Mor İğne Kampanyası, erkek şiddetinin, kişilerin özelliklerinden değil erkek egemen düzenden kaynaklandığı tahlilinde birleşen feministlerin eseridir. Teorik kaynağı, 8 Mart 1989’da yayınlanan, “Biz kadınlar eziliyor ve sömürülüyoruz” diye başlayan ve “Bedenimize, emeğimize, tarihimize ve geleceğimize el konuyor” diyerek örgütlü bir mücadele çağrısı yapan, Kadınların Kurtuluşu Bildirgesi’dir[1]. Feministlerin Ankara ve İstanbul’da yürüttükleri, pek çok etabı olan “Bedenimiz Bizimdir, Cinsel Tacize Hayır” kampanyasının propaganda eylemlerinin bir tanesidir. Hedefi “sarkıntılık” denen erkek şiddet biçimidir; “Birimize yapılan sarkıntılık, hepimize yapılmış demektir”, “Geceleri de Sokakları da İstiyoruz”, “Giysim sarkıntılığa davetiye değildir” ve “Utanma Haykır, Susma, İğneyi Batır” ana sloganlarıdır.
Bu kampanya seksenlerde girişilen bütün feminist eylemlerde olduğu gibi çok sayıda tartışma, toplantı ve buluşmalarla vücut bulmuştu. Sokakta yürürken, taşıma araçlarında, işyerlerinde varoluş alanlarımızın cinsel şiddetle korkutularak gasp edilmesiyle ilgili hepimizin tecrübeleri vardı. Bunları paylaşan kadınlar, güçlerini bir araya getirdikleri toplantılar yaptılar. Ana mekân Şubat 1989’da açılan ve bu isimdeki ilk kurum olan, devrin bütün feminist grupları ve bağımsız feminist kadınların bir araya geldiği Tünel’deki Kadın Kültür Evi’ydi. İğne sembolünü kullanma fikrini bu toplantıların birinde Saadet (Özkal) ortaya attı ve fikir kabul gördü. Erkek sarkıntılığına, özellikle arkadan sinsice ellenmeye, parmaklanmaya, sürtünmeye karşı tedbir olarak bizden önce yaşamış kadınların yakalarının arkasında bir iğne bulundurdukları bilgisinden ilham alınmıştı. Mor zaten hareketin rengiydi. O dönem boyunca halka açık pek çok yerde iğne satıldı, dağıtıldı. O kadar çok kadının mor iğnesi olmuştu ki, Tahtakale’den toptan yorgan iğne alımı yapan Selma (Atabek) satıcı adamın ‘Ne yapıyorsunuz bu kadar çok iğneyi’ sorusuna münasip bir dille cevap verdiğini anlatır. Kampanyanın her aşamasında olduğu gibi, iğnelerin kızdırılıp tepesine mor boncuk perçinleme yönteminin geliştirilmesinde de Şener (Büyükbektaş) ve Nermin’in (Sungar) çok rolü olmuştur. Kimilerimiz de yorgan iğnelerine rafya veya kurdele bağlayarak imalat yapmıştık.
2 Kasım 1989’da yapılan bir basın açıklamasının ardından Kadıköy-Karaköy arası vapurlarda Mor İğne satışı yapılarak kampanya başlatıldı. Mor İğne dağıtılırken okunan metne[2] son halini Nesrin (Tura) vermiştir. Vapurda Mor İğne satışı yapan pek çok kadından biri olan Şüko (Şükran Dombalak) iskelede hâlâ çirkin ifadelerle laf atan adamlar olduğunu, ama kadınlar olarak “sataşmalara uymayalım” kararımız yüzünden adamların üzerine gitmediğimizi anlatır. Unutamadığı anısı ise vapurdan inince yanına yaklaşan ondan yaşlıca bir kadının “Korkmuyor musunuz kızım” sorusu ve dikkat edin uyarısıdır. O gün onlarca kadın korkmamış, eşsiz vapur satıcısı Burhan Pazarlama’nın meşhur sloganı “dağların ardından” dan esinle “evlerin ardından” yolculara seslenmiştik, “Hiç acımadan batırın, tetanos yapmaz”.
Mor İğne kampanyası, sarkıntılığın, yapanın yargılanacağı bir suç olarak görülmesini sağlamış, adeta feminist bir öz savunma geleneği yaratmıştır.
İkinci Mor İğne kampanyası ise on sekiz yıl sonra İstiklal Caddesi’nde yapıldı. 31 Aralık 2007 gecesi Taksim’de iki kadın, bir grup erkeğin cinsel saldırısına maruz kaldı. Görüntülerin basında yayınlanması sonrası polis beş kişiyi gözaltına almış, failleri, haklarında şikâyet olmamasını gerekçe göstererek Kabahatler Kanunu çerçevesinde 57 YTL para cezasıyla serbest bırakmıştı. Feminist hukukçular tacizin birden fazla kişi tarafından işlendiğini vurgulamış ve “cinsel saldırı” suçunu düzenleyen TCK 102. Madde kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söylemişti. Buna göre, olayda şikâyet koşulunun da aranmaması gerekiyordu. Saldırıya uğrayan kadınlar Türk vatandaşı olmadıkları için şikâyette bulunamıyorlardı. Kamusal alanda işlenen cinsel taciz suçlarında şikâyet koşulunun kesin olarak kaldırılmasını talep eden kadınlar, bu amaçla ikinci “Mor İğne” kampanyasını başlattılar. Kadınlar yine seslerini yükselttiler ve Mis Sokak’ın köşesinde buluşarak iğne ve bildiri dağıttılar. On sekiz yıl önce ilk defa vapurlarda söylenenleri yinelediler ve eklediler: “Geceleri de sokakları da terk etmiyoruz”.
Kaynaklar
https://soundcloud.com/karsiradyo/mor-igne-kampanyasi-handan-koc-anlatiyor?ref=clipboard
http://morigne.blogspot.com/2008/01/cinsel-tacizi-protesto-eden-kadnlar-mor.html
https://www.istdergi.com/tarih-belge/fotograflarla-1980lerde-feminist-hareket
[1] KADINLARIN KURTULUŞU BİLDİRGESİ
“Biz kadınlar cins olarak eziliyoruz ve sömürülüyoruz.
Erkek egemen toplum ve bu toplumun geliştirdiği bütün baskı aygıtları yani devlet ve himayesindeki aile, hukuk, sağlık, eğitim, bilim, güvenlik kurumları bu egemenliği örgütlüyor.
Biz kadınlar ev içinde yaşamaya, ev içine ve analığa mahkûm doğuyoruz.
Ev dışındaysa ancak ucuz ve statüsüz işlerde ücretli çalışabiliyoruz.
Doğurma hakkımızı ancak evlilik içinde kullanabiliyoruz. Bir kez evlenince doğurmama hakkımız yok. Buna karşılık doğum kontrolünden sadece biz sorumlu tutuluyoruz. Doğurduğumuz ve büyütme yükünü yalnız çektiğimiz çocuklar da babaların sayılıyor.
Resmi tarih, bilimler, sanat ve estetik, din ve dil erkekler tarafından, erkekler için, erkeklere göre üretiliyor. Biz bu alanların öznesi olamıyoruz; bu alanlara girmemiz engelleniyor.
Kadınlar üzerindeki egemenlik aşktan şiddete her türlü yöntemle sürdürülüyor. Bu şiddet dayaktan, sarkıntılık, tecavüz ve öldürmeye kadar çeşitli biçimler alıyor.
Biz feminist kadınlar, kaderimizi biçimlendirme hakkımızı kullanarak bedenimize, kimliğimize, emeğimize, tarihimize ve geleceğimize sahip çıkmak istiyoruz.
Bedenimize, kimliğimize, emeğimize, tarihimize ve geleceğimize el konuluyor.
Ev içinde ve dışında emeğimize erkekler ve sermaye tarafından el konulurken, tek tek kadınlar olarak aile kurumunun içinde ve dışında erkeklerin vesayeti altında tutuluyoruz.
Ev içinde ve ev dışında (tarım ve küçük üretimde) emeğimiz yok sayılıyor, boğaz tokluğuna çalıştırılıyoruz.
Cinselliğimiz bizim dışımızda tıp, pornografi, sanat, kitle iletişim araçları, din ve toplum bilimleri tarafından harmanlanıp belirleniyor; bedenimize yabancılaştırılıyoruz.
Cinselliğimiz evlilikte ve fuhuşta satın alınıyor, evlilik dışında gayrimeşru sayılıyor ve evlilik içinde hapsolunuyor.
Kadınların baskı altına alınması eğitim eksikliği ve geleneksel toplumun kalıntısı gibi gösterilerek, kurtuluş mücadelemiz engelleniyor.
Bedenimize, emeğimize, kimliğimize el konuyor. Böylece erkekler bizim sırtımızdan yaşıyorlar, bakılıyorlar, besleniyorlar, bilgi ve sermaye biriktirdiklerinde bunu da bizim sırtımızdan yapıyorlar, yani toplumun tüm iktidar mekanizmalarını denetliyor, bize tahakküm ediyorlar.
Bütün kadınları ezilmişliğimizi fark etmeye, ezilmişliğimize karşı tavır almaya, dayanışmaya, örgütlenip çıkarlarımız için mücadele etmeye çağırıyoruz.
KADINLAR KURTULUŞUMUZ İÇİN ELELE!”
[2] “Kadınlar, sokakta, lokantada, vapurda, otobüste, işyerinde, tanıdığınız, tanımadığınız, hoşlandığınız, hoşlanmadığınız birtakım erkekler tarafından ellenmekten, omuzlanmaktan, çimdiklenmekten, dokunulmaktan bıktınız mı? Baygın ya da saldırgan bakışlarla süzülmek, sözle taciz edilmek, istemediğiniz şeylere zorlanmak, canınıza tak mı dedi? Bıyık burup, size yanaşanlara tepkinizi göstermek için hiç uygun bir araç aramadınız mı? Artık vapurdan inerken ya da binerken itilip kakılmaya dur demek istiyor musunuz? İşte sarkıntılığa karşı süper bir koruyucu: Karşınızda göz süzen peşinizden gelen, bizi aşağılayan laflar geveleyen, bıyık burarak yalanan, bacaklarınızı süzen, elleyen, koklayan, bakan, saldıran tüm erkeklere karşı küçücük, taşınması kolay ama etkili bir silah. Şimdi size harika bir ürün tanıtmak istiyorum. Elimde gördüğünüz bu mor iğne paslanmaz çelikten olup, nikel-krom alaşımlı olup, 7 cm uzunluğundadır. Üzerinde bulunan mor kurdele tüm giysilerinizle kullanabileceğiniz bir aksesuar görünümündedir. Bu şık aksesuarın aynı zamanda size sarkıntılık edenlere karşı savunmanızda bir araç olduğunu şimdi size göstereceğiz. Hareket şu. Hiç acımadan batırın, korkmanıza gerek yok, tetanos yapmaz. Bu iğne mor iğne kampanyasının bir ürünüdür. Kampanya grubumuz kadınlardan meydana gelmiş olup, elle, sözle, gözle yapılan sarkıntılığa karşı etkin ve kalıcı önlemler geliştirmeyi amaçlamaktadır.
Biz tacize karşı mor iğne kampanyasında bir araya gelmiş olan bir grup kadınız. Öğrenciyiz, çalışanız, genciz, yaşlıyız, işçiyiz, avukatız. Kadınız… Sokakta rahat yürümek istiyoruz. Otobüste tedirgin olmak istemiyoruz. Gece sürekli etrafı kollamak zorunda olmak istemiyoruz.
Tacizin bir grup magandanın işi değil, erkek egemen sistemin ta kendisi olduğunu biliyoruz.
Alanımızın daraltılmasına izin vermiyor, meydanlara çıkıyoruz!
Geceleri de sokakları da terk etmiyoruz!”
Yayınlanma Tarihi: 11.11.2022