyılın sonlarında Avrupa’da kadın ve erkek bedenlerinin radikal olarak birbirinden farklı olduğu düşünülmeye başlanır ve ikili cinsiyet rejimine geçiş başlar. Dişi anatomik yapılarına farklı isimler verilmeye başlanır ve dişi iskeletlerinin ilk çizimleri yapılır. Schiebinger’e göre bu değişim Fransız Devrimi sırasında insanlara politik tartışma ve eleştiri yapma olanağı sağlayan kamusal alanın ortaya çıkmasıyla açıklanabilir. Daha açık bir ifadeyle erkeklerin kadınları kamusal alandan dışlaması için eski anlatıların meşrulaştırdığı toplumsal hiyerarşi kullanılamazdı. Bu nedenle kadınların kamusal hayatta bulunmak için yeterli donanıma sahip olmadığı iddiası, dişi bedeninin radikal farkı ileri sürülerek meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Örneğin, erkek bilim insanları kadın iskeletini çizerken özellikle leğen kemiği büyük kadınları örnek alarak çizim yaptılar ve kadın bedeninin çocuk doğurmaya ve evde oturup çocuklara bakmaya elverişli olduğunu öne sürdüler (Stone, 2015).

Osmanlı İmparatorluğu ve genel olarak Orta Doğu’da da 19. yüzyıla kadar tek cinsiyetli model hâkimdir. Müslüman Osmanlı Toplumunda Arzu ve Aşk kitabında Droe Ze’evi bu modeli “kusurlu erkek modeli” olarak adlandırır. Kusursuz ve asıl olan erişkin erkek karşısında tüm diğer cinsiyetler, onun kusurlu bir versiyonu olarak görülür (Ze’evi, 2008; Sarıtaş, 2020). Cinsel faaliyet tanımları ve cinsel organların grafik çizimlerinde; kusurlu erkek modelini ve tek cinsiyetli modeli görmek mümkündür. Buna göre meni, haya, meni kanalı gibi tanımlar hem erkekler hem de kadınlar için mevcuttu. “Biyolojik açıdan bunların arasında muğlak bir sınır vardı ve penis gibi büyük bir klitorise sahip olup yarı erkeğe dönen kadın örneğinde olduğu gibi birbirinin içine geçiyordu” (Ze’evi, 2008: 34). Ze’evi’ye göre kusurlu erkek modelinde “kadınlar hemen hemen erkek gibiyse ve cinsel organlar belirli koşullar altında değişime uğruyorsa, o halde kadın ve erkek arasındaki fark tam bir zıtlıktan çok niceliksel bir şeydi” (2008: 35).

İkili cinsiyet rejimi, kadın ve erkek arasındaki biyolojik farklıklara, zıtlıklara vurgu yaparken, diğer yandan bu iki cinsiyetin birbirini bulması, yani erkeğin aradığı kadını bulması, kadının da aradığı adamı bulması ve üremesi gibi bir anlatı da vardır. Dolayısıyla, ikili cinsiyet rejimi ister istemez heteroseksüel ilişkiyi öne çıkarmakta, bu da heteroseksüel/homoseksüel ikiliğini beraberinde getirmektedir: Şöyle ki kadın ve erkek olmak üzere bu doğal cinsiyet, dişilik ve erkeklik rollerini beraberinde getirir. Bu roller de erilin, cinsel ve duygusal olarak dişiyi arzulaması, istemesi, dişinin de karşı cins olan erkekle cinsel ve duygusal yakınlık kurmak istemesi/arzulaması şeklindedir; yani heteroseksüel ilişki içindedir. Tıpkı ikili cinsiyet rejimi gibi normalleştirilen ve toplumun ve hukukun merkezinde kabul edilen ilişki biçimi budur. Bunun dışında kalan cinsiyet yönelimleri ve arzu biçimleri, farklı biçimlerde şiddete ve ayrımcılığa uğrayabilmektedir. Heteroseksizm olarak adlandırılan bu ideolojik sistem, heteroseksüellik dışındaki ilişkilenme biçimlerini utandırmayı ve dışlamayı amaçlamaktadır (Gedizlioğlu, 2020).

Feministler, özellikle queer düşünceyi benimseyen pek çok feminist, biyolojiye ilişkin açıklamalara, yani biyolojinin toplumsal ilişkileri tamamen belirlediğine karşı çıkmışlardır ve de cinsiyeti kadın ve erkek olarak ayırmanın da toplumsal olduğunu iddia etmişlerdir. Daha açık bir ifadeyle bu görüşe göre, kadınlar ve erkekler arasındaki ortalama olan biyolojik, anatomik farklılıklar kategorik farklılıklara dönüştürülürken, benzerlikler bastırılmış, kadın ve erkek olmak üzere, iki kategori/cinsiyet oluşturulmuştur (Acar-Savran, 2004). Toplumsal cinsiyet kavramı da, aslında ikili cinsiyet rejiminin sunduğu iki biyolojik cinsiyet üzerine inşa edilmiştir. Buna göre cinsiyet, toplumsal cinsiyeti önceler. Ancak Christine Delphy’e göre, bunun neden böyle olduğu sorgulanmamıştır. Cinsiyetin, toplumsal cinsiyeti öncelediği önermesi de toplumsal cinsiyet üzerinde herhangi bir önyargıya kapılmaksızın tekrar düşünmemize engel olmaktadır (1993). Judith Butler da (2004) cinsiyetin[1] aslında zaten başından beri toplumsal cinsiyet olduğunu, yani cinsiyet ile toplumsal cinsiyet arasında ayrımın bulunmadığını ileri sürmektedir.

Bugün de ikili cinsiyet rejiminin ileri sürdüğü ikili yapının ötesinde, non-binaryler, translar ve interseksler vardır.[2] Kimi ülkelerde cinsiyetin beyana göre belirlenmesi, resmî belgelerde üçüncü bir cinsiyet kategorisi eklenmesi gibi düzenlemelerle, ikili cinsiyet rejiminin iddia ettiğinin aksine, cinsiyetin ikili bir yapıya sığmadığını kabul eden adımlar atılmaktadır.

 

Kaynakça

Acar-Savran, G. (2004). Beden Emek Tarih. İstanbul: Kanat Kitap.

Butler, J. (2014). Cinsiyet Belası  (B. Ertür, Çev.). İstanbul: Metis Yayınları.

Delphy, C. (1993). Rethinking sex and gender. Women’s Studies International Forum, 16  (1), 1–9.

Gedizlioğlu, D. (2020). Non-Binary olmak ne demektir? KAOS GL. https://kaosgl.org/haber/non-binary-olmak-ne-demektir-1 (Erişim tarihi: 31.03. 2021).

Gedizlioğlu, D. (2020). Çeviri Sözlüğü. Ankara: Kaos GL Yayınları.

Kaos GL (2018). İnterseks Hakkında Yanlış Bilinen 5 Şey. https://kaosgl.org/haber/interseks-hakkinda-yanlis-bilinen-5-sey (Erişim tarihi: 30.05.2021)

Sarıtaş, E. (2020). Cinsel Normalliğin Kuruluşu, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Heteronormatiflik ve İstikrarsızlıkları. İstanbul: Metis Yayınları.

Stone, A. (2019). Feminist Felsefeye Giriş (Y. Cingöz ve B. Tanrısever, Çev.). İstanbul: Otonom Yayıncılık.

Ze’evi, D. (2008). Müslüman Osmanlı Toplumunda Arzu ve Aşk, 1500-1900 (F. Aytuna, Çev.). İstanbul: Kitap Yayınevi.

 

[1] Biyolojik cinsiyetin kendisinin de toplumsal kabullerle belirlendiği düşüncesinden hareketle bugün atanmış cinsiyet terimi kullanılmaktadır. Ayrıca, cinsiyet kimliği içsel bir algıyla ilgilidir. Tıp ve toplumsal kabullerin kişinin kendini nasıl algıladığını göz önünde bulundurmaksızın bir cinsiyet atadığını vurgulamak için de atanmış cinsiyet terimi kullanılmaktadır (Gedizlioğlu, 2020).

[2] Gedizlioğlu, D. (2020). Non-Binary olmak ne demektir? KAOS GL. https://kaosgl.org/haber/non-binary-olmak-ne-demektir-1 (Erişim tarihi: 31.03.2021); https://kaosgl.org/haber/interseks-hakkinda-yanlis-bilinen-5-sey (Erişim tarihi 30.05.2021).

 

 

Yayınlanma Tarihi: 23.08.2021

 

Leave a Reply